Aklı sıra TRT'nin Cumhuriyet karşıtı programını savunacak. Aslında hedefinde cumhuriyet, Atatürk devrimleri var. Açıkça söylemeye cesareti yok. İnönü üzerinden saldırıyor düşman olduğu bu değerlere;

Atatürk'ün arkasına sığınmasın İnönü. İnönü Türkiye'nin ilk faşist lideridir. Tek Parti dönemi de kaskatı diktatörlüktür. TRT'nin de bu dönemi eleştirmesinden daha doğal birşey olamaz."

Böyle buyuruyor eski HADEP yöneticisi, şimdinin AKP milletvekili. Aslında kamuoyu kendisini iyi tanıyor. Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan HADEP'in kasasından buhar olan 4 milyar 862 bin liradan sorumlu tutularak, Murat Bozlak, Ahmet Türk gibi isimlerle birlikte bu parayı ödemeye mahkum edilmiş.

Sık sık katıldığı televizyon programlarını terk etmeyle ünlenmiş. Bu programlarda zaman zaman ağlıyor, zaman zaman üç tabancası olmasıyla övünüyor.

İnternete düşen ve Erdoğan'ı eleştiren ses kaydını önce inkar edip “ispatlasınlar, istifa ederim” diyor. Arkasından kabullenip “Cahiliye dönemimdi, özür dilerim” diyor, öylesine pişkin. Görüşlerine katılmadığı dürüst gazeteci Uğur Dündar için “kalemini kırsın” diyor, öylesine demokrat.

Bütün bunları bir kenara koyalım. Milletin vekili sıfatını taşıyan bir kişinin tarih bilgilerinden, siyaset biliminden bu kadar uzak olmasını nasıl izah edeceğiz?

Tarihin en zor koşullarında ülkeyi yöneten bir lideri faşistlikle suçlamak bu kadar ucuz mu?

O 'Kaskatı diktatörlük' dediğin dönemde aydınlar, yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, öğretim üyeleri sabahın köründe evlerinden alınıp zindanlara mı atıldı? Sahte delillerle, yalancı tanıklarla ordunun en değerli mensuplarının hayatları mı karartıldı? Ülkenin Genelkurmay Başkanı terörist suçlamasıyla hapse mi atıldı? Dünyadan habersiz bir şovmenden terörist mi yaratılmaya çalışıldı? Başbakanlar davalarda savcılığa mı soyundu? Muhalif medyanın sesi kısılıp, yandaş, yalaka medya mı yaratıldı? Polislere, savcılara, hakimlere, YÖK'e talimat verilerek aydınlardan, gazetecilerden intikam mı alındı?

Hayır hiçbiri olmadı. Ne mi oldu? Tarihe pek merakın yok anlaşılan. Ama birkaç küçük hatırlatma yapmakta yarar var; Söz ettiğin dönem İkinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasının zor koşulları... Büyük bir orduyu hazır tutmanın sonucu bir milyon kişi silah altında. Kırsal kesimde üretimin düşmesi, dış ticaretin dibe vurması sonucu karne ve ağır vergiler dönemi. Hani İsmet İnönü'nün “Bizi ekmeksiz bıraktınız” diyen çocuğa “Ekmeksiz bıraktık ama babasız bırakmadık” cevabını verdiği yıllar...

Bu zor koşullardan sonra senin faşizm olarak adlandırdığın 1950'li yıllara kadar neler mi olmuş?

1946 CHP Olağanüstü Kurultay'ında tek dereceli seçim sistemine geçilmesi, parti başkanının seçimle gelmesi, parti başkanı yerine 'Şef' deyiminin kullanılmaktan vazgeçilmesi esasları kabul edilmiş.

Aynı dönemde Basın Kanunu revize edilmiş, üniversitelere iç işlerinde özerklik tanınmış, derneklerin ancak mahkeme kararlarıyla kapatılabilecekleri kabul edilmiş.

Parti programında devletçilik ve laiklik ilkeleri liberal bir anlayış doğrultusunda yeniden tanımlanmış. Okullara din dersi konulması, Ankara'da bir İlahiyat Fakültesi açılması, muhalefet partisine radyoda propaganda imkanı tanınması da bu yıllara rastlıyor.

Tamam bunları bilmediğini varsayalım. Peki İsmet İnönü'nün daha savaş devam ederken, 1944'te Yasama yılının açış konuşmasında, demokratik parlamenter sistem vurgusu yaptığını, çok partili rejime geçileceğinin sinyalini verdiğini biliyor musun?

Ya 1947 yılındaki '12 Temmuz Beyannamesin'den haberin var mı? Beyannamede İnönü, CHP ile muhalefet arasındaki ihtilafta, Cumhurbaşkanı olarak tarafsız kalacağını beyan etmiş. Günümüzdeki Cumhurbaşkanının tutumuyla ne kadar örtüşüyor (!) değil mi?

Beyannamede ayrıca hükümetin meşru siyasi partilere karşı hoşgörülü davranması gerektiği,muhalefetin güvence altında faaliyet göstermesinin şart olduğu vurgulanıyor.

Nasıl bir 'Kaskatı diktatörlük" dönemiyse bir taraftan muhalefet lideri Celal Bayar'la diyaloglar sürerken, diğer tarafta Demokrat Parti, 1947 'de 'Hürriyet Misak'ını, 1950'de de Milli Teminat Andı'nı yayınlayabiliyor.

İktidarı demokratik seçimler sonucu ,barışçı bir biçimde muhalefete devreden bir faşist lider tanıyor musun?

Tarihi iyi okumak gerekir sayın milletvekili. “İnönü Türkiye'nin ilk faşist lideridir” diyorsunuz. Gelin biraz cesur olun. Türkiye'nin Son faşist lideri'ni de açıklayın...