Eski Türkler 'deki bayram gelenekleri ile ilgili ilk kaynaklar Çin orijinlidir. Göktürkler, atalarının Ötüken bölgesinde bulunan bir mağaradan çıktıklarına inandıkları için her sene belli zaman dilimlerinde bu mağaranın önünde özel bir tören gerçekleştirirlermiş. Buradaki kurban adamalar ve bütün klanın katıldığı ritüeller, Çin Kaynaklarında ayrıntılı betimlenmiştir. Hun halklarının içinde de, yaygın olarak kutlanılan, Gök Tanrı ve yerin ruhlarına kurban kesilerek büyük bir bayram şekline getirdikleri seremoniler bilinmektedir. Dede Korkut Kitabı'nda da özel bayramlardan bahsedilir.

Sadece tarihsel Çin kaynakları başvurmaksızın,bugün bile,eski inançlarından izler taşıyan bir çok sosyo kültürel geleneklerimiz söz konusudur. TıpkıToyon,Nom,Nam ya da Şamanlık olarak isimlendirilen en eski Türk dinlerinde olduğu gibi, bazı mevsim geçişlerinde, savaş ya da barış gibi önemli siyasi olaylarda, kutsal olarak kabul edilen lokalizasyonlarda kurban kesilir. İlginçtir, müslümanlık sonrası doğallıkla devam eden bu gelenek, değişik dinleri kabul eden ancak o dinlerde kurban ritüeli olmamasına rağmen kurban kültünü sürdüren Türk kavimleri görülmüştür. Örneğin Gagavuz Türkleri Hristiyandır ve bilindiği gibi bu dinde kurban yoktur ama Gagavuzlar Kurban keserler. Karaim Türkleri de Musevidir ve düğünlerinde, gelinin ayaklarının dibinde koç kurbanı bir gelenektir.() Bugün Anadolunun bir çok kesiminde , kendilerine gelen misafirleri onurlandırmak için kurban kesip ikram edildiği gözlenmektedir.(*)

Bir din ritüeli olarak kurbana ise milattan önceki altıncı binlere tarihlenen Çatalhöyük duvar resimlerinde şahit oluruz. Toplu dans ve kurban görseli, yüksek olasılıkla bereketli bir sürek avı sonrası yapılan şenliği ve bunu kendilerine sunan yaratıcıya minneti yansıtmakta. Devam eden binlerce yıl içinde, gelip geçen toplumlar kültürel miras ve seramonilerini sonraki kuşaklara aktararak ritüwllerini oluşturmuş, bereket getiren mevsim yağmurları, ilk ürünlerin hasatı ve bağ bozumları kadim kültürde kutsallık kazanarak bayramlara evrilmiştir. Daha küçük sosyal grup ve klanlar için de kendilerince önem arz edilen olaylara yönelik kollektif bilincin tezahürü olan özel günler kabul edilmiştir.Dini olmayan bu tür ritüellerde eğlence ve birlikte yemek yemenin var olduğu kutlama ve şenlik hali yaratılagelmiştir. Kutsal addedilen bir nesne etrafında dönme şeklindeki ibadete Hindular, Budistler, Persler, Romalılar ve Şamanist Türklerde de gözlenir

Bu kapsamda yapılan ateş ya da bir obje çevresinde toplu dönme ritüeli, uygarlık tarihi kadar eskidir ve 11. yy'ın ünlü tarihçi ve alimi İbnü'l-Kelbî'in naklettiğine göre göre Arapların İslam öncesi Câhiliye devrindeki ibadetlerinin esasını oluşturmaktadır: O zamanlar, Araplar tanrılaştırdıkları heykellerin ya da putların etrafında dönerek dinsel seromonilerini yaparlardı. Her kabile, en az bir puta tapardı ve her putun da değişik aylarda özel kutlama günleri olurdu. Birçok Arap kabilesinin birlikte kutladığı tek ortak bayram ise, 'Hac' idi.

Hicaz ama özellikle de Mekke Bölgesi'nde, iki büyük panayır kurulur, tüm kabilelerin bireyleri en güzel giysiler içinde birbirlerine değişik ikramlarda bulunur ve hediyeler sunar, yenilir, eğlenilir, ardından da Arafat'a çıkılırdı. Mekkeliler, bayram nedeni ile gelen tüm kabile üyelerini düşman bile olsa iyilik ile karşılar, her türlü kötülükten sakınır ve herkese "Kâbe'nin misafirleri" olarak saygı gösterirlerdi..

İslamda, Hz. İbrahim'in, Allah'ın emirlerine tam bir inanmışlık içinde oğlu İsmail'i kurban edeceği sırada, gökten İlahi bir armağan olarak gönderilen hayvanın kurban edilmesi anlayışı söz konusudur . Saffat Suresi 107 ayette bu mealen ''Biz, oğlunun canı yerine bedel olarak iri bir kurbanlık verdik ' şeklinde yer alır. Böylece, Kur'an-ı Kerimde yer aldığı cihetle,Hicretin ikinci yılından itibaren Kurban Bayramlarında kurban kesilmesi dini bir hüküm haline gelmiştir.

Bu konuda Tanah'da da geniş bir anlatım vardır: İbrahim'in eşi Sare'den çocuğu olamadığı için eğer çocuk sahibi olursa Allah'a kurban edeceğine dair adakta bulunur. Çocuk doğar ve bir gün Allah, İbrahim'e seslenir, 'sevdiğin biricik oğlunu al ve Moriya bölgesine getir. Orada sana göstereceğim dağda oğlunu yakmalık sunu olarak Bana sun'. İbrahim emre itaat eder, sunağa gelir, odunları dizer, oğlu İzak'ı bağlar, odunların üzerine yatırır..Bıcağı alıp tam oğlunu kurban edeceği sırada, Rabb, göklerden seslenir ' İbrahim, çocuğa dokunma.Ona bir şey yapma. Şimdi anladım ki biricik oğlunu Benden esirgemedin.'' İbrahim oğlunu çözer, o sırada çevresine bakınca , boynuzları çalılara takılmış bir koç görür, sunağa koçu getirir ve Rabbe sunar.

Okuyucularımın Bayramını kutlarım.

(*) Tanyu, H. (1978). Türklerin Dini Tarihçesi, 1. baskı, İstanbul: Türk Kültür Yayınları.

(**) Türk Kültüründe Kurban Kültü.Hayati Yavuzer.Aydın Türklük Bilgisi Dergisi. Yıl 5,Sayı 9 Güz .2019.

(*) Tanah. Yaratılış.22:2-8-9-10-11-12-13