Uzun yıllardır ülkemizde Türk olduğunu söylemek, Ne Mutlu Türk'üm demek faşist bir söylem gibi yansıtılıyor ve buna karşı savaşılıyor.

Daha önce de bu konulara sıkça değindim, değinmeye çalıştım ama ilk defa bu başlığı atma noktasına geldim. Canımızın bile zerre değeri kalmamış. Dün IMF borcunu ödediklerimiz bizi öldürür hale gelmiş, iktidar da bunu intihar olarak yutturma derdinde. Ne acı, nasıl büyük bir kötülük. ABD'nin ya da bir Avrupa vatandaşının katilini bulmamız gerektiğinde bütün imkanlar seferber oluyor, olanaklar sonuna kadar zorlanıyor. İmkan da olanak da çok tabi kii Türk değilsen. Mesela Filistinli'ysen üniversite yemekhanesi sana ücretsiz ama Anadolu'nun ücra bir kasabasından gelen meteliksiz bir gençsen paralı. Ya da Gazzeli'ysen savaş bölgesinden uçaklar seni almaya gelir ama bu toprakların insanıysan 6 Şubat'taki depremde o uçaklar kalkamaz. En acısı da Gazzeli bir kanser hastasıysan apronda Sağlık Bakanı tarafından karşılanır, elin öpülür ama kanser hastası Türk kızı Dilek'sen cebine para sıkıştırılmaya çalıştırılır, korumaların kovalamasına maruz kalırsın.

Somali Cumhurbaşkanı'nın Oğlu

Bir Garip Ben Miyim Koca Türk Yurdunda

Galiba öyleyiz, bir garip biziz. Tam bu yazıyı yazmaya başladığım sıralarda bir haber daha gördüm ki pes dedirtti. Yemen'in Eski Savunma Bakanı'nın Oğlu Beyoğlu'nda bir kazaya karışıyor. Kazada 71 yaşındaki vatandaşımız ağır yaralanıyor. Peki sonra ne mi oluyor? Bakanın Oğlu adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor. Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Mesela bir bakanımız var sosyal medyada tam bir kahraman. Belki de son dönemde en çok sevilen bakanlardan bir tanesi. Her gün bir çete çökertiliyor, Uluslararası uyuşturucu baronu yakalanıyor, sibergöz operasyonlarıyla futboldaki kara para aklama çalışmalarına ket vuruluyor. Sonra bir bakıyoruz aynı bakanın emrindeki polisler, biri engelli 2 çocuğu olan kurye Somali Cumhurbaşkanı'nın Oğlu tarafından taksirle öldürülünce aileye gidip “Eşiniz intihar etti” diyebiliyorlar. Ya İBB kameraları olmasaydı ya aile bu cinayetin peşine düşmeseydi ne olacaktı? Yurt dışına kaçma şüphesi olan bir zanlıya engel olamamak nasıl bir acizliktir, bu acizlik nasıl açıklanır? Gerçekten Türk insanının hiç mi canının kıymeti kalmadı bu ülkede? Kendi yurdundan daha büyük bir ırkçılığa uğrayan millet var mıdır dünyada?

Meler'in Yumruklanması Fırsat Bilindi

Dün gece bir futbol rezilliğine tanıklık ettik. İyi hakem ya da kötü hakem ne derecede başarılı olduğu hiç önemli değil. Bir kulüp başkanının bir hakemi yumruklaması, sonrasında yerde tekmelenmesi kabul edilemez. Ama bütün bir ülke bu konuyla çalkalanırken, bakanlar, başkanlar, sporcular her kesimden bu konu hakkında açıklama gelirken Resmi Gazete'de yayınlanan bir karar bu olayın gölgesinde yürürlüğe sokuldu. Bu kararda taşınmaz satışı karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasının genişletilmesine karar verdi. Herhalde bir ülke vatandaşlığının yeşil kağıtlar üzerinden bu kadar kolay elde edilmesi kadar küçük düşürücü çok az şey vardır.

Cübbeli Tehlike

Sözde bir din alimi de geçtiğimiz günlerde çıkıp akıllara ziyan bir açıklama yaptı. Sözde hoca, “Arap’ı sevmek imandır, sevmemek kafirliktir” gibi ne bilimle ne dinle açıklanamayacak bir söylemde bulundu. Normal şartlarda herhangi bir ülkede Müslüman ya da başka bir dine mensup olsun böyle bir açıklama sonrası o ülkenin diyanet işleri başkanı ya da dinden sorumlu başkanlığı hemen çıkıp bir açıklama yapar. Bu söyleme bir karşılık vererek yaptırım uygulama kararı aldığını açıklardı. Ama bizde milli bayramlarda Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını anmayan başkanlığın buna karşı bir refleks göstermesi beklenemezdi. Uzun lafın kısası bu ülkedeki en zor şey bu vatanın öz evladı olmak, Türk olmaktır.