Sevgili okurlarım, peşinen söyleyeyim, siyasi partilerimizin ortak eksikliği demokrasidir. Ülkede demokrasi nutukları atarken mangalda kül bırakmayanların ortak özelliği, adayları lider ve çevresindeki üç-beş kişinin belirlemesidir.

Demokrasiyi en çok savunduğunu dile getiren, demokrasi mücadelesi verdiğini her fırsatta vurgulayan Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkan adaylarını belirlerken merkezden atamayı yöntem olarak aldı. 

Oysa kurultayda bangır bangır önseçim sözü veren ve bunu “namus sözü” olarak vurgulayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in söyledikleri hala kulaklarımızı çınlatıyor. Özel, önseçim sözünü niçin tutmadı ya da tutamadı, bunun açıklamasını kamuoyuna yapmalıdır. 

Yaşadığımız kent İzmir’de yaklaşık 170 bin üyenin bulunduğunu ve insanların seçme ve seçilme hakkının elinden alındığı bir ortamda yerel seçimlere gidiyoruz. 

Soruyorum. Seçme ve seçilme hak ilkesi olmadan, halkın iradesini hiçe sayarak demokrasiden söz edilebilir mi?  Merak ediyorum. Şimdi yerel 31 Mart yerel yönetim seçimleri nasıl sonuçlanacak? 

Ve bu konuyla ilgili görüşlerim şöyle: Bir ülkede demokrasi yoksa hukuk olmaz. Hukuk olmadan adalet olmaz. Adalet olmadan hakkaniyet ve adil paylaşım olmaz.  Adaletten uzaklaşan devlet zulme bulaşır. 

İşte toplumumuz bu gerçekler içinde yerel seçimlere gidiyor. 31 Mart yerel seçimleri 2028 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimin nasıl şekilleneceğinin bir göstergesi olacaktır. Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve genel seçim sonuçları ile moral bozukluğu yaşayan muhalefet, oldukça dağınık bir tablo ile yerel seçime hazırlanıyor.  Genel seçimlerde ortak bir masada buluşan ve yan yana duran Millet İttifakı’nı oluşturan partiler şimdi ayrı ayrı adaylarla seçime katılıyor. Bu durum doğal olarak muhalif seçmeni kaygılandırıyor. İktidar bloğu partileri, muhalefetin kendi içindeki ayrışmaları sürekli kaşıyarak muhalefeti dağıtmaya ve sandıktan kendilerinden yana bir sonuç almayı hedefliyor. Muhalefet partilerinin ayrı ayrı adaylarla seçime katılmaları iktidarın işine yarıyor olabilir. Ancak bu iş o kadar da kolay olmayacak gibi duruyor. Bu yerel seçimlerde AKP'nin en büyük dezavantajı, büyük şehirlerde yaşayan insanların ekonomik sıkıntıları. Muhalif seçmenin sorumluluğu bu noktada ön plana çıkıyor. Şöyle ki; muhalif seçmen sandıkta bilinçli davranarak ve stratejik oy kullanarak iktidarın bu oyununu bozabilir. Muhalefet partilerinin masada yapamadıkları işbirliğini muhalif seçmen, sandıkta başarabilir. İktidarın gidişatından kaygı duyan ve memnun olmayan muhalif seçmenler bu ülkede derin bir yoksulluğun toplumu nasıl sarstığını görüyor ve yaşıyor. Adaletin ve hukukun nasıl çökertildiğini pekâlâ görüyor. Anayasa Mahkemesinin kararlarının nasıl yok sayıldığını görüyor. Bütün seçmenler, hangi partiye oy verirse versin bu ülkede derin bir yoksulluğun  sürdüğünü görüyor. Emeklilerin büyük sıkıntılar içinde  yaşadığını görüyor. İşsizliğin bu kadar arttığını, Türk lirasının döviz karşısında nasıl eridiğini görüyor. Bütün bu olumsuz  nedenlerden dolayı, muhalif seçmen sandıkta bir işbirliğini başarabilir. Öyle anlaşılıyor ki sonuçta iş yine muhalif seçmene düşecek. İktidar karşıtı seçmen, sandıkta iktidarı geriletme hedefini kafasına yazarsa, tercihini en güçlü muhalif adaylarda birleştirebilir. Ana muhalefet partisi CHP, yerel seçim stratejisini bu yaklaşım içinde sürdürebilirse, muhalif seçmen bloğu, her seçim çevresinde yerel işbirliklerini temel alan "Türkiye ittifakını" sandıkta başarabilir. Benim şahsi kanaatim odur ki:  Bu iktidarın sürdürdüğü yanlış ekonomik uygulamalar, dini siyasal bir eksene çekmeleri, hak ve özgürlükleri kısıtlaması, yargıyı yürütme ve yasama gücünün etkisi altına alması... İktidara karşı olan muhalif seçmen blokları bu iktidarın halktan yana olmayan yanlış yönetimlerine karşı  bir duruş sergileyebilirse, "Türkiye İttifakını" sandıkta başarabilir. Başta İstanbul Ankara, İzmir olmak üzere her seçim çevresinde daha önce DEM Parti ve İyi Parti lehine tercihte bulunmuş seçmenlerin alacakları tutum ve stratejik tercihleri seçimin kaderini önemli ölçüde etkileyebilir. Bu nedenle kritik seçim bölgelerinde CHP'nin muhalif seçmeni ikna edip onları kendi çevresinde toparlayabilmesi oldukça önem kazanmaktadır.