Olgunlaşmamış sevgi der ki: “Seni seviyorum; çünkü sana ihtiyacım var." Olgunlaşmış sevgi der ki: “Sana ihtiyacım var; çünkü seni seviyorum.", der Erich Fromm Sevme Sanatı kitabında.

Çok ince bir çizginin altını çizer orada. Günümüzde ilişkilerin oldukça kısa sürmesinin ve evliliklerin mutsuz sonlarla bitmesinin nedeni tam da bu nedenle işte... Sevginin tanımını doğru yapmak ve kendinize dürüst olmak zorundasınız. Söyleşilerimde bana en çok sorulan sorulardan biri de bu: Çağın ilişkilerdeki sorunlarını nasıl aşacağız? Sevgiyi tanımlamakla başlayabiliriz belki buna. 
İhtimal romanımda annesiyle, biten aşkı hakkında dertleşen Yeşim’e annesi şunu sormuştu: 
‘Onu neden bu kadar çok seviyorsun?’
Yanıtı şöyleydi: Bilmiyorum, bir nedeni yok, sadece seviyorum. İşte annesi o zaman kızının sevdasına inanmıştı. Sevgi derinden gelen bir duygudur, bir gereksinimden gelmez. Mesela birini sizin için hayatı daha konforlu hale getirdiği ya da statü atlamanızı sağladığı için sevemezsiniz. Sevdiğiniz bu durumda o kişi değil; o durumdur çünkü ve o durum değiştiği an sevgi kaybolur... Gerçek sevgi durumlara göre değil, duygulara, hislere göre konumunu değiştirir oysa. Bugün hep birlikte neye sevgi diyoruz, aşklar neden üç gün sürüyor; soralım mı? Aşka haksızlık etmeden ama... Çünkü suçlu olan aşk değil, bizleriz. Selvi Boylum Al Yazmalım filmindeki o efsane replik neydi? Sevgi, emektir. Hiçbir emek vermeden, çaba göstermeden, hep almaya odaklı, vermeye gelince pek de istekli olmadan nasıl bir ilişkiyi geliştirebiliriz ki? Belki de kendinizi sormanız gereken ilk soru şudur: Ben bir ilişkiden ne bekliyorum ve birine bunun karşılığında ne sunmak istiyorum? 
***
Toplumsal olarak belleğimizde ciddi bir sorun var, farkında mısınız? Yaşadığımız hiçbir felaketten ders almıyoruz, hiçbir sahici değişim geçirmiyoruz. Evet, bazen unutmak güzel şeydir. Hatta bir romanımda yazdığım gibi; “Unutmak insana bahşedilmiş bir armağandır. Acısı ne kadar büyük, ne kadar derin olursa olsun insanın unutup, zamanın gerisinde bırakamadığı duygu yoktur. Zamanın önüne katıp sürükleyemeyeceği hiçbir acı yoktur. Unutma ki her bir an bir diğer anın hazırlığındadır. Yol ayrımlarında yaptığımız seçimler hayatımızın pusulasıdır. O ayrıma gelmeden hayatın pusulasını okumayı bilmeli insan. Yıldızlara bakıp yolunu bulabilen insan, kendi içine bakıp cevapları da bulabilir aslında.” Fakat unuturken, tecrübelerden alınması gereken dersleri de geride bırakıyorsak bunun bize ne faydası olabilir? Aynı kötü deneyimleri yaşayıp durmaz mıyız? Biraz kendi içimizdeki kutup yıldızına bakıp yaşadıklarımızdan gerekli dersleri alarak ileriye yol almalıyız. Ne dersiniz? Yoksa her şeyden şikayet eden ama hiçbir şeyi değiştirmeyen topluluklardan ne farkımız kalır… 
Kadın yazarlar bu kez Mor Çatı için yazacak.
Genç kadın yazarların seslerini duyurmak, kadınların yazdıkları nitelikli öyküleri geniş kitlelere ulaştırmak için “Adı: Kadın” Öykü Seçkisi Projesi 3 Ekim’de hayata geçirildi. Projenin temel amacı, genç kadın yazarların yoluna ışık tutmak, onların kitapseverlerle buluşmasını sağlamak. “Adı: Kadın” öykü seçkisiyle aynı zamanda başka kadınların hayatlarına da dokunulması amaçlanıyor. Kadın yazarların hayat vereceği kitabın gelirinin tamamı Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na bağışlanacak. 
Projenin yaratıcısı ve sahibi, televizyon programcısı, yönetmen ve yazar Yasemin Seven Erangin. Projenin koordinatörü ise gazeteci yazar Ülkü Yağmur Ural. Genç kadın yazarların öykülerini göndereceği seçkinin jürisi de kadın yazarlardan oluşuyor. Jüride, Buket Uzuner, Özlem Pekcan, İpek Özbey, Hatice Meryem, Elçin Poyrazlar, Ayşen Şahin, AyçeGüçlüten, Elif Key, Ayçe Erkol ve Gönül Demircioğlu yer alıyor. Gönderilen öyküler jüri üyeleri tarafından değerlendirilerek öykü seçkisine dahil edilecek. 
“Adı: Kadın” öykü seçkisi Ayrıkotu Yayınevi tarafından yayınlanacak. 8 Mart 2024’te Dünya Kadınlar Günü’nde kitapseverlerle buluşacak. Başvurular, 11 Aralık saat: 19:00’a kadar  [email protected] adresine yapılabilecek. Sizin de bir öykünüz varsa, şansınızı deneyin derim.