Sevgili okurlarım,
Çok kahrolduğum ve üzüldüğüm bir konuya değinmeden edemeyeceğim.

Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgını ile uğraşacaklarına hâlâ Atatürk'le uğraşanlar var.

Şu dramatik duruma bakar mısınız?

Nevşehir'in Kozaklı'da polis, araçları durduruyor.

Bir araçtaki sürücüye sokağa çıkma izni olup olmadığını sormadan, aracın arka camına yöneliyor ve sürücüyü indiriyor.

Sürücüye aracın arkasındaki "Atatürk" imzasını bıçakla kazıtarak sildiriyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü hiç kimsenin silmeye gücü yetmez polis efendi.

Bunu herkes böyle bile.

Şimdi soruyorum: Bu polis memuru bu cesareti kimden alıyor?

İçişleri Bakanı, Nevşehir Valisi, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcısı bu polis memuru hakkında hangi işlemleri yaptılar?

Bu haddini bilmez polis memuru asla o görevde kalamaz, derhal gereği yapılmalı. Ben adalete güveniyorum.
Şimdi esas konumuza dönmek istiyorum.

Koronavirüs dünyanın gündemini oluştururken, bu illet salgın bütün hızıyla sürerken, bunun dışında bir başka konuyu köşeme taşımak içimden gelmedi doğrusu.

20 yaş altında olan gençlerimiz ve çocuklarımız da sokağa çıkma yasağı kapsamına alındılar.

Belki çok sıkılıyorlar ama şimdi onların evde kalması doğru bir karar.

Gençler, çocuklar bu yıl ne yazık ki ilkbahara hoş geldin diyemediler.

Evimin balkonundan çevreme baktığımda; ağaçlar rengarenk çiçekler açarken, kuşlarda bir heyecan sorma gitsin.

Acaba onlarda mı sizi çok özledi?

Gençler ve çocuklarımız da çiçek olup açılmaya, rengarenk cıvıl cıvıl giysileriyle sokağa çıkıp hoş geldin bahar diyemediler bu yıl.

İstiyorum ki bu virüs bir an evvel hayatımızdan çıksın gitsin.

Baharın güzelliği ülkemizi, kentlerimiz, köylerimizi ve dünyamızı tüm güzelikleriyle bir an evvel sarsın.

Unutulan gülüşler, bütün sıcaklığıyla insanımızın yüzünü açsın.

Bütün temennim bu...
Sevgili okurlarım, dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgını sürerken her türlü riski ve zorluğu göze alan o beyaz önlüklü kahraman doktorlarımızı, diğer sağlık çalışanlarımızı, evlere gıda taşıyan insanlarımızı selamlıyor ve onların önünde saygıyla eğiliyorum.

Bu salgın virüs, insanlarımızı öldürürken, insanlık da bu süreçte çok şey öğrendi. Öyle değil mi?

Kaybettiği dostlukların önemini yeniden anladı insanlar.

Birbirimize yardım etmenin yeniden önemini öğrendik.

İyiliğin, gülümsemenin ve merhametin adeta bir zincir gibi peşinden yeni bir iyiliğin, güzelliğin geldiğini bu süreçte yeniden öğrendik ve gördük.

Bu süreçte en azından şunu da fark ettik; dostluğun gücünün, umudun, merhametin ve sadakatin yeniden toplumda filizleneceğini gördük.

Acıları, hüzünleri birlikte paylaşmayı yeniden öğrendik.

İnsanoğlunun doğayı çok hırpaladığını, doğanın buna isyan ettiğini ve doğanın insanlığı çok ciddi biçimde uyardığını hepimiz anladık.

Bu süreçte yaşadıklarımız tesadüf mü yoksa kader mi?

Bunu sorgulamayı da öğrendik.

Geçmişte yaşadıklarım ve edindiğim tecrübeler bana şunu da öğretti bu süreçte: Hepimiz bu dünyaya, hayatımızı en güzel şekilde yaşamak için geliyoruz.

İnanın bana, hayat saklanarak, umutsuzluklarla, pişmanlıklarla harcanmayacak kadar kısa ve çok değerli.

Debbir Macomber'in Bir Yumak Mutluluk adlı kitabında söylediği gibi: "Doğduğumuz andan itibaren hepimize birer yumak iplik veriliyor; bundan mutluluğun desenlerini örmek ise bizim elimizde." Bu salgın da elbette gelip geçecektir. Salgınlar dünyada yeni değil. Bu salgın da, diğer salgınlar gibi acılar vererek ve zamana yayılarak son bulacaktır. Hepimiz şunu da bilmeliyiz ki ; bu süreç siyaset üstü bir süreçtir. Hiçbir parti hamaset peşinde siyasi kazanç sağlamak amacında olmamalı. Ortak akılla bu süreçten en az kayıpla çıkmanın hesabı yapılmalı.

CHP belediyeleri de bu devletin kurumlarıdır.

Belediyeler, devletin halka uzanan elleridir.

O elleri lütfen kırmayınız.

Devlet babaysa, belediyelerde bir ana gibi olmalıdır.

Ananın sevecenliği ve şevkati önemlidir, baltanmamalıdır.

Anaya yapılan bağışlara, baba engel olup bloke koymamalı.

Bu, insanlık adına yanlış bir karardır.

Bu, fakir halka karşı yapılacak yardımı engellemektir.

Yapmayın bunu; yazıktır günahtır.

Bunu da söylemeden edemedim. Şimdi "evde kal" zamanı.

Bir gün yine hep birlikte olacağız, hayata yeniden daha sıkı sarılacağız.

Bugün değil ama yakın zamanda yine birlikte olacağız. Sevgiyle kalın, "#Evde kalın."