Dünya Demokrasi İndeksi 2020 verilerine göre 107. sırada olan ülkemizin Türk usülü yarı açık-karantina uygulamaya çalıştığı bugünlerde şehrin, en üst seviye futbol ligi olan süper sıfatlı ligdeki tek-yegane-biricik takımı Göztepe hafta arasında kendi sahasında Trabzonspor’a iki puan kaybetse de Antalyaspor’u 2-3 mağlup etmeyi başardı ve yedi günde 4 puanı cebine koymayı başardı.

İki maçın da ortak tarafı Göztepe’nin öne geçse de beraberliğe izin vermesiydi. Neyse ki Antalya maçında üçüncü golden sonra yememeyi başardı takım… Halil Akbunar’ın iki asisti, Adis’in iki golü moral vericiydi iki maçta… Özellikle Trabzon maçında rakip 10 kişi kalmasına rağmen olabildiğince saldırıya geçmişken takıma müdahalaleler daha erken gelseydi camia için önemli olan bu Dörtlü Oligarşi maçı kazanılabilirdi. Gs maçı öncesi Titi’den sonra, Tripic’in de 20 gün sonra zaten sözleşmesi bitecekken yine camia için önemli Ts maçında olmamasını, Bjk maçı öncesi tamamen gitmesini ve kadronun da iyice zayıflamasını hiç anlayamadığımı belirtmek isterim.

***

Gelelim Covid-19’a… Yazının geri kalanını bir süredir aklınızdaki bazı sorulara kendimce elden geldiğince anlaşılır bir şekilde derlemeye çalıştığım yanıtlarla Covid-19’a bırakıyorum…

- Sinovac aşısının hastalığı önlemede istenen sonucu yaratmadığı, her iki doz aşıyı olduğu halde virüse yakalanıp hastaneye yatanların olduğu bilgisi hakkındaki gözlemleriniz nelerdir?

-Ne yazık ki iki doz Sinovac aşısı olmasına ve ikinci dozun üzerinden 15 gün yani ideal süre geçmesine rağmen hastaneye yatan ve kaybettiğimiz olgular var, sayı olarak eskisine göre bariz daha az ama var. Bu durumun aşının koruması yok anlamına gelmeyeceğini özellikle vurgulamam gerek. Bununla birlikte ağır hastalıktan veya ölümden ne kadar ya da % kaç koruduğunun, bu oranın %100’ün ne kadar altında seyrettiğini bilmiyoruz şu an. Bu konuda Sağlık Bakanlığının elindeki milyonlarca kişilik verinin doğru şekilde tarafsız ve bağımsız kurumlarca- haftalık ya da aylık analiz edilmesinin ve sonuçların halkla paylaşımının faydalı olacağı kanısındayım.

Bir seneden fazladır servis ve yoğun bakımlarda Covid-19 hastası takip eden bir doktor olarak aşı sonrası yoğun bakım ve servislerde yatan hastalarda, ülkemizde öncelikli aşı yapılan yaş grubunun kapladığı yatak sayısının da belirgin azaldığını da belirtebilirim.

-Aşı sırası gelen halkımız için Sinovac mı Biontech mi Sputnik mi? Bu aşılar bizleri ne kadar süre boyunca koruyacak?

-Şu ana kadar uluslararası alanda açıklanan bilimsel verilere göre koruyuculuğu belirgin şekilde daha yüksek olduğu için Biontech aşısının daha öncelikle tercih edilmesini öneriyorum. Bu aşıların bizi ne kadar süre koruyacağını ise zaman gösterecek. Yukarıda da belirttiğim gibi Sağlık Bakanlığının elindeki büyük veriyi düzenli olarak ve doğru şekilde analiz edilmesini sağlaması ve bunu şeffaf bir şekilde halkla paylaşması Sinovac ya da Biontech ya da Sputnik ya da başka bir aşının koruyuculuğu zamanla azalacak mı azalacaksa ne kadar azalacak soruları hakkında bilgilenmemizi sağlayacaktır. Sinovac sonrası Biontech ya da Sputnik aşısı olmanın ya da Biontech aşısı sonrası Sinovac ya da Sputnik aşısı olmanın başka bir deyişle aşı kombinasyonlarının etkilerinin de Sağlık Bakanlığı tarafından acilen analiz edilmeye başlanması gerektiğini de düşünüyor ve öneriyorum.

-Aşı olan bazı kişilerin koronavirüs semptomları yaşasa bile, aşıdan dolayı PCR testinin pozitif çıkacağı kanaatiyle test yaptırmadığını duyuluyor. Bu konuda haklılar mı?

-Haklı değiller... Aşı nedeniyle pcr testinin pozitif çıkmasını beklememizi gerektiren bir durum yok. Bahsettiğiniz durumun na sebebinin halkın aşılanınca aşı korur mantığı ile kurallara uyum açısından gevşemeye başlaması olduğunu düşünüyorum. İki doz aşının üzerinden 15 gün geçmedikçe aşının etkisi ideal etkili düzeye ulaşmıyor, bunun bilinmesinde fayda var. İdeal düzeye ulaştığında da %100 korumadığını biliyoruz.

-Aşı olması gereken grupta yer almasına rağmen aşıdan uzak durup ‘bekle-gör’ yapanlar için…

Aşı olmayanların Covid-19 ile karşılaştığında yaş ve ek hastalığa bağlı olarak değişmekle birlikte hasta olma, hasta olanların hastaneye yatma, ağır hastalanma ve ölüm oranları aşı olmayanlara göre yükseliyor. Aşı olanlarda ise bu ihtimallerin hepsi aşı olmayanlara göre azalıyor yani hastalığı %100 engellemese de hafif geçme olasılığını oldukça artırıyor. Covid-19 aşısı olan hastanın Covid-19’a bağlı ölüm ihtimali oldukça (yukarıda belirttiğim gibi Türkiye şartlarında net oranı bilmesek de) düşüyor. Ayrıca aşılanma kişinin yakınlarını ve toplumu da korumanın en önemli aracı. Açıkça toplumda hastalığı önlemenin kapanma dışında tek akılcı yolu. Aşının yan etki profili düşük, ciddi yan etki gelişme olasılığı da oldukça az. Bu bağlamda aşı olmayı mantıklı buluyorum. Çalışan, üreten, refah ve önlemsiz günlere geri dönebilmek, benim açımdan ve pek çok sporsever açısından önemli olan tribünlere hastalanmaktan korkmadan gidebilmek adına hem birey hem toplum için kesinlikle öneriyorum.

-Evde karantinaya alınan hastalarda ilaç kullanımının reddedilmesi oldukça sık rastlanan bir durum. Bunun hastalığın seyri açısından etkilerine dair ilaçlar neden kullanılmalı?

Tartışılan ilaç favipiravir üzerine yapılan klinik çalışmalar ilacın hastalığın daha kısa sürede atlatılmasını sağlayabildiğini gösteriyor. Elimizde ne yazık ki virüse direkt etki eden başka ilaç yani antiviral yok. Ben hasta olsam favipiravir kullanımını kesinlike red etmez ilacımı düzenli olarak kullanırdım. Favipiravirini kullanmayıp yoğun bakımlık olan kaybedilen hasta sayısının da az olmadığını belirtmek isterim. Tüm dünyada “Benim bünyem sağlam… Bana bir şey olmaz” diyen milyonlarca insan şu an yoklar. Covid-19 dahil her hastalığın hastalık olduğunu çeşitli oranlarda ve düzeylerde hasta edip öldürebildiğini bilip, hastalıkla inatlaşmamak ve bilimsel bilgiler ışığında etkinliği gösterilmiş tedavileri olmak da iyileşebilmek açısından önemli.

-Efsanevi varyantlar hakkında?

-Artık hastanede yatan hastalarda %80-100 arasında varyant virus mevcut pratikte. Buna karşı ülkemizde varyant virüs daha iyi ya da daha kötü seyrediyor diyebilmek için elimizde yeterli düzeyde “kaliteli veri” yok. Virüsü 25000 parçalı bir yapboz olarak kabul edin... Bu 25000 parçada bazı iyi tanımlanmış değişiklikler oluşmuşsa virüs varyant adını alıyor İngiliz varyantı, Brezilya varyantı vs gibi... Virüse varyant demek için ise 25000 parçanın birkaç yüzüne bakılıyor halen ülkemizdeki uygulamada... Buna karşı virüs kendini kopyalarken yani çoğalırken, virüsün genetik materyalini çoğaltan sistem her 10000 parçadan birinde hata yapıyor. Yani virüs her çoğaldığında 25000 parçadan 2-3 rastgele parçayı yanlış kopyalıyor (yani 2-3 mutasyon gelişiyor). Yapbozda etkilenen noktaya göre, bu değişikliklerin bazısı virüste yapısal değişikliklere neden olurken -neyse ki- hepsi yapısal değişiklik yaratmıyor. Başka bir deyişle yapbozdaki 2-3 değişiklikten biri ya da birkaçı kritik bir varyanta neden olabilirken diğeri varyantın etkisini azaltabiliyor ya da artırabiliyor ya da hiç etki etmemesini sağlayabiliyor.

Şu an hemen tüm hastalar varyant ise (çoğunluk İngiliz varyantı) aslında pratikte bir varyant üzerinde farklı varyantlar oluşturuyor. Bu sebeplerden dolayıdır ki varyant üzerinde varyant aslında devamlı ve sürekli oluşmaya devam ediyor. İdeal yöntemle, bu 25000 parçanın tamamını analiz edip (virüsün genetik materyalini tamamen sekanslayıp) bu değişiklikleri gruplayıp hastaların gidişiyle ilişkilendirmedikçe, varyant ya da varyant alt grupları klinikte yani hastalarda ne sonuç oluşturuyor, varyantta oluşan başka mutasyonlar (yani yeni alt varyantlar) durumu daha iyi ya da daha kötü yapıyor mu yorumlayabilmek ya da bilimsel olarak doğru ve mantıklı bir şekilde değerlendirebilmek olası değil.

-Seçilmiş ve atanmış karar vericilerimize öneriler?

İzmir olarak, bizim verilerimize göre şu an dördüncü pikimizi yaşıyoruz. 2020 Nisan-Mayıs’ta ilk piki, Temmuz sonu-Ağustos-Eylül’de ikinci piki , Ekim sonu Kasım gibi üçüncü piki yaşadık. Şu anda da dördüncü piki yaşıyoruz.

İkinci pikte ilk pikin tepe noktasının yaklaşık 1.6-1.7 katını, üçüncü pikte ilk pikin tepe noktasının 5-7 katını gördük, şu anda ilk pikin tepe noktasının 2-3 katı arasını görüp 1-2 katı arası rakamlara geri dönmüş durumda günlük vaka sayıları... Bu bağlamda üçüncü pik esnasında ülkemizdeki günlük vaka sayısının dördüncü pik tepe noktalarının (yani 60000li rakamlar) 2-2.5 katlarını görmüş olma olasılığı görmemiş olma olasılığına göre oldukça yüksektir. Ülkemizde en yüksek günlük vaka sayılarının üçüncü pikte yaşantılanmış olma olasılığı yaşantılanmamış olma olasılığına göre oldukça yüksek gözükmektedir.

Bununla birlikte yapılması gereken üç pikte de aynıydı ve hala aynı. Ülkeyi yönetenler dahil tüm kurallara olabildiğince ve istisnasız bir şekilde uymak... Toplu taşıma dahil mesafe, temizlik, toplu taşıma cafe restoran ofis fabrika dükkan dahil kapalı alanda maksimum maske disiplini, maksimum havalandırma ve yabancılarla minimum temas… Uymadığımız sürece kural koymanın manası yok… Lebaleb kongre yapmamayı tercih edip ülkeye örnek olmak, cenazelerde binlerce kişi toplanmamak, haftasonu güya tam kapanma esnasında binlerce kişinin stadlara gitmesine izin vermemek, kuralları göz göre göre çiğnememek çiğnetmemek… “Siz kapanın biz takılalım böyle…” dememek… Kurallara azami uyum göstererek elden geldiğince hastalanmamaya ve ölmemeye çalışmak. En kısa sürede, en yaygın biçimde aşılanmak. Tüm bunları uyguladığı halde hastalananlara, günlük kazancı ile geçinen kişi ve ailelerine karantinada bulunma zorunda oldukları süre boyunca sosyal yardımda bulunulmasını özellikle öneriyorum. Kalabalık evlerde yaşayıp izolasyon imkanı olmayanlar için hastane dışında kalacak yer imkanı sağlanarak ev içi bulaş azaltılabilir. Ayrıca Covid-19 ile uğraşmaktan tabiri caiz ise iflahları kesilen biyolojik ve psikolojik sağlıkları tehlikeye giren sağlık çalışanlarının moral motivasyonuyla ilgilenmenin kritik olduğunu düşünüyorum. Okul çağındaki herkesi öncelikle aşılayıp normal eğitime döndürmek de ülkenin geleceği açısından önemli kanısındayım. Hep dediğim gibi ölen ya da hastalanan siz ya da yakınlarınız olmadığı sürece sorun yok bu pandemide.

-Covid-19 ne zaman ve nasıl hayatımızdan çıkar?

Hastalığın R0 değeri (kabaca bir bulaşıcı hastalıktan bizim denklemimizde Covid-19 pozitif hastadan bir kuluçka döneminde gelişen yeni Covid-19 pozitif hasta sayısı) hiçbir önlem yani maske mesafe temizlik olmadığında ülkemizde oldukça yüksek olmalı ki önlemler kaldırılmak bir yana gevşetildiğinde bile sayılar hızlıca artmaya başlıyor.

R0 kavramının kafada oturması için basit bir örnek vereyim R0 değeri 5 olduğunda iki kuluçka döneminde 100 hasta kişiden ilk kuluçka döneminde 500 hasta o 500 hasta kişiden de ikinci kuluçka döneminde 2500 kişi hasta olur yani toplamda 2500+500=3000 kişi yeni hasta olur. R0 sayısı toplumdaki hastalığa hassas insan sayısı azaldıkça ve önlemlerle düşüyor. Hassas insan sayısı ise aşı ya da hastalanmayla oluşan bağışıklık yardımı ile azalabiliyor. Bu bağlamda ülkemizdeki hastalanan (günlük vakada dünya liderliğini gördük) ve aşılanan insan sayısı artmasına, hatta en azından teoride uygulanan (haftasonu hastaneye giderken parklar hala oldukça kalabalık restoranlar açıkken de kurallara tam uyum gösteren cafe restoran çok azdı, işyerlerinde fabrikalarda yakın çalışmak zorunda kalanlar hala var) önlemlere rağmen günlük yeni sayısı pek azalmıyor.

R0 değerini <1 yapmayı başarırsak (R0 0.5 indirmeyi başarırsak 100 hasta kişiden ilk kuluçka döneminde 50 yeni hasta onlardan da ikinci kuluçka döneminde 25 yeni hasta oluşacak ve yukarıdaki örnekteki gibi toplam 3000 değil 75 yeni hasta oluşacak) ve bunu bir süre devam ettirebilirsek hastalıktan kurtulma olasılığı doğacak aksi takdirde bu süreç sonsuza dek devam edecek gibi… COVID-19 önlemsiz bir hayat istiyorsak, R0 ancak %90+ etkili aşıyla toplumun %80+ını aşılarsak bir değerinin altında anlamlı düzeye indirilebilecek gibi duruyor…

Bu yazının COVID-19 ile ilgili kısmının oluşumundaki katkılarından dolayı Sayın Çağla Geniş’e teşekkür ederim. Umarım bazı soruların yanıtlarının siz halkımızın kafasında oturmasına nedne olabilir.