Bu tabir son yıllarda çok revaçta. Herkes “doğa ile iç içe” olabileceği ortamların özlemini çekiyor.

Mesela tatil için, ağaçlar arasında minik bir butik otele olan talep, lüks beton yığınlarının önüne geçmiş durumda. Büyük kentlerde hayatını sürdüren insanları ise artık yılda bir iki hafta gidilen tatiller kesmiyor. Birçok kentli, artık yaşamlarını geçirmek için doğa ile iç içe olabilecekleri, ormanların arasına gizlenmiş yerleşim yerlerinin, kalabalıktan uzak sahil kasabalarının, sakin şehirlerin hayalini kuruyor.

Hatta bu hayale ulaşmak için emekliliğini bile beklemiyor çoğu insan; İşini, mesleğini, hayatını değiştirmeyi göze alıyor.

Betonlar arasında sıkışıp kalmış insanların doğa özlemini anlamamak mümkün mü? Elbette bu kaçışa hak veriyorum.

Ama benim gözlemlediğim şöyle bir durum var: Kentten kırsala kaçan insanların hepsi sözde “doğa ile iç içe olmak” istiyor ama sanırım çok azı doğa ile iç içe olmak nedir, biliyor.

***

Geçtiğimiz günlerde Urla’da yaşayan bir arkadaşımla konuşuyoruz. Urla’nın çok kalabalıklaştığından, özellikle İstanbul’dan buraya akın olduğundan söz ediyor. “İstanbul gibi kentlerden buraya doğa ile baş başa kalabilmek için geliyor çoğu. Ama ağaçtaki kuştan, sokaktaki köpekten rahatsız oluyorlar” diyor.

Doğrudur. Ben, manzarasını engelliyor diye, ağaç keseni gördüm. Kuşlar arabasının üstünü pisletiyor diye, onların tünediği ağacı keseni de duydum. Demek aklına arabasını başka yere park etmek gelmemiş. Ne yaparsın!?

Doğa ile baş başa kalmak istediği yerde, doğanın bir parçası olan hayvanları zehirleyenler var mesela.

Sonradan geldikleri memlekette, oranın yerlisi olan komşusu ağaç kesilmesine ve hayvanların öldürülmesine tepki gösterdi diye, onlarla kanlı bıçaklı olan var.

***

Ağaçsız, hayvansız doğa olur mu hiç?

Olmaz ama bazılarının iç içe olmak istediği “doğa”, bizim bildiğimizden farklı demek ki.

O nedenle, gerçek doğaseverleri tenzih ederek, büyük şehirlerden küçük yerleşim bölgelerine göçmek isteyenlere bir çift lafım var: Eğer geleceğiniz yerin doğasını, huzurunu bozacaksanız, hayvanlara uyuz olup, “bu kadar da ağaç fazla” diyecekseniz, ne olur olduğunuz yerde kalın.