Rus halkbilimci Vladimir Propp 1928 yılında yayımladığı bir çalışmayla çağdaş yazınbilimin öncülerinden birisi olmuştur. Bizde Masalın Biçimbilimi adı altında çevirisi yayımlandı. Altmışlı yıllardan başlayarak, onun uyguladığı yöntem yalına indirgenmiş biçimiyle, “anlatı” çözümlemelerine uygulanmıştır.
Bir EYLEM içeren anlatı, kişilerin işlevleri temelinde oluşur. EYLEYEN denilen altı etkeni, buradaki konuya uygun terimlerle verelim (Kuramsal ayrıntılarda ister istemez kimi eksilmeler de olacaktır): BUYURUCU, BİTİRİCİ, ÖZNE, NESNE, YARDIMCI ve KARŞIT.
İşlevlerin her birini, bir ya da birden çok OYUNCU; birden çok OYUNCU da tek bir EYLEYEN işlevini yerine getirebilir. O nedenle, işlev olarak, EYLEYEN sayısı aynı kalırken, OYUNCU’lar bu sayıdan daha çok ya da daha az olabilir. Yani tek kişilik ya da çok kişilik OYUNCU içeren öyküler arasında, işlevlerin dağılımı açısından, yapısal bir ayrım olmaz.
BUYURUCU, öyküdeki bir işlemi tasarlayan ve bir ÖZNE’den gerçekleştirilmesini isteyen en yetkili EYLEYEN’dir. BİTİRİCİ, EYLEM’in son bulacağı işlevdir. Bu sonuç masallarda genellikle “yaşam/ölüm”, “evlenme/ayrılma”, vb. gibi olası bir karşıtlık seçeneğinde tasarlanır. ÖZNE, BUYURUCU tarafından eylemlerin tümünü gerçekleştirmekle görevlendirilen EYLEYEN’dir. NESNE, ÖZNE’nin BİTİRİCİ yönünde “manipüle ettiği” bir işlevin karşılığıdır. Bu koşulda NESNE bir tür “başrol” işlevi görür. YARDIMCI ile KARŞIT’a gelince, olayların iyi ya da kötü yöne doğru gitmesine “destek olma” ya da “karşı çıkma” işlevlerinin karşılığıdır.

***

Burada, ülkemizdeki siyasal gelişmeleri genel bir öykü yerine koyarak, aynı yöntemle bir çözümleme yapmayı deneyeceğim.
Örneğin bağımsızlığını büyük ölçüde yitirmiş bulunan bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni dev bir tiyatro sahnesine benzetebiliriz. Bu oyunda ABD, BUYURUCU; “şeriatçılık / laiklik” seçeneği de olası iki karşıt sonuç biçiminde BİTİRİCİ işlevinin karşılığı gibi düşünülebilir. Önceki sayın Başbakanımız ve şimdiki sayın (Cumhur)başkanımız da, ülke yönetiminde tam yetkili olarak hem ÖZNE, hem de NESNE kapsamında yer alan bir OYUNCU’dur. NESNE’yi oluşturan öteki oyuncular, ÖZNE’nin aynı düşünbilgisel (ideolojik) amaçla ‘manipüle” ettiği makamlardır. Kendisine oy veren kitleler ve “yandaş medya” adıyla anılan kesimlerse YARDIMCI işlevi yapan OYUNCU’lardır.
Gelelim KARŞIT işlevine: Bu işlevi yapan kesimin amacı bir ABD tasarısı olan “şeriat” düzenine gidişe karşı çıkmaktır. Bunu yapanlara siyasal bağlamda “muhalefet” deniyor. Ancak resmen o konumda olup da işlevlerini yerine getirmeyenleri bu adla anmak mantıklı olmaz: Önemli olan etiket değil, yaptığıdır. Ya da yapmadığı…
KARŞIT işlevini gerçek anlamda yapanlar, CHP ve yöneticilerinin başarısızlığını görerek yıllarca kahrolan, her fırsatta “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”, “Türkiye laiktir, laik kalacak!” diye haykıran, “İzmir marşı”nı neredeyse “ulusal marş”a dönüştüren, her seçim sonucunda ağır bir düş kırıklığı yaşayan, yine de “Atatürk’ün partisi”ne oy vermekten başka umarı kalmayan çağdaş Atatürkçü kitleler ve sivil toplum örgütleridir.
Bir örgüt olarak CHP, özellikle her yenilgi aşamasında suçu kendileri dışında arayan yöneticileriyle, şeriatın ÖZNE’sine YARDIMCI olmaktan başka bir işleve uygun düşmüyor. Bunun ayrımındalar mı, yoksa değiller mi, orasını bilemem.
Çoğu iyi niyetli ya da yansız görünen kimi yorumcularımız bu başarısızlığı iç çekişmelere bağlıyor. Ben bu görüşü yanlış ya da en azından eksik buluyorum. Bana göre CHP’deki bitmeyen kötü gidiş, genellikle Amerika yanlısı, tutucu, hizipçi ya da gönülsüz Atatürkçüler ile gerçekten devrimci ve atılımcı kesimler arasındaki çatışmada yaşanmaktadır.
İyi niyet ve yansızlığın çoğu kez gerçeği görmeye yetmeyeceğini düşünüyorum.