Hayatın yüzüme kapattığı kapıları kalbim şimdi anladı, diyordu şair. Sahiden böyle olmaz mı? Acının içinde, kederin ortasında insan olup biteni fark edemez. Kalp kırıkken sağlıklı düşünmek zordur, hatta bazen nefes almak bile... Sonra acının üzerinden bir zaman geçer, belki birkaç mevsim... Geriye dönüp bakınca hem sızınız dinmiştir hem de olmayan her şeyin zaten olmaması gerektiğini fark etmişsinizdir. Yaş aldıkça tecrübeleriniz de bunu doğrular üstelik. 

Sizi bilemem ama tesadüflere inanmam ben pek. Her şeyin biz henüz bilmesek de bir nedeni olduğunu düşünürüm. Bazen kolum kanadım kırılmış gibi olur, yüreğim çok acır. Teslim olurum zamanın akışına. Yaradana güvenirim, sığınırım. Bir vakit sonra içimde yeniden bir gülümseme belirir. Bilirim ki, bir şeyler değişmektedir; bütünün hayrına... Payıma düşeni kabullenirim; elimden gelen her şeyi yapmışsam… 

İnsanın değiştirmeye gücünün yetmeyeceği şeyleri kabullenmeyi öğrenmesi de gerekli değil mi zaten? Acım kenara çekildiğinde her şeyin zaten olması gerektiği şekilde olduğunu görür, evrenin bu tuhaf adaletine hayran olurum. Bu adalet bazen bizim istediğimiz hızda işlemez, bazen istediğimiz şekile hiç benzemez. Gönlümüz kırılır gibi olur, içimizde isyankar bir ses yükselir. Sonra biraz daha zaman geçer, biz hepten unuturuz bu kırgınlığı ve işte tam da o zaman, olması gereken oluverir. Biz unuturuz ama evrenin terazisi her şeyi günü gelince tartmayı unutmaz. İnsan bu aklının ermediği düzene hayran olmayıp da ne yapacak? Kafa tutmak belki bir müddet işe yarar ama yaşamın hızlı akışının tersine kürek çekmek gibi biraz böylesi. Vazgeçmek de, korkmak da insani…  

***
İnsan, acıdan, hasretten, ayrılıktan, yoksunluktan elbette korkar ama asıl korkulması gereken, tüm bunları artık hissedemeyen bir kalp değil midir? Sıradanlığı, yavanlığı, yozluğu kanıksamaktan ve tek gerçek sanmaktan daha beter ne olabilir? Çektiğiniz sancıya, uykusuz gecelere, efkârlı iç çekişlere rağmen, yine de o kapıyı açık bırakmak... Asıl cesaret bu değil midir? Kederin, hüznün yılgınlığına kapılmadan, iyiliğin o saf büyüsüne, insanın görkemli ruhuna inanmak, hep inanmak... “Bir nedeni olan kişi her ‘nasıl’a katlanır” demişti ünlü filozof. Tam da böyledir. İnsan kalabilmek için gereken inanca tutunarak direnebiliriz hayatın zalim yanına ve içindeki zalimlere. ‘Delirmiş Evrenin Ortasında’ zor iş elbet tüm bunlara göğüs germek. 20 Eylül Çarşamba günü saat 14.00’da sizleri İzmir’in en özel, yeni mekanlarından İzmir Kültür Sanat Fabrikası’na söyleşime bekliyorum. 16 yaş üzeri herkese açık, ücretsiz bu söyleşide yeni çağın yeni normlarına edebiyat ve psikolojinin penceresinden bakacağız. Yaşamın öğrettiklerini, güç yol ayrımlarını ve yeni çağda aklı başında kalabilmeyi konuşacağımız bu sohbete tüm okurlarımı bekliyorum.