Azerbaycan-Türkiye arasındaki kültürel bağlardan biri de Fars şairi Nizami-i Gencevi'dir. Kütahya, Bursa ve İstanbul’daki şairlere ilham kaynağı olan Gencevi'nin mezarı bugün bile sevenleri tarafından ziyaret edilir.

Azerbaycan ile Türkiye arasındaki en önemli kültürel ve sanatsal bağlantılardan biri kuşkusuz Fars şiirinin en büyük şair ve mutasavvıflardan biri olan Nizami-i Gencevi’dir. Onun Gence’deki mezarı halâ halk tarafından ziyaret edilmektedir. Merhum Prof. Halil İnalcık (1916-2016), Fars edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Genceli Nizami’nin (1150-1214) (asıl adı: Cemaleddin Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf bin Zeki Müeyyed. Nizami, onun kalem ismidir. Azerbaycan’da onun doğum ve ölüm tarihi, 1141-1209 olarak kabul ediliyor), Anadolu’da Germiyanlı (Germiyanoğulları'nın şairleri) şairleri ve sanatçıları doğrudan etkilediğini, özellikle Kütahya, Bursa ve İstanbul’daki şairlere ilham kaynağı olduğunu ifade eder. Ona göre Nizami, Batı Anadolu Türkmen uc bölgesinde, özellikle Germiyanlı şairlere ilham kaynağı olmuştur. Onun ‘yüksek bir dille yazdığı geleneksel İrani aşk ve macera hikayeleri’ Germiyanlı şairler tarafından Türkçeye uyarlanmış ve bunlar hamilere takdim edilmiştir. Germiyanlı şairler, Mahzenü’l-esrar (Erzincan beyi Mengücekli Fahreddin Behramşah adına 1176’da telif edilmiştir), Hüsrev ü Şirin, Leyli vü Mecnun (1188), Heft Peyker (diğer ismi: Behramname. Telifi 1197), İskendername (1210) gibi onun eserlerinden, 1350-1450 yılları arasında, çeviriler yapmışlardır.

TEMELİNİ ATTILAR

Germiyan’da saray musahib şairleri, İran, Hindistan ve Türkistan’daki saraylarda gelişmiş bu klasik yüksek kültür mirasının önce Konya Selçuklu sarayında, sonra da Türkmen beyliklerinde örnek alındığını belirtir. Prof. İnalcık, Şeyhoğlu Mustafa, Şeyhi (Sinaneddin Yusuf), Ahmed-i Dai, Ahmedi (1334-1414), Şükrullah Çelebi (1380-1460) gibi Germiyanlı (Kütahya merkezli) şairler, Genceli Nizami’den etkilendiklerini yazar (Has-bağçede ‘ayş u tarab, İstanbul 2011). Yine İnalcık, Osmanlı sarayının da Türkçe ve Farsçayı iyi bilen Azeri sanatçılara (Cami, Şirazlı Cezeri Kasım gibi) kucak açtığını, çoğu sanatçının Nizami’nin hemşehrisi olduğunu; Germiyanlı şairlerin Nizami’deki mazmunların Türkçe karşılıklarını bulup kullandıklarını; Türkçeyi aruza uydurarak klasik Türk edebiyatının temelini attıklarını belirtir. Kütahya’da Paşacuk Ağanın hizmetine giren Şeyhoğlu Mustafa, Nizami’nin etkisinde kalmıştır. Şeyhi, Nizami’nin Farsça Hamse’sinden beyitleri aynen tercüme etmiştir. Osmanlı tarihçisi Mustafa Ali (1541-1600) de Nizami ve Dihlevi’nin mesnevilerine nazire yazar (Tuhfetü’l-uşşak eseri). Nizami’nin belirttiği ‘meclis-i işret adabı’, Osmanlı eserlerine de yansır. Nizami’nin seçtiği konular, Osmanlı şairleri tarafından da kabul edilmiştir.

GENCE'DE NİZAMİ VAKFI

Osmanlılar Gence’yi ele geçirince, 1593’te Gence Beylerbeyi Mahmud Paşa zamanında eski vakıfların bir dökümünü çıkardılar. Bunlardan biri de Nizami Vakfı'dır. Bu vakıf hakkında ilk olarak merhum Fahreddin Kırzıoğlu, 1979 yılında özet bir bilgi vermiş, daha sonra Azerbaycanlı bazı araştırmacılar (Hamit Araslı, Ziya Bünyadov, Hüsamettin Mehmedov) tarafından bu vakfa ait bilgiler yeniden yayınlanmıştır.

Nizami, ‘merhum Şeyh Nizami’ olarak belirtiliyor ve onun için ‘kuddise sırrıhü’l-aziz (Allah onun sırrını kutsasın) duası yapılıyor. Bu dua, Osmanlı bürokrasisinde mutasavvıflar için yapılır. Bu durum, Osmanlı idaresinin Nizami’yi mutasavvıf olarak kabul ettiğini gösterir. Bu vakfın Gence’nin Kürek-i Büzürg nahiyesinde olduğu belirtiliyor. Yine bu vakıf kaydına göre, Nizami için kurulmuş bir zaviyeden söz edilir. Emla (yeni yayınlarda İle olarak okunuyor) (Hamduniyan) köyü, Pir Celil nehri ve Kuşkara nehri yanındaki Kurtlu Bahçe köylerinin vergilerinin yarısı bu zaviyeye vakıf olarak tahsis edilmiştir. Gence’ye bağlı Kürek bölgesindeki Zazalı nehri üzerinde bir çeltik arkı, Şamiz nehri üzerinde bir bostan tarlası, Dinaraşin nehri yanında bir çiftlik, Gence kalesi içinde nalbant, Han Kapısında ekmek ve kasap dükkânları ile seki ve hücreler (odalar) Nizami Vakfı'nın gelir kalemleri arasındadır. 1593 yılında toplam 17.480 akçalık bir gelire sahip olduğu görülür. Bu paranın bir kısmı zaviyede yemek çıkarılması için ayrılmıştır. Bir kısım para da, Gence Camii'nde, Mevlana Muhammed isimli bir Müslüman erkeğin İslami dersler vermesi için ayrılmıştır. Zaviyenin temizlik, onarım (türbe-i meremmat) ve diğer masrafları da bu paradan karşılanmıştır (Osmanlı Arşivi, TT 699, s.288). Zaviyede veya türbede kurban kesildiğine dair bilgiler yanlıştır. Bu durum Arap harfleriyle yazılan meremmet (tamir etme, onarma) sözcüğünün kurban olarak yanlış okunmasından kaynaklanmıştır. Hamduniyan köyünün de 1187 yılında Atabek Kızıl Arslan (1186-1191) tarafından tahsis edildiği ileri sürülür. Bu köyün yeri ise halâ tespit edilememiştir. Yeri bilinmemektedir. Mevcudiyeti zamanımıza ulaşmamış köyler arasındadır.

406 yıl faaliyet gösterdi

Osmanlıların 1593’te 406 yıllık olan Nizami Vakfı'na ait bu bilgileri nasıl ve nereden derledikleri bilinmemektedir. Ancak Osmanlılar, Gence Camii'nde bir müderrisin ders vermesi geleneğini, Gence Serdarı'nın emriyle yeniden başlatmışlardır. Bu durumda, derslerin Sünni mezhep dâhilinde verildiği anlaşılır. Ayrıca bu durum, Osmanlı idaresinin, Nizami Vakfı'nın şartlarını yerine getirmek için çabaladığının bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. Geç tarihli Osmanlı kayıtlarından, Nizami’nin hayatta iken, Atabek tarafından maddeten ödüllendirildiği ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Gence eyaletinin sınırları

Osmanlıların Gence eyaleti şu bölgeleri kapsar: Gence: Gencebasan, Şemkurbasan, Kürekbasan, Şütürbasan, Taliş, Gülistan, Bulakbasan ve Dankı. Halhana bölgesi ise Halhana, Hasansuyu, Tavus, Ahancı, Karakaya, Esirik, Zakem-i Ulya ve Zakem-i Süfla. Berda ise, Ancarud, Sir, Bayat, Haçin-i Sığnak, Kaytak, Celaberd, Verende-i Sığnak, Dizak, Zariş, Göçer ve Keştasıf. Ayrıca Hakkari, Lori, Çölender, Bergüşat ve Ersiyer bölgeleri de Gence’ye dâhildir.

Nizami’den bir şiir:

Öyle sadık dost ara, seni darda koymasın,

Çekip dardan çıkarsın, seni derde koymasın.

Filleri kovmuştu çeşmeden tavşan,

Küçük görünmesin gözüne düşman.

Sadık dostun sağaltır şifasıyla yaranı,

Dönek dostun sızlatır cefasıyla yaranı.

Bir dost ki, dost ile hey nifak eyler,

O, demek, düşmanla ittifak eyler.

İt sana dost olur, bir sümük (kemik) atsan,

Namert kadir bilmez, olsan da kurban.