Bunca acıya, kedere ve yıkıma rağmen mi diye itirazlar yükselecektir elbet. Kuşkusuz sızlanmanın ve de mızmızlanmanın ötesine geçen her itiraz yerden göğe haklıdır.

Geriye dönüştürülmeye çalışılan bir ülke, cümle unutturma ve törpüleme çabasına rağmen giderek keskinleşen sınıf çatışmaları, normal bir ülkenin bin yıl utanmasına neden olacak ve fakat üç günde unutturulmaya çalışılan sayısız yüz karası skandal karşısında itiraz etmeyip de ne edeceksin? Yalan ve talanla işgal edilen bir takvim, önce istikrarsızlaştır sonra kendine bağımlı kıl taktiğinin pervasızlığı, cehalet bulutlarının her gün biraz daha kesifleştirilmesi, kısaca say sayabildiğince yürek ağrısı, kuşkusuz itirazın en yükseğini hak ediyor. Dahasını söylemek gerekirse, bunca saçmalığa itiraz edilmiyorsa, orada vahim bir ülke, yurttaş ve toplum sorunu var demektir. Bütün bunlara rağmen gülmek, olası bir eylem midir? Evet, aynen öyledir. İtirazın en dolaysız ve içten hali gülmektir. Gülmek, Che’ye atfedilen tanımla, devrimci bir eylemdir.

Yeryüzünde bizimki kadar acı çeken, bir adı da “Büyük Mezarlık” olan, takviminin her günü bir acıya denk düşen bir coğrafya var mıdır, doğrusu merak ediyorum. Ama İncili Çavuş’tan Nasreddin Hoca’ya, Aziz Nesin’den Karagöz ve Hacivat’a, Bekri Mustafa’dan Rıfat Ilgaz’a (ah ki oğlunu, dostum Aydın Ilgaz’ı da yitirdik), sayısız adlı ya da adsız gülmece kahramanına sahip bir coğrafya var mıdır, onu hiç merak etmiyorum. Çünkü biliyorum, bu coğrafya tüm çilelerinden ve çile çektirenlerinden kahkaha atarak da öç almış, umut devşirmiştir. Siz hiç yobaz bir mizah yazarı, faşist bir karikatürist gördünüz mü? Neden doğru dürüst bir mizah dergisi çıkaramıyorlar, çıkanlar niye üç günde unutuluyor, neden ağız dolusu güldüremiyorlar? Bütün bunları “dönmeden” önce başaranlar, neden “döndükten” üç gün sonra yavanlaşıyor, sıradanlaşıyor ve en acısı unutulup gidiyor? Dahası bu güruh neden gülmeyi ve güldürmeyi başaranlara diş biliyor? İşte akla geliveren birkaç soru ve yanıtı da aslında çok yalın: gülmek için hayatı doğru okuyacak kadar sağlam ve samimi bir akıl ile olanla olması gereken arasında oranlama yapacak bilgi, birikim ve özgürlük gerekiyor. İdeolojisinin temeli bu değerleri topyekûn reddetmekten, korkudan ve korkutmaktan beslenenlerin mizahtan öcü gibi kaçmaları işte bu yüzdendir. “Karı gibi gülme” gibisinden korkunç benzetmelerine, mide bulandırıcı hakaretlerine değinmiyorum bile. “Ciddiyet, budalalığın maskesidir” diyerek konuyu köpürtmeye, ruhsal perişanlıklarını irdelemeye gelince, işte ona sayfalar yetmez.

İyi de bunlar hiç mi gülmez? Gülerler elbet. Sorun da tam buradadır. Bakınız mizah adına, sanat adına, kitle yayıncılığı sorumluluğu adına sahneleri, kanalları işgal eden herzelere! İşte şimdi sözü her fırsatta dillerinden düşürmedikleri Mevlana’ya bırakmanın tam zamanıdır: “Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden ise zekâsını ve seviyesini anlarsınız.” Sözü “bir toplumun”, diyerek baştan okumakta, “Sahi biz nelere ve neden gülüyoruz?” diye sormakta sonsuz yarar vardır. Bizim bu sözden anladığımız, anlatmaya çalıştığımızdır: gülmek bir tavırdır, kalibresini de hayata ve insana bakışı belirleyen dünya görüşü belirler. İşte bu noktada Bertolt Brecht’e kulak vermek gerekir. Diyor ki usta: “Mizahı olmayan bir ülkede yaşamak korkunçtur. Her şeyin her an mizahı gerektirdiği bir ülkede yaşamak çok daha korkunçtur." Mizah ve gülme kuşkusuz demokrat bir tutumdur, karşıtları eşitler, sorunları ve sorumlularını daha geniş açıdan irdelemeye yol açar, fotoğraftaki yerimizi görmemizi sağlar. Mizah ve gülmek derken, cinsiyetleri, kökenleri, dilleri, ırkları, engellileri, “öteki“ gördüklerinizi aşağılamayı, faşizan ve yobaz güdülerinizi okşamayı anlıyorsanız, bu yazıyı boşuna okudunuz demektir. İyi de durduk yerde niye bu konuyu seçtim?

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Vecdi Sayar ile katkı koyanların imecesiyle bir Mizah Festivali düzenledi. Bence tam zamanında düzenlenmiş bir etkinliktir, mutlaka katılın. Cumartesi günü (bugün), Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezinde saat 16.30’da ve Sayar’ın kolaylaştırıcılığında, Eren Aysan ve Semih Çelenk arkadaşlarımla “Tiyatroda Siyasi Mizah” üstüne konuşacağız. Gelirseniz hep birlikte bir daha söyleriz: “Gülmek bize çok yakışıyor.”