Patmos, Ege Denizi'nde, Didim’in karşısında yer alan ve şimdilerde Yunanistan’a bağlı olan adalardan biridir.

Aya Yani (St. John) Teolog (Osmanlı belgelerinde: Ayo Yani Teologiyo) adına bir manastıra sahip olmasından dolayı ada Ortodokslar açısından kutsal yer addedilir

Osmanlı resmi yazışmalarında Batnoz, Batnos, Patnoz ve Patnos şekillerinde geçer. Türkiye’deki Patnos ile karıştırmamak gerekir. Türkçedeki Patmos kullanımı yakın zamanlarda olmuştur. Adanın Osmanlı idaresine tam olarak ne zaman geçtiği belli değildir. Ancak 1522 Rodos’un alınmasından sonra kimi Rodos Rumlarının Patmos’a göç ettikleri belgelenmiştir. 1517’de Kıbrıs’ın fethi esnasında, Osmanlı askerleri için Kıbrıs’a hububat taşıyan gemilerin gümrahı üzerinde olduğuna bakılırsa, bu tarihlerde Osmanlı idaresinin elinde olduğu ileri sürülebilir. Muhtemelen 1565’te Sakız Adası'nın ele geçirilmesinden sonra Patmos adasında da Osmanlı egemenliği kurulmuş olmalıdır. Osmanlı arşivindeki Patmos ile ilgili belgelerin çoğu, 18'nci yüzyılın sonu ile 19'uncu yüzyıla tarihlenir. 1579 tarihli bir Osmanlı belgesine göre, ada Osmanlıların elinde görünmektedir. Zira adanın en önemli gelir kaynaklarından biri olan tuzla, bu yıl içinde Osmanlı idaresi tarafından restore edilmiştir.

DENİZE SET KURULMUŞ

Deniz ve nehir suyunun Patmos tuzlasına girişini önlemek için setler yapılmıştır. Ada muhtemelen, deniz hududunda yer aldığından dolayı, Avrupalı korsanların saldırılarına hep açık kalmıştır. Zira Osmanlılara düşman gemilerin uğrak yerlerinden biri olmuştur. 1766 tarihli bir Osmanlı belgesinde, adanın korsan yatağı olduğu için manastırın haraci arazide tarımsal üretim yapamadığından, dolayısıyla vergi ödeyecek güçte olmadığından söz edilir. 1672 tarihli belgede, bal, koyun, üzüm, arpa, ot, tuz, domuz ve balık, vergilendirilen ürünler arasındadır. Ayrıca burası gümrük mahallidir. Köle ticaretinin ara duraklarından biridir. Papazlarla birlikte 35 Rum erkek var. Bunların cizyelerinin miktarı, her biri 190 akçadan 6650 akçaydı. Adanın gelirleri kaptan paşanın haslarına tahsis edilmişti. Adada köy yerleşimi yoktu. (TKGMA, No. 121, s. 16b). Bu durum, adanın Osmanlılarca iyi korunamadığını da gösterir. Bu tuzla, Osmanlı idaresinde Aydın tuzlalarından biri olarak kabul edilmiş, tuzlanın gelirlerinin bir kısmı Tire’deki Şeyh Muslihiddin Camiinin hatibi için harcanmıştır. 1705 tarihli bir belgeye göre, Şeyh Abdülkadir Geylani’nin evladından Seyyid İsmail Efendi’ye de bu tuzladan elde edilen gelirlerden belli bir ücret verilmiştir. Patmos tuzlasından elde edilen tuzların, Söke, Aydın ve Kuşadası civarında tüketildiği; 1772 yılında bu tuzlanın idaresinin Safiye Sultanzade İsmail beyin elinde olduğu belgelenebiliyor. 1821 Yunan Ayaklanması'nda (Rum fesadı) tuzlanın işletilemediği ifade ediliyor.

ADANIN İDARESİ

Aya Yani Teolog manastırının idaresi, İstanbul Rum Patriği ile İstanbul’da oturan Rum cemaatinin metropolitine bırakılmıştı. Bu manastırın vakıfları, bu iki makam tarafından idare edilmiştir. Osmanlıların, adada çok da ciddi bir idari teşkilat kuramadıkları belgelenebiliyor. 1809 yılında ada, Sisam Adası'na bağlıdır. 1860 yılına bir nahiye müdürlüğüdür. 1878 tarihli bir belge adanın müdürlükle idare edildiğini ve kaymakamlığa çevrildiğini gösteriyor. 1886 tarihli bir belge Rodos mutasarrıflığı dâhilinde olduğunu gösteriyor. 1890 tarihli bir belge adanın İstanköy mutasarrıflığına bağlı olduğunu kanıtlıyor. 1893 yılında kaymakam Vehib Efendi adında biriydi. 1900’de nahiye olduğu ve bir nahiye müdürü tarafından idare edildiği anlaşılıyor. 1905’te Liryoz kazasına bağlıydı. Bir ara Sakız adasına da bağlandığı belgelenebiliyor. Karyot, Liryoz ve Kalimnoz adaları kaza merkezi olduğuna göre, Patmos’dan daha üst bir idari teşkilata sahiptiler. Demek ki, Patmos adası, Osmanlı idaresi altında, idari ve adli bakımdan, etrafında yer alan büyük adalara bağlanmış görünüyor. 1911 yılından önce de adada belediye kurulduğu ve belediye reisinin Rumlardan seçildiği anlaşılıyor. Aslında 1821’den itibaren adadaki Rumlar üzerinde Yunanistan’ın tesiri sıkılaştı. 1856 yılında Yunanistan adaya bir memur atadı. Bu memur, adadaki Osmanlı vatandaşlarının işlerine de bakacaktı. Adadaki Osmanlı idaresi göstermelik bir idareydi. Nitekim 1878’de ‘Yunan vatandaşı olan eşkıyalar’ Patmos’daki kaymakamın evini bastılar, kaymakamı silahla yaraladılar. Osmanlı idaresi suçluları, cezalandıramadı. 1900 yılında telgraf hattıyla İstanbul’la iletişim sağlandı. 1912 yılında ada İtalyanlar tarafından işgal edildi. Bu tarihte, Batılılar adayı, Yunanistan’a bağlama çalışmalarına başladı.

NÜFUS YAPISI

Osmanlı idaresi boyunca adanın nüfusunun tamamı Rumlardan oluşmuştur. Bu adada İslam nüfusa hemen hemen hiç rastlanmaz.  Ancak,  1575 yılında Ayasluğ (İzmir- Selçuk) nüfusu içinde Batnos Arapları isimli bir cemaatin adı geçer. Bunlar Müslümandır ve Ayasluğ nüfusuna kayıtlıdır. Bunlar Batnos’daki tuzlada çalışan, tuz nakliyatıyla uğraşan ve deve yetiştiren bir cemaattir (Erdoğru- Değerli, 16. Yüzyılda Türk İzmir, s. 45). Çok az miktardaki tarımsal araziler de Rumlar ve manastır tarafından tasarruf edilmiştir. 1860’larda tek tük Rum erkeğin İslam’ı benimseme vakaları olmuştur. 1900’lü yılların başlarında da adanın Rum erkekleri, Amerika’ya göç etmeye başladılar. Osmanlı hükümeti, bu tür kişileri vatandaşlıktan çıkardı.

DİMOYERUNDİYA NEDİR?

1896 tarihli bir Osmanlı belgesinde, dimoyerundaya açıklanmıştır: Batnoz ceziresinde bulunan ve mahallerinde dimoyerundaya tabir edilen muhtar ve ihtiyar meclisinin… (Osmanlı Arşivi, DH. TMIK. S 7/86). Bu belgede açıkça yazıldığı gibi, dimoyerundiya, ‘muhtar ve ihtiyar heyeti’ demektir. Bunlar seçimle göreve gelirler. Görevleri ise Osmanlı hazinesine ödenecek yıllık vergiyi temin etmek, Rum yetimlerinin servetlerini korumak, ölen Rumların tereke taksimiyle meşgul olmaktı. Osmanlı idaresinin en önemli sıkıntısı adada görevlendirecek Türkçe okuryazar kişi bulamamasıydı. 1897 tarihli bir Osmanlı belgesine göre, ‘yerlilerden Türkçe okur-yazar bulunamayacağından’, Islahat çerçevesinde dışarıdan Türkçe bilen kâtip atanması gerekiyordu. Ama bunun için de adalıların bu kâtibin maaşını ödemeleri gerekiyordu. Oysa Volisa, Kardamila ve Kalamoti adalarında Türkçe bilen kâtipler vardı. Lindoz, Kastello, Herkit, İncirli, İlyaki, Istropalya, Batnoz, Kalunya, Yere, Polhenit, Ayasu, Mandamanda, Mondıroz ve Bozbaba adalarında Türkçe okuryazar kâtip yoktu. Bu durum, Osmanlı idaresinin bu adalarla ilgili yeterli kayıt tutamadığını gösteriyor. 1878 tarihli bir belgeye göre, Patmos adası müdürleri de Türkçe okuma yazma bilmiyordu. İstanbul ile Patmos arasında şifreli yazışmaların mevcut olduğunu da belirtelim.

KONSOLOSLAR ADASI

Patmos, Avrupa ile İstanbul ve Mısır arasındaki deniz güzergâhı üzerinde olduğundan dolayı, on dokuzuncu yüzyıl sonlarında, İngiltere ve Flemenk devletlerinin burada birer konsolos vekili bulundurdukları anlaşılıyor. Flemenk konsolos vekilinin biri de Kaşot adasında görevliydi.

Patrikle rahipler arasındaki çekişmeler

Patmos’da yer alan Aya Yani Teolog manastırı ile Aya Kalips (Apocalypse) manastırı ve Ruhban mektebinin, Ortodoks dünyasında özel bir yeri vardı. Osmanlı idaresi altında her iki manastır da hem mali hem de idari bakımdan İstanbul Rum metropolitliğine bağlıydı. Aya Yani manastırının müştemilatından olan Panaiya Rum kilisesinin de özel bir yanı vardı. İstanbul’daki patrik ile Patmos’daki rahipler arasında galiba otorite problemi vardı. Patrik, kendisine biat etmeyen bir rahibi, Patmos’tan başka bir adadaki kaleye sürgün ettirerek cezalandırdı. 1910 yılında bu kilise, Şura-yı Devlet kararıyla genişletildi ve yenilendi. Aya Yani manastırının, Sisam adasında çok zengin vakıfları vardı. Sisam adasındaki tarlalar, bağ ve bahçeler, zeytinlik, mera, konak, değirmen, çiftlik, çayır, dükkânlar, koyunlar, evler bu manastırın vakıf gelirleri arasındaydı (Osmanlı Arşivi, C.ADL, 18/ 1122). 1810 yılında, Sisamlı iki Rum erkek, bu gelir kaynaklarına müdahale ettiler. Osmanlı idaresi, bu iki Rum erkeği cezalandırdı. Ruhban Mektebine yapılan müdür atamalarını da kontrol etmek istedi.
İmtiyaz
1845 tarihli bir Osmanlı belgesinde, Eflak, Boğdan, Sırp, Sisam, Bülbülce, Hırvat, Kazak ve Batnoz ahalilerinin ‘imtiyazlı’ oldukları belirtilir. Bu imtiyaz ‘maktu usulde’ vergi ödeme imtiyazıdır. Patmoslular, Osmanlı hazinesine yılda bir kere toptan vergi ödemektedirler. 1912 yılında, ‘askerlik, öşür ve emlak vergilerinin maktu usulde ödemeleri’ usulü kaldırıldı.

1912 İtalyan işgali

1912 yılına gelindiğinde, Patmos ve çevresindeki küçük adalar üzerindeki Osmanlı egemenliğinin çok zayıfladığı anlaşılıyor. Bu adalarla İstanbul arasında sağlam bir bilgi akışının bile olmadığı belgelenebiliyor: 1912 tarihli bir belgede Osmanlı hükümet memurlarından biri, resmi yazışmada ‘düşmanın hangi adaları işgal ettiğinin bilinemediğinden’ söz ediyor ve ‘bu adaların isimlerinin bildirilmesini’ istiyordu. Uzun yazışmalardan sonra, İtalyanların, Rodos, İlyaki, İncirli, Kapudağ, Liryoz, Batnoz, İstanköy, Sömbeki, Istropalya, Kerpe, Kaşot, Herkit ve Karyot adaları olduğu öğrenildi. (Osmanlı Arşivi, DH. SYS. 75-12).