Geleneksel Türk Müziği eserlerini piyanonun sınırlı notlarıyla ölümsüz nağmelere dönüştüren Feyzi Aslangil’i anlatan “ araştırma” türü bir kitap;

Yazar Piyanist ve Besteci Nihat Demirkol’un, Feyzi Aslangil üzerine yaptığı çalışma, kitaplaştı.
“Yakın Kitabevi” etiketiyle yayımlanan kitap, musikî tarihimizde önemli bir dönemi gün ışığına çıkarıyor.

“İlk kez 2103 yılı Mayıs ayında, MÜZİKSEV’de, ‘Türk Müziği Günleri’ başlıyor diye duyurmuştum. Alsancak Garı Karşısı butik konser salonunda; İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı İKSEV’in, İzmir Kalkınma Ajansı desteğiyle somutlaştırdığı ve ‘Kentin başlıca müzik ve sanat merkezlerinden biri olmayı hedefleyen, toplum ile dinamik, canlı ilişkiler kurabilen ve yaşayan/yaşanan bir mekâna dönüşecek’ MÜZİKSEV Projesi’nin vizyonuyla paylaşmıştım bu repertuvarı, meraklısıyla...

69Cd7Ff0 8Bb9 41A0 Ac69 A8A5Bfd56F8D
Aradan 5 yıl geçmiş... Bu kez, EGE KÜLTÜR DERNEĞİ’nin, ‘... Anadolu insanının toplumsal belleğinde taşıdığı iyiliğe yönelik hayat görüşünü oluşturan yüksek değerdeki geleneksel bilinci, dans ve müzik yoluyla kitlelere duyurmak...’ idealini, ‘...geçmişin deneyimleri bilmeyen bir toplumun geleceğe sağlam adımlarla yürümesinin mümkün olamayacağı...’ düşüncesi ile aylara serpiştirdiği ‘Kültür-Sanat Etkinlikleri’nde; ‘2018 – 2019’un ilk konuğu’ onuruyla sahne aldım. Piyanonun tuşlarını, dün akşam bana emanet etmek nezaketini gösterdiler ve Feyzi Aslangil’i, ‘Saz Eserleri’nden oluşan bir repertuvarla, ‘sohbet ve doğaçlamalar’ gündemiyle andık. Çok güzel bir alışveriş oldu...
Malûm; Türk Mûsikîsinde piyano, ağır nazariyatçıların gözünde reddedilmiş bir enstrümandır. Rahmetli Cinuçen Tanrıkorur’un cümleleriyle özetlersek; ‘…Müzikten anlamayan kulakları, uzaktan, Nihâvend’i, Mâhur’u, Acemaşîran’ı andıran zevzeklikler’ ile eğlendirmeye çalıştım... Yine rahmetlinin tarifiyle, zaten bendeniz (de), ‘Piyano ile Türk Mûsikîsi çalmanın neden mümkün olmadığını anlatabildikleri aklı başında müzisyenler’den olmadığım için, ‘...çaldığımın Türk Mûsikîsi olduğunu zan veya iddia ederek...’ meraklısını, (ki gelenler salona sığmadılar) 1 saat kadar oyalamaya çalıştım.

Afc5777E 7A15 4395 A9Ca E8B5D27E17De
Lâtife bir yana, 14 Ağustos 1954’te, İstanbul’da, (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu’nda, Saadettin Kaynak’ın jübilesinde, ‘Sadece Feyzi Aslangil ile geldim; esasen kendisi bir orkestraya bedeldir...’ diyen Üstâd Münir Nureddin Bey’in tarafında durduğum için, ‘Feyzi Aslangil’e mektuplar...’ derken; ben ve katılımcılar, dinleyiciler, “sanatsal düzeyi gözeten bir haz kültürü”ne katkıda bulunmayı düşlemekle yetindik. Sol el icrası, (yazılmamış notaların) sürekli ve anlık tasarımına dayanan, sağ eldeki heterofonik yorumu, neoklâsik üslûbun rüzgârlarını taşıyan; icranın genelinde ise, makamların seyri ve usûllerin akışkanlığını terk etmeden, doğaçlama bir zenginlik armağan eden ‘Usta’yı, alaturkayı, ‘ezgi ve melodik çizgiye sadık kalma özeniyle, eşzamanlı olarak eklediği uyumlu notalarla destekleyip zenginleştirmek (Heterofoni) konusunda, yeri doldurulmaz bir konser piyanisti...’ olan Feyzi Aslangil’i, (anısına kaleme aldığımız kitabı yayınlamadan önce) , İzmir’den bir vefâ seslenişi ile Bornova BORTES’in evsahipliğinde, bir kez daha anmaya çalıştık. Refik Fersan’ın, ‘...Kendimi bildim bileli, zaman zaman, Şark ve Garp musikîsi arasında bir münakaşa, bir mücadele kopar ! Bülbül sesi alafranga mıdır, alaturka mıdır ? Ne cevap vereceğiz ? Ne Rast, Nihâvend makamıdır; ne de majör veya minördür. Yalnız güzel bir musikîdir. Musikî, herkesi, ayrı ayrı seslerle mütehassıs eder...’ fikrinden yola çıkarak, ‘güzel’den mütehassıs olanlarla birlikte; Çetin Altan tabiriyle ‘reddiye katarları’nı utandırmaya çalıştık...
Zaten bunun için Attilâ İlhan, ‘Böyle Bir Sevmek’ de, ‘...alaturka bir piyanonun neveser tuşlarında kederli bir incelik vardır duruşlarında
o kızlar ki hiç yaşanmamış bir aşkın anısıyla yaşar bir rüyadan kaçırılmış hayallerdir sanki... ‘ demiyor muydu ?”
(Nihat Demirkol, 5 Ekim 2018-Hürriyet)

**

F6Ebe85F Dd12 4818 A791 E906Fb8Bc1E4

8 yaşından beri piyano çalan, besteler yapan Yazar ve Piyanist Nihat Demirkol, Geleneksel Türk Müziğini tanıtmak üzere birçok çalışmaya imza attı.
Nihat Demirkol zaman zaman “piyanistlerin üstadı” da sayılan Feyzi Aslangil’in bıraktığı eserleri, çeşitli etkinliklerde seslendirmeye çalışır.
Ve her platformda da Aslangil’in “sıkı takipçisi” olduğunu dillendirir. Etkinliklerde de Aslangil’in yaşamını ve bilinmeyen özelliklerini anlatır.

**

Demirkol, Feyzi Aslangil üzerine yaptığı çalışmaları “Feyzi Aslangil’e Mektuplar” ismiyle kitaplaştırdı.
Kitap; musiki tarihimizde önemli bir dönemi gün ışığına çıkarıyor.
Ve bu çalışmasıyla Demirkol, dönemin belgelerini, gazete kupürlerini, söylenmiş, duyulmuş sözleri, Aslangil hakkında konuşulanları, an ve anıları büyük bir titizlikle sunuyor bizlere.

**

Kitabın arka kapak tanıtımı Tiyatro Sanatçısı Yönetmeni ve Eğitmeni Gürol Tonbul’dan;
“1954 yılının Ağustos ayında bir cumartesi gecesi…
Piyanist Feyzi Aslangil’in sahnede olduğu musikî gecesinde, Ürgün Hanım (annesi) tarafından dile getirilen içten bir dilek, 1969 yılında, oğlu Nihat Demirkol’un -ilk defa- piyano taburesine oturmasıyla gerçekleşecektir.
O günden bu yana piyano tuşlarıyla hüzün ve sevinç ortaklığı yapan müzisyen, yazar Nihat Demirkol, Feyzi Aslangil’in musikî yoldaşı, o’nun yekta tavrının gönüllü elçisi, ve o’nun değerli anılarının iz sürücüsüdür.
Demirkol, 2013 yılından bu yana, farklı şehirlerde, ülkelerde, festivallerde ve üniversitelerde verdiği konserlerde; radyo ve televizyon programlarında özgün bir repertuarla seslenir Feyzi Aslangil’e. O’nun piyano başındaki yekta tavrını aktarır gelecek kuşaklara.
Öyle bir an gelir ki, bu birikimin yazıya dökülmesi gerekir.
“Sözcükler bazen tek başına birer mektuptur” diye düşünür Nihat Bey… Yazılmış şiirlerin, söylenmiş şarkıların, notaya dökülmüş bestelerin birer mektup olduğunu hisseder yüreğinde ve her gece bir mektup bırakır Feyzi Aslangil’in ruhuna.
O mektuplar elinizde artık…

**

226 sahifelik kitabın önsözüne şöyle başlamış;
’’Türk Musikisi’nde virtüözlüğü ile ekol yaratmış bir sazendeyi anlatan kitabın ‘önsöz’ü olmaz diye düşündüm: o bölümün adı, ‘Peşrev’ olmalıydı.
Birinci Hane:
Bu kitabın bir hikayesi var! İstedim ki, ‘bu hikaye’nin de bir kitabı olsun.
Ama hikayeyi, ‘neden mektuplar’ ile anlatmayı tercih ettiğimi açıklamalıyım önce. ‘Neden Mektuplar’ bölümü, işte bu sebeple kaleme alındı.
İlk mektupta, uzun yıllar önce yapıştırılan pul ise, 1954 tarihli.
İkinci Hane:
’Feyzi Bey’in bütün zamanların en büyük Türk Musikisi Piyanisti olduğunu ‘seçilmiş kelimeler’ ile tarifledim.
Üçüncü Hane:
‘Feyzi Bey’le aynı sahneyi, radyoyu, turneyi paylaşmış kişiler(…)
Kültür ve sanat tarihimize mal olmuş duygu insanları’ bu hanede...
Dördüncü Hane:
‘Sözlükler, fotoğraflar ve gazete kupürleri’, bu son hanede toplandı.. .

NEDEN MEKTUPLAR

Çünkü sözcükler bazen tek başına birer mektuptur!
Buna karşılık uzun uzun yazılmış bazı mektuplar belki ancak ‘’göz ucuyla bir bakış’’tan ibaretken, mektup olarak yazılmışların çoğu da mektup filan değildir.
Oysa…
Yazılmış şiirlerin de, kitapların da söylenmiş şarkıların da, yapılmış bütün bestelerin de aslında birer mektup olduğunu herkes bilir, hisseder.
Onların adresi meçhuldür; ya pulu eksiktir sadece.
İsteyen okur; nasibi olan anlar…

HAYRANLIĞINI GİZLEMEZ ZEKİ MÜREN

“…Sihirli parmaklar denince piyanoda akla Feyzi Aslangil’den başka kim gelebilir ?
Türk Musikisi’ndeki seslerin tamamını piyanoda basmak imkansızdır.
Rahmetli üstat bunu halletmiş ve harikalar yaratmıştır.
Onu talebelik yıllarımda çalıştığı müessesede zevk ile dinler ve onu sahnelerin en yakışıklı usta sanatçısı olarak düşünürdüm.
Çok seslilik, geniş anlamda Türk musikisinde mümkün değildir.
Çünkü bestekar, partisyonunda ya çeyrek ya da yarım nota kullanır, notayı ezer adeta.
Hiçbir batı enstrümanı, bunu çalamaz.
Kesiktir çünkü ses.
Bir tek bunu üstat Feyzi Aslangil, piyanoda çift tuşa basarak gerçekleştirmiştir…”

VE MUTLUDUR DOĞAN HIZLAN

“İstanbul Radyosu’ndaki bazı özel kayıtları, makaralı teybe çekme izni aldım.
Ama ne yazık ki bu battal alet ithal edilmiyor, kimseden de böyle talep gelmiyor.
1980’li yıllarda Bologna Kitap Fuarı’na gitmek için önce Roma’ya geldim. Teybi buldum.
O teyp olmasaydı, Feyzi Aslangil’in piyano ile çaldığı saz eserlerini banda çekemeyecektim.

“TARİFSİZ’’İ ŞÖYLE TARİF EDER FEYZİ ASLANGİL

“…En büyük bahtiyarlık ve şeref duyduğum an ise bu toplulukla o devrin İktisat Vekili’nin evinde Büyük Atatürk’ü tanımam ve bu büyük insanın huzurunda verdiğim konserde şahsıma gösterdikleri takdir ve iltifat dolu kıymetli sözleridir.
Başarımın mükafatı olarak, birçok toplantılara beni ismen davet etmişlerdi.
Bu büyük huzurda duyduğum heyecan ve hazzı, daha sonraları devlet misafiri olan hiçnbir hükümdar, kral ve reisi cumhur huzurunda duymadım.
O huzur başka bir huzurdu…
İşte bu büyük iltifat, bugün gibi hala kulağımda çınlar;
“Piyano Türk musikisi’ne uymaz derlerdi.
Fakat sen bu sözü tamamen cerhetmişsin, seni tebrik ederim…”

E87Bc51D C709 40C4 9E08 4Fe3D8A3976D

“Güzel İzmir’imizde ‘güzel insanlar’ yaşıyor. Bunlardan biri de Kıymetli Nihat Demirkol .
Çok iyi bir müzisyen, eğitimciliğini ve diğer özelliklerini şimdilik bir kenara bırakıyorum, aynı zamanda çok iyi bir yazar.
Nihat Demirkol, uzun yıllar öncesinde Türk Musikîsi’nde tarzıyla silinmez bir iz bırakan Değerli Feyzi Aslangil ile ilgili, içeriği ve tasarımıyla çok dikkat çeken özel bir kitap yayımlamış.
Demirkol’un dostlarından Değerli Gürol Tonbul bu özel kitabı çok iyi özetlemiş;
“Piyano tuşlarıyla hüzün ve sevinç ortaklığı yapan müzisyen, yazar Nihat Demirkol, Feyzi Aslangil’in musikî yoldaşı, o’nun yekta tavrının gönüllü elçisi, ve o’nun değerli anılarının iz sürücüsüdür.”
Değerli Demirkol’un yeni kitabının yolu açık olsun…
(Gazeteci Yazar ve Şair Ünal Ersözlü )