Tarih boyunca önemli bir liman kenti olan İzmir, Anadolu'nun Batı'ya açılan kapısı olmuştur. Türkiye'nin nüfus ve ekonomik önem bakımından üçüncü büyük kenti olan İzmir bugün de ticaret ve liman kenti özelliğini başat olarak sürdürmektedir.

Anadolu, yüzyıllardır medeniyetlere yaptığı ev sahipliği sayesinde çok zengin bir tarihsel mirasa sahiptir. Bu bağlamda Neolitik Dönem’den buluntular ve birçok höyük ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında Burdur yakınlarındaki Hacılar Höyüğü, Konya yakınlarındaki Çatalhöyük, Diyarbakır ilindeki Çayönü Höyüğü, Keban Barajı altında kalan höyükler, Tarsus’taki Gözlükule Höyüğü hemen akla gelenlerdir. Özellikle son yıllarda ortaya çıkarılan ve tarihi yeniden değerlendirmemize yol açan Urfa yakınlarındaki Göbeklitepe ve Karahantepe höyükleri sayılabilir.

Arkeolog Zafer Derin Hoca öncülüğünde kazısı sürdürülen Yeşilova Höyüğü de İzmir’in Neolitik Dönemi’ne ışık tutan bulguları gün ışığına çıkarmaktadır.

Bayraklı’da bulunan Eski (Palaia) Smyrna ve günümüzdeki merkezde Büyük İskender zamanında kurulan Yeni (Nea) Smyrna olmak üzere iki Smyrna söz konusudur.

İ.Ö. 1200 dolaylarında Balkanlar’dan Yunanistan ve Anadolu’ya gerçekleşen göç sırasında gelen kavimler, 100 yıl içinde, Anadolu’da ortaya çıkan kent yaşamını sona erdirdiler. Bir süre kendini toparlayamayan Anadolu kentleri, İ.Ö. 1. binden sonra, Hitit mirası üzerine kurulan küçük prenslikler sayesinde ayağa kalkmaya başladılar.

İ.Ö. 1100’lerden itibaren Yunanistan’dan Batı Anadolu kıyılarına göç eden Aiol ve İonlar, İ.Ö. 1000’lerden itibaren yeni kent tipini ortaya çıkaracaktır: Polis.

MİLETOS, EPHESOS VE SMYRNA

Bugünkü İzmir’in kuzeyine Aioller güneyine ise İonlar yerleşmiştir. İlk aşamada Aiollerin kenti olan Smyrna İonlar tarafından ele geçirilerek bir İon kenti olarak ünlenmiştir.

Özellikle İ.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda görülen tiranlar, o güne kadar olan Hellen kentlerinin çehresini değiştirdi. Bu süreç aynı zamanda kent devletlerin ortaya çıktığı bir süreç oldu. Yunanistan anakarasında ve Batı Anadolu kıyılarında filizlenen bu kent modelleri, başta Anadolu kıyıları olmak üzere Doğu İspanya, Güney Fransa ve hatta Kırım’a kadar yaygınlık kazandı. Bu kentler arasında bölgemizdeki en ünlüleri, Miletos, Ephesos ve Smyrna’dır.

Ünlü Ozan Homeros’un İ.Ö. 8. yüzyıl içinde doğduğu kent olan Smyrna özellikle komşuları Lidyalıların denize açılma kaygıları nedeniyle birçok defa saldırıya uğramış ve nihayet İ.Ö. 7. yüzyıl sonundaki saldırıda büyük ölçüde tahrip olmuştur.

Ekrem Akurgal başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında bu tahribatın izlerine rastlanmış, o güne kadar tamamen boşaltıldığına inanılan kentte düşük yoğunluklu bir kent yaşamının sürdürüldüğü saptanmıştır.

Lidya saldırılarından sonra -Büyük İskender’in bölgeye egemen olduğu İ.Ö. 4. yüzyıl sonlarına kadar- yörede Pers egemenliği hüküm sürmüştür.

Büyük İskender’in Persleri yendikten sonra Batı Anadolu’ya egemen olmasına bağlı olarak Smyrna’nın kuruluşuna dair bir söylence ortaya çıkmıştır. Smyrnalılar bu söylenceyi konu alan sikkeler dahi çıkartmışlardır. İ.S. 170/180 yıllarında Yunanistan Seyahati adlı eserinde kendisi de İzmir’de yaşamış olan Pausanias bu efsaneyi şöyle aktarır:

Sard’ı fetheden Büyük İskender, Sard’dan Pagos’ta avlanmak üzere Smyrna’ya gelir. Pagos’un eteklerindeki Çifte Nemesis Mabedi önünde çınar ağacı altında uyuyakalan İskender’e rüyasında Nemesisler görünür. Nemesisler İskender’den bu tepeye yani Pagos’a (bugünkü Kadifekale’ye) yeni bir kent kurmasını ve Smyrna’da yaşamakta olan İzmirlileri buraya yerleştirmesini isterler. Bir yerleşim kurulmadan önce gelenek olduğu üzere İskender bu rüyayı yorumlaması için Klaros’taki Apollon Mabedi’nin kâhinine başvurur. Kâhin aracılığıyla tanrıdan şu cevap gelir, 'Kutsal Melez Çayı kıyısındaki Pagos’ta kurulacak olan kentte yaşayanlar üç-dört defa daha fazla mutlu olacaklardır.'”

HELLENİSTİK DÖNEM

Hellenistik Dönem olarak adlandırılan bu dönemde (Nea) Smyrna’nın büyük ölçüde Büyük İskender’in generallerinden Lysimachos tarafından imar ve inşa edilmiş olduğu kabul edilmektedir.

İ.S. 133/129’da bölgenin egemenliği Pergamon Krallığı’ndan Romalılara geçmiş ve Smyrna kenti bu dönemde en parlak günlerini yaşamıştır. Pergamon Krallığı’nın varisi olduğu savında bulunan Aristonikos karşısında Roma’nın yanında yer alan Smyrna, Roma tarafından oluşturulan Asya Eyaleti sürecinde yine “özgür şehir” ayrıcalığıyla ödüllendirilmiştir.

Roma Dönemi’nde Smyrna Hristiyanlık açısından da önemli rol oynamıştır. Yeni dinin yayılmasında kentte önemli sosyal olaylar yaşanmıştır. Bu din uğruna İ.S. 2. yüzyıl ortalarında Smyrna stadyumunda yakılarak öldürülen Polikarp ve İ.S. 250’de inançlarından vazgeçmediği için öldürülen Pionios aziz olarak ilan edilmişlerdir.

Roma Dönemi’nde imparatorluğun büyümesine ve yükselmesine bağlı olarak yıldızı parlayan ve “Asya’nın İncisi; Asya’nın Beyni; Asya’nın Gözü vb.” gibi sıfatlarla anılan Smyrna, Doğu Roma egemenliğinde daha sönük bir dönem geçirmiştir.

Bu bağlam içinde İzmir’e ve Anadolu’ya baktığımızda, sadece İzmir’in değil Anadolu’nun da sönükleştiğini görürüz.

Bu dönemdeki Arap akınlarından İzmir de etkilendi. 665 yılındaki Arap akınında İzmir Arapların eline geçti. Arap ordularının 671-672 yıllarındaki İstanbul’u fetih yolculuğu sırasında İzmir’de kışladığı bilinmektedir. 716 yılında bölgede yeniden görülen Araplar, Sard’ı ve Bergama’yı ele geçirmişler, Efes’i yağmalamışlar, fakat kuşatmalarına rağmen İzmir’i ele geçirememişlerdir. Bu dönemde Arapların Efes’i yağmalamaları ve yakıp-yıkmaları, zaten doğal nedenlerle gerileme sürecine giren kentin terk edilişini hızlandırmıştır.

11. yüzyıldan itibaren Türkler Anadolu’da görülmeye başlamış ve İzmir civarında bir Türk komutanı olan Çaka Bey İzmir merkezli beyliğini kurmuştur (1084-1097).

14. yüzyıl başlarında Türkler Aydınoğulları’nın kente egemen olmasıyla İzmir ile ikinci defa tanışmış oldular. 1390 yılında Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılan kent, Timur’un 1402’de Ankara Savaşı’nda Osmanlı’yı yenmesi üzerine Aydınoğulları’na geri verilmiş ancak 1424 yılından itibaren de Yunan işgaline kadar bir Osmanlı liman kenti olarak varlığını kesintisiz sürdürmüştür.

Özellikle bu dönemde yani Osmanlı Dönemi’nde 17. yüzyıl başlarından itibaren önemli bir liman kenti olarak öne çıkan İzmir ticaret yoluyla Batı Avrupa ile sosyal ve kültürel bağlar da kurmuştur. 17. yüzyıl başlarında İngiltere, Fransa ve Hollanda ile başlayan bu süreç, İsviçre, Belçika, Rusya, Amerika, Avusturya ve Almanya’nın da dâhil olmasıyla kent dünya ticaretinin ayrılmaz bir parçası olmuştur.

TİCARET VE LİMAN KENTİ

İzmir bu dönemde küçük bir kıyı yerleşiminden dünyanın en büyük 51. limanı haline gelmiştir.

Kentin bu değerli ve önemli konumu 15 Mayıs 1919’da başlayan Yunan İşgali ile sonuçlanmış ve kentin tarihinde zor ve felaket dolu günler olarak yaşanan bir süreç olmuştur.

9 Eylül 1922’de işgalden kurtulan kent, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yeni yönelim olan Cumhuriyet’in de önemli bir taşıyıcısı olarak düşünülmüştür. Tarihte oynadığı ticaret ve liman kenti rolüne bağlı olarak 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde İzmir’de Yeni Cumhuriyet’in yönelimini belirlemek amacıyla “Türkiye İktisat Kongresi” düzenlenmiştir. Kentin bu özelliğine bağlı olarak 1927 yılında “İzmir 9 Eylül Sergisi”, “1934 yılında İzmir Beynelmilel Panayırı” olarak başlayan süreç dönemin Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz tarafından 1 Eylül 1936’da Kültürpark olarak açılan özel alanda uzun yıllar İzmirlilerin ve çevre kentlerin önemli bir kültürel mekânı olarak fuarcılık işlevini görmüştür. Günümüzde Gaziemir’deki yeni yerinde İZFAŞ tarafından ihtisas fuarları şeklinde fuarcılık faaliyetleri devam etmektedir.

1927 yılında yapılan ilk “Genel Nüfus Sayımı”nda İzmir vilayeti nüfusu 526 bin iken günümüzde 4.5 milyonu bulmuştur.

Ülkenin nüfus ve ekonomik önem bakımından üçüncü büyük kenti olan İzmir bugün de ticaret ve liman kenti özelliğini başat olarak sürdürmektedir.

Gerek turizm açısından gerekse 7 Hristiyan Kilisesi açısından önemli bir role sahip olan bölgede kalan İzmir’de günümüzde Pergamon ve Ephesos antik kentleri yer almaktadır. Pergamon kalıntılarının bulunduğu Bergama, 22 Haziran 2014’te UNESCO'nun Katar'da yapılan toplantısında, hemen bir yıl sonra 5 Temmuz 2015’te Almanya’nın Bonn kentinde yapılan toplantıda ise Ephesos kalıntılarının bulunduğu Efes Selçuk UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girmiştir.

Ayrıca: Tarihi Kemeraltı Çarşısı, Basmane, Kadifekale ve çevresi ile Eski Smyrna, Yeşilova ve Yassıtepe höyüklerinden oluşan İzmir Tarihi Liman Kenti 2020’de UNESCO Geçici Listesi’ne girmiş, asıl listeye alınması için çalışmalar sürdürülmektedir.