Tepkilerini çığlığa dönüştüren, kurulu düzene, geleneklere, kalıplara karşı devrimci kimliğini ortaya koyan dört genç şair; Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Özkan Mert, Süreyya Berfe... 60 Şiir Kuşağı’nın Manifestocuları. Yeni Toplumcu Şiirin Sözcüleri. “Birgün Mutlaka”, “Evet İsyan”, “Kuracağız Her Şeyi Yeniden”, “Gün Ola”... Hareketi tetikleyen dört kitabın sahipleri.
Özkan Mert’in “Kuracağız Her Şeyi Yeniden’’ kitabı da büyük yankı uyandırır. Devrimci gençlerin, şiir severlerin elinden düşmez; ama hemen toplatılır, yasaklanır; 1971 Cuntasının Sıkıyönetim Mahkemesince 8 yıla hüküm giyer.
Karardan önce Türkiye’den ayrılır. 1972’de yazar olarak, İsveç’ten politik iltica hakkı alır. 40 yıllık sürgün yaşamı da başlar. İsveç’te çilek toplayıcılığı, liman işçiliği, geyik bakıcığı, öğretmenlik yapar. İsveç Devlet Radyosu’nda 23 yıl program yapımcısı, spiker, İsveç Ulusal Tiyatrosu’nda Yönetmen olarak çalışır.
Özkan Mert’le geçtiğimiz günlerde İzmir’de Kalimera Meyhane’de buluştuk. İlk tanışıklığımızın 1968’de olduğunu anımsattım. Unutmuş! İkinci tanışıklığımızın aracısı ise Namık Kemal Lisesi'nden sınıf arkadaşı A. Neyzar Karahan.
Mert’in dostları Sevil ve Naci Günaydın’ın işlettiği Kalimera’daki söyleşimize şair Selami Şimşek de katıldı. Şiirimizin bugüne değin geçirdiği şiir hareketlerini, dergileri, şairleri, kitapları, Mert’in serüvenlerini dinledik. Sarışın biralarla, dost seslerle serinleyerek...
Sözü, Özkan Mert’in dünyanın değişik ülkelerinde, dillerinde insani değerleri geliştiren özgün ve özgür sanat yapıtlarına verilen “Naji Naaman Uluslararası Edebiyat Ödülü”ne getirdik.
Bu ödül, Çin’den Afrika’ya, Akdeniz’den Baltık’a uzanan coğrafyada insanı, onun dramını ele alan, şiirlerini ateşten sözcüklerle yazan, şiiri dünyaya karşı bir protesto, kurulu düzene karşı sürekli devinim olduğunu savunan Özkan Mert’e ve onun yeni kitabı “Evrenin Islığı”na verildi bu yıl.
Mert, İsveç’ten geldikten sonra Bodrum Gümüşlük’e yerleşir. Şimdi orada dingin ve doğal ortamda, doğayla baş başa yaşıyor. “Ama belli olmaz, bir bakarsın Afrika’da, Uzak Doğu’da bir sahil köyünde de yaşayabilirim” diye ekliyor. Özkan Mert bu, yapar mı yapar!
1960’da “Bir Elma Büyüklüğünde Sakallarım” kitabı ile başlayan şiir yolculuğu yeni kentler, yeni ülkeler, yeni yaşamlar, yeni ırmaklarla sürüyor. Çünkü o “Ben Savaşçı Değil, Gül Yetiştiriciyim” diyen bir yeryüzü gezginidir.
Özkan Mert’ten aldığım yeni haberi de paylaşmalıyım. Yakın zamanda onu derinliğine işleyen akademik yazıların, nehir söyleşilerin, değerlendirme yazılarının da yer alacağı kitap hazırlanıyor. Ben de merakla bekliyorum.

* * *

Evrenin Islığı’ndan söz edelim biraz da.
Dafne Yayınları’ndan bu ilkyazda çıkan kitapta 20 yeni şiir var. Çoğu Gümüşlük’te yazılmış. “Pusulam yıldızlar değil, / Evrenin ıslığı” diyor gezgin diliyle, Fethiye mavisi şapkasının rengiyle...
Evrenin ıslığını çalmak, bir sorumluluk da yüklüyor şaire. Bu ıslığın renginde, ezgisinde, sesinde Gümüşlük’ten, Lizbon’dan, Nil nehrinden, Leleg’lerden, Budapeşte’den, Bali’den, Kars’tan, Mardin’den... tınılar var. Gezi Parkı, Cumartesi Anneleri, Somalı Madenciler de ıslığın çevrimine giriyor.
Özkan Mert İzmir’de yaşadığı altmışlı yıların tadını, keyfini de taşıyor bize. Pasaport kahveleri, boyozlu sabah kahvaltıları, Hisarönü’nde Niğde gazozu ve söğüş ekmek atıştırmaları, Eşrefpaşa serüvenleri...
Hayata hep güzel bakarak geçirilen yıllar...
Evrenin Islığı’ndan şu dizeleri de paylaşıp noktalayayım yazımı:

“Şiir ve devlet / asla yan yana gelmez. / Hiç kimse yargılayamazsa devleti / Şiir yargılayacaktır.”
Oğuz TÜMBAŞ