Hesiodos, bizde pek bilinen isim değildir. Aslen Kymeli (Kalıntıları Aliağa’da bulunan antik kent) olan Hesiodos, Homeros’tan sonraki dönemin özgün bir ozanıdır. İ.Ö. 750-650 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Kendisinden sıklıkla bahsettiği babası yine kendisinin üzerinde dura dura vurguladığı yoksulluk nedeniyle yurdu Kyme’yi terk etmiş, suyun öte yanındaki Boiotia'nın Askra şehrine yerleşmiş. Günümüze gelen iki kitabı vardır: İşler ve Günler (Erga kai Hemera) ve Tanrıların Doğuşu (Theogonia). Hesiodos’a ilişkin ilk ve tek görüntü, Rheinland-Pfalz Eyaleti’nin Trier kentindeki Eyalet Arkeoloji Müzesi’nde yer alan 'Monnus Mozaiği'ndeki Hesiodos’a ait olan görseldir. Bu mozaik içinde Tanrılar, Musalar ve Hatipler olmak üzere çeşitli figürlere yer verilmiştir.

Hesiodos’un kendi yaşantısı üstüne verdiği en ilginç bilgi hiç kuşkusuz babası ile ilgili olandır. İşler Günler’de kardeşi Perses’e önce tarım işlerinin nasıl yürütüleceğini öğretir, sonra da denizcilikten açar. Kardeşine seslenirken babasıyla ilgili bilgiler de burada yer alır:

Babamız gibi yap sen de, koca budala Perses,

O da bir gün daha güzel yaşama umuduyla

Aştı engin denizleri bırakıp ardında

Aiolya’nın Kyme kentini,

Geldi buralara kara gemisiyle.

Bolluktan, zenginlikten, rahattan değil,

Kör olası yoksulluktan kaçıyordu,

O Zeus’un insanlara reva gördüğü yoksulluktan.

Geldi Helikon’un eteğinde

Bu lanetli Askra’ya yerleşti,

Bu kışı sert, yazı çekilmez, tatsız kasabaya.”

Hesiodos Askra’da dünyaya gelmiş ama Azra Erhat, “dilinden tutun da, yapıtlarının bütün özelliklerine dek Aiolya ve İonya kaynaklı olduğu anlaşılır” diyerek onun tam bir Egeli olduğunu belirtir.

Otantik bir şiir olan İşler ve Günler genel anlamda çiftçi yaşamını anlatmaktadır. Ancak bu edebi özelliğinin yanı sıra burada ele aldığı günlük yaşam koşulları, döneme özgü olarak tarımsal işleyiş ve buna bağlı olarak varlık ve yokluk gibi özellikleriyle de ilk ekonomi ve iktisat tarihçisi olarak da anılmaktadır.

Evrenin, dünyanın ve Tanrıların kökeni, varoluşlarını konu alır ve Yunan tanrıları hakkında çok fazla bilgi vermekte ve bugün bile bir başvuru eseri niteliği taşımaktadır.

ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK VE ADALET

Hesiodos genelde adet olduğu üzere kendisine ilham vermeleri için Musaları yani ilham perilerini çağırarak kitabına başlar. Öğütlerine başlamadan önce, çalım ve gurura kapılmadan alçak gönüllülükle adaleti göz önünde tutacağına dair yemin eder.

Toplumun ve toplumsal ilişkilerin ekonomik süreç ve kaygılarla alt üst olduğu değerlerin ve aidiyetlerin karmakarışık hale geldiği bu süreçte bakalım 2800 yıl önce yoksulluğu iliklerine kadar hissetmiş bir hemşerimiz kendi yaşadığı dünyanın koşullarında insanlara nasıl öğütler verirmiş…

İNSAN İLİŞKİLERİ

Seni seveni çağır sofrana, sevmeyeni değil.

Çağırdığın daha çok komşuların olsun.

Köyde başına bir şey gelecek olursa,

Komşuların hemen yardımına koşar,

Uzaktaki dostlarsa zor gelirler.

Komşunun kötüsü beladır, iyisi bir hazine:

Ne mutlu iyi bir komşusu olana

Komşun kötü olmazsa öküzün ölmez.

ÇALIŞ, KAZAN, YE, YEDİR…

Perses oğlum, aklından çıkarma söylediklerimi:

Çalış ki açlık kaçsın bulunduğun yerden,

Sevdir kendini başı çelenkli Demeter’e,

Ambarını dolduracak olan ulu tanrıçaya.

Açlık işsiz insanlara yoldaştır,

Tanrılar da insanlar da kızar o kimseye ki

Hiçbir işe yaramadan yaşar,

Bal yapmaz yaban arılarına benzer,

İşten kaçıp başka arıların balını yer.

ÇEŞİTLİ ÖĞÜTLER

Kış günlerinde oturakalma sakın

Şehir meydanlarında, ocak başlarında.

Soğuklar insanı tarladan uzaklaştırır,

Ama çalışanın yapacak işi vardır evinde.

Karakışta uyuştun mu açbîlaç kalırsın,

Ayağını avucuna alır ovar durursun.

Aylak gezip boş umutlar besliyen adam

Ekmeksiz kaldığı gün başlar dert yanmaya.

TARLA İŞLERİ

Bak söyliyeyim nedir tarlaların kuralı

İster deniz kıyısında ol, ister bozkırda,

Dalgalardan uzaktaki bereketli ovalarda:

Demeter’in işlerini vaktinde görmek istersen

Ekerken de, kazarken de, biçerken de

Göğsün bağrın açık çalışabilesin.

Öyle yap ki vaktinde büyüsün ürünlerin,

Yoksul kalıp kimseye minnet etmiyesin.

Öyle yapmadığın için kaç kez baş vurdun bana,

Ama artık benden ödünç alamazsın, bunu bil.

Çalış, Perses kardeş, sersemlik etme,

Tanrıların insanlara verdiği işi yap.

Yoksa günün birine çoluğun çocuğunla

Kapı kapı dolaşır dilenirsin.

(Azra Erhat-Sabahattin Eyüboğlu çevirisi)

Homeros’un İda’ya (Olympos) nasıl bir sevgisi varsa, Hesiodos’un da kendisini özgürleştiren, özgünleştiren ve tanrılarla konuşmasını sağlayan ulu Helikon'a (Dağı) vardı… Yeri gelir Helikon’u yerden yere vurur ama yeri gelir öğütlerine ilhamı da orada alır ve bize ulaştırır...