Atalanta Bergamo 120 bin, Villareal 55 bin, Porto 240 bin, Parma 200 bin, Leverkusen 170 bin, Mönchengladbach 270…

Bunlar eski adıyla UEFA Kupası, daha sonra da adı değişen UEFA Avrupa Ligi’nin kazanan takımlardan bazıları ve rakamlar da bulundukları şehirlerin nüfusları…

“Şimdi bu nereden çıktı?” diye soracaksınız..

Bu kulüpler belli dönemlerde de olsa Avrupa futboluna damga vurup dünya çapında adlarından söz ettirirken, 350 bin nüfusa sahip, resmi istatistiklere göre Türkiye’nin en gelişmiş 7. ilçesi Karşıyaka’nın 113 yıllık tarihe sahip kulübü ne yazık ki, yokluklar içinden bir türlü 3. Lig girdabından kurtulamıyor.

Geçtiğimiz hafta kendi evinden birçok futbolseverin belki de forma rengini bile bilmediği Muşspor’a Play-off’ta yenilerek 2. Lig özlemini 9. yıla bırakan Kaf Kaf’ta üzüntü, öfke ve belirsizlik hakim.

Peki 8 yıldır hüsranla biten sezonların tek sorumlusu sadece KSK’yi yönetenler mi?

Yoksa Teknik Direktör Ahmet Yıldırım’ın dediği gibi birbirini sevmeyen futbolcular mı?

Ya da beylik laflar edip sonra ‘Ben elimden gelenin fazlasını yaptım ama” diyerek kenara çekilen teknik adamlar olabilir mi?

Elbette bu saydığımız unsurların kaybolan yıllarda az çok payları var.

Ancak kederli yılların sorumluluğunu yalnızca yöneticiye, futbolcuya, teknik adama yüklemek düpedüz aymazlıktan başka bir şey değil.

Peki başka şehirlerde olup da bizde olmayan ne?

Hemen söyleyeyim.

Mesela kentin belediye başkanı sıkıntılar içinde zirve mücadelesi veren Kaf Kaf’ın bırakın deplasmanı Alsancak’taki kaç maçına gelmiştir?

Yine ilçenin belediye başkanı bir kez olsun tesislere gidip takıma moral vermiş midir?

Diğer yandan iktidar milletvekilleri ki, aralarından futboldan gelen, hatta baba evi Karşıyaka’da olanlar bile var; yıllardır kangren haline gelen Karşıyaka Stadı için bugüne kadar bir omuz vermiş midir?

Ya İzmirli muhalefet milletvekilleri; partilerinin mitingleri için şehir şehir dolaşırken, bir gün olsun oylarıyla seçildikleri Karşıyaka’da yeşil-kırmızılı kulübe uğrayıp, “Bir sıkıntınız var mı?” diye sormuşlar mıdır?

Hiç kimse hikâye anlatmasın, bu soruların cevabının ‘hayır’ olduğunu herkes biliyor.

Yalnız şunu unutmayın, bugün Karşıyaka için artık tehlike çanları kulakları sağır edercesine çalmakta haberiniz olsun.

Yıllarca basketbol ligini domine eden yeşil-kırmızılılar biliyorsunuz bu sezon kümede kalmayı son maçlarda becerebildi. Yani zirveyi ıskaladığın bir ligde eninde sonunda düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalmak kaçınılmazdır.

Diyeceğim şu ‘felaket senaryosu’ yazmak istemem ama 8 yıldır 3. Lig’de oynuyor ve ileri doğru bir adım bile atamıyorsan, tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.

Bu arada Kaf Kaf’ın önünde başka tehlikeler de var. 

Öncelikte takımda tam 15 futbolcunun sözleşmesi bitiyor.

Öte yandan ocak ayında yapılan açıklamaya göre kulübün borcu 500 milyon lirayı çoktan aşmış görünüyor.

Diğer taraftan bu hafta yapılacak kongreye seçim maddesi de eklenirken, göreve talip birileri de şimdilik görünmüyor.

Günün sonunda herkesin gördüğü gibi Kaf Kaf’ın üzerinde kara bulutlar dolaşmaya devam ediyor.

Bu karanlıktan çıkmak için camianın kısır çekişmeleri bir kenara bırakıp ivedilikle el ele vermesi gerekir.

Çünkü Karşıyaka’nın bırakın kayıp bir yılı daha, kaybedecek tek günü bile yok..