Golden retrieverları bilirsiniz.

Şu, sarının çeşitli tonlarında, muhteşem masum bakışlı, irice, harika köpeklerden bahsediyorum.

Özellikle golden yavruları öyle sevimli oluyorki, gördüğünüz yerde kapıp eve götüresiniz geliyor.

Bu köpeğin şirinliği ve güzelliği aslında hem avantajı hem de adeta laneti.

Köpek almak isteyenlerin bir numaralı tercihidir golden yavruları. Kolayca kendilerine 'ilk' evlerini bulurlar.

Ama maalesef çoğu için bu macera sokakta biter.

En azından bizim ülkemizde durum bu.

Sokakta yürürken çevrenize dikkatle bakın. Mutlaka sokağa terk edilmiş bir golden ve bolca golden kırması göreceksiniz.

Ülkemin sadece sokakları değil, barınakları da goldenlarla dolup taşıyor.

Küçükken "ay ne sevimli" ya da "bizim çocuk da köpek isteyip duruyordu" deyip alıyor; büyüyünce "olmadı" deyip atıyoruz.

Bizim çöp gibi sokağa attığımız goldenları şimdi Amerikalılar alıyor.

İstanbullu hayvansever Yasemin Baban, sokakta bulduğu yardıma muhtaç köpekleri ABD'ye götürüyor.

Amerikalılar da goldenlara bayılıyor ama allahtan bizim gibi küçükken alıp, biraz büyüyünce sokağa atmıyorlar.

Yasemin Baban, geçen Mayıs ayından bu yana 120’den fazla köpeği ABD’ye götürmüş. Köpekler, ABD’nin Georgia eyaletindeki Atlanta Golden Köpeklere Sahip Çıkma Merkezi’ne yerleştirilmiş.

Belki, Türkiye'de sonu bir arabanın altında kalmak ya da barınağa kapatılmak olacak yüzün üzerinde can kurtulmuş.

Tabii işin sevindirici yanı kadar düşündürücü bir başka yanı daha var.

İnsanoğlu malum, güzelliğe takıntılı.

Sevmek için illa güzel olsun istersiz. Çirkini dışlarız. İstemeyiz. Şans vermeyiz.

Bunu sadece kendi türümüze değil, tüm türlere uyguluyoruz.

Mesela sıradan bir sokak köpeği yerine illaki golden olsun diyoruz.

Tekir yerine, İran kedisi seviyoruz.

DNA'mıza işlemiş güzellik takıntısı.

Bu tuhaf takıntıya, sahiplendiğimiz hayvanları da alet ediyoruz.

Kimbilir belki bir gün değişiriz; dünyayı, evreni, her canı olduğu gibi sevmeyi; her şeyin içindeki 'gerçek' güzelliği görmeyi öğreniriz.

kose