Çiftçiler, yapılan destek ödemelerinin bir yıl geriden gelmesinin yaralarına merhem olmadığını söyleyip durmalarına rağmen, bu sistem bir türlü değişmiyor.

Ancak, bugün bu bir yıl geç ellerine geçen destekleme ücretleri, aslında çiftçinin geleceğinden 10 yıl çalıyor. Yani neredeyse gelecek 10 yıllık üretim kararlarına olumsuz yansıyor.

Nihayetinde geçtiğimiz hafta “2022 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemeler ve 2023 Yılında Uygulanacak Sertifikalı Tohum Desteğine İlişkin Karar” Resmi Gazete’de yayımlandı.

Çiftçiye ödenecek mazot ve gübre desteğinde; arpa, buğday, çavdar, tritikale ve yulaf için dekar başına toplam 121 TL, kütlü pamuk ve çeltik için dekar başına toplam 271 TL, zeytin ve kuru soğan için dekar başına toplam 84 TL, patates ve soya için dekar başına toplam 146 TL, yem bitkileri için dekar başına toplam 115 TL ödeme yapılacağı açıklandı.

Destek rakamlarında geçen seneye oranla yaklaşık 3 kat artış gözlemlense de Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’nin yüzde 135 olduğu bir süreçte açıklanan destekler maalesef yine artan maliyetlerin gerisinde kalacak.

Örnek verecek olursak; üre ve DAP gübresinin 50 kiloluk torba fiyatı 800 TL civarında değişim gösteriyor.

Bu yıl en fazla gübre desteği alan ürün grubundaki buğdayın üretiminde ise üretici dönüm başına yaklaşık 10 kilo kadar gübre kullanıyor.

Dekar başına yaklaşık 200 lira sadece gübre harcaması yapan üretici için verilen destek ise 46 lira… Yani üretici bugün gübre için verilen desteğin tam 4 katını cebinden ödemek zorunda kalıyor. Ki ödeyemediği için gübre kullanımını kısıyor yada hiç kullanmıyor bu durumda da ektiğinden verim alamıyor.

Tüm bu masraflara katlanamadığı noktada ise toprağını terk ediyor.

Sadece gübrede ortaya çıkan bu maliyet yükünün üzerine bir de diğer girdileri; mazotu, enerjiyi, tohumu, sulamayı, işçiliği, doğal afetlerden koruma maliyetlerini, makine bakımı girdilerini de ekleyin.

Sonra da oturup yeniden düşünün, bu üretici omuzlarındaki bu yükle üretim yapar mı, yapabilir mi?

Üreticinin işi bu kadar zorken; gıda egemenliğinden, sürdürülebilir tarımdan ne kadar söz edebiliriz bilemiyorum?

Her seferinde dönüp dolaşıp aynı noktada birleşiyoruz ama çözümü getiren, uygulayan hala yok.