Emperyalizme karşı verilen Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandığı,
bir ulusun onurlu bir geleceğe doğru attığı ilk adımların simgesidir 9 Eylül 1922.
Bugün İzmir’in kurtuluşunun 96. yılı, gururluyuz. Milletimize, ulusumuza kutlu olsun.
Sevgili okurlarım,
Bu savaşın öncülerinden olan Yüzbaşı İbrahim Hakkı’yı ve onun kahramanlığını çoğumuz bilmiyoruz.
İzmir’in kurtuluş gününde, onu rahmet ve minnet duygularımla anmak istedim.
Bu yüce kahramana “Ergin Akın” soyadını daha sonra Atatürk ve İnönü birlikte veriyor.
Bu onurlu ve vefalı duruşun anısına yazımın başlığını, Akın var akın, İzmir’e akın diye yazdım.
Yüzbaşı İbrahim Hakkı, Bornova’yı düşman işgalinden kurtardıktan sonra; coşkuyla toplanan Bornovalılara bir taşın üzerine çıkarak şöyle hitap ediyor:
“Muhterem Bornovalılar,
Hak edilen bir zaferin sevinç ve onurunu bu meydanda birlikte kutluyoruz.
Biz, zafere hak kazandık. Damarlarında hürriyet ve istiklal ateşi dolaşanların zafer, peşinden gelir.
Zafer, zekânındır. Zafer, kahramanlarındır ve zafer, hakkı olanlarındır.
Korkakların hakkı mağlubiyettir. Ölüm, ölümden kaçanlara musallat olur.
Biz Büyük Başkumandan Ulu Önder Gazi’mizin bize vermiş olduğu hedefe varmak için
dörtnala zafere koştuk.
Karşınızda zafer neşesiyle dalgalanan bu şanlı bayrağımızı göğsünüz kabara kabara alkışlayın.
Alkış, zafere hak kazanan insanların hakkıdır. Bu bayrak altında ciğerlerinizi hür bir milletin
evlatları gibi iftiharla şişiriniz.
Bu toprakları alırken kanını ve canını bu yurdun kurtuluşu ve bu milletin istiklali uğrunda feda eden aziz şehitlerimizi unutmayınız.
Kurtuluşumuz aziz ve mukaddes olsun aziz Bornovalılar.”
İbrahim Hakkı’nın her cümlesi coşku ve sürekli alkışlarla kesiliyor ve alkışlar dakikalarca sürüyor.
Kadınlar ağlaşıyor, çocuklar ağlaşıyor, ihtiyarlar ağlaşıyor, ağlaşıyordu.
Yaşlı kadınlar askerde bulunan oğullarını hatırlayarak kahraman Mehmetçiklerimizi kucaklıyorlar ve ağlaşarak onları alınlarından öpüyorlardı.
İzmir Kordonunda, İzmirlilerin heyecanına, coşkunluğuna asla son yok.
İzmirliler kahramanlarını emsalsiz bir duyguyla karşılıyorlar, coşkular ve sevinçler göklere yükseliyordu.
Limanda bulunan harp gemilerimiz, galip ve muzaffer. Bayraklarımız nazlı nazlı dalgalanıyordu…
Sayısız coşkun kalabalıklar, Akdeniz’in incisi olan bu güzel şehre giren kahramanları alkışlıyor, alkışlıyor, alkışlıyordu.
Türk ordusu Başkumandanının emrini yerine getirmiş ve gösterdiği hedefe ulaşarak düşmanı denize dökmüştü. O hedef, Gazi Paşa’nın “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir.” emriydi.
Kahraman Türk ordusu tarihte görülmemiş bir destan yazmıştı.
Yüzbaşı Şerafettin de Hükümet Konağına koşarak şanlı bayrağımızı göndere çekmişti.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 96 yıl önce bugün İzmir’e girmişti.
Yanında iki silah arkadaşı, iki ülküdaşı İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile beraber.
İzmir ne kadar da kabına sığmaz olmuştu. İzmir ne kadar da mutluydu.
Bu her ülkeye nasip olmayan onurlu bir sonuçtur, bir destandır 9 Eylül.
Hükümet Konağına ve kışlaya çekilen şanlı bayraklarımız nazlı nazlı nasıl da dalgalanıyordu.
Serin bir imbatla nazlı nazlı dalgalanan şanlı bayrağımız İzmir’e ne kadar da yakışıyordu.
Kordon boyu gelincik ve papatya tarlasına benziyor, deniz şanlı bayraklarımızın akisleriyle bir nar ormanı gibi kızarıyordu. İşte İzmir böyle kurtarılmıştı, Türkiye böyle kurtarılmıştı…
Yazımı dünya şairimiz Nazım’ın dizelerine benzer bir biçimde noktalamak istedim:
Akın var akın, İzmir’e akın…