Merhaba sevgili okurlarım ve dostlarım…
Meteoroloji raporlarına bakarak bu haftaya adımımı temkinli attım…
Daha doğrusu, meteoroloji raporlarının yanı sıra eş-dosttan gelen mesajların da pekiyi olduğunu söyleyemem!
Anlatmak istediğim şu; bu yazımda “gri bir hafta” içinde kendime doğru bir yön bulup, bunu sizlerle paylaşacağım…
Tabii ki, sonbaharın son günlerini yaşadığımızı da unutmamak gerek…
Tam 5 gün sonra kış kapımızı çaldığında bu “gri günlerimin” renginin de “kara”ya dönüşeceğinden hiç şüphem yok! Yani, mevsimsel bir deyimle “kış, kışlığını” yapacak …
* * *
Sarı sarı yapraklar misali sonbahar rüzgarları ile aramızdan uçup giden arkadaşlarımızın sayısı az değil! İşte hafta başında kaybettiğimiz değerli gazeteci-yazar ve TV yorumcusu Hıncal Uluç’ u da İstanbul’da aile yakınları ile meslektaşlarının katıldığı duygusal bir cenaze töreniyle ebediyete uğurladık. Işıklar içinde uyusun…
Uzun süredir yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle hastanede yoğun bakımda kalan Hıncal Uluç 83 yaşında idi. Uluç ailesinin büyüğü ve abisi olan aile dostum meslektaşım değerli gazeteci-yazar Öcal Uluç, Sabah Gazetesi’nin önünde düzenlenen cenaze töreninde yaptığı duygusal konuşmasında şunları söyledi:
“83 senedir birlikte yaşıyorum. O benim meslektaşım, dostum, sırdaşımdı. Hayatta en sevdiğim insan Hıncal’dı. Hayatımda yaptığım en zor işlerden biri burada şu an yaptığım konuşma. Onun asıl özelliğini sizlere söylemek isterim. O ölüme koşan değil, yaşatan bir insandı. Neden başka gazetelere gitmedi, taş yerinde ağırdır derdi. Allah onu en iyi yerde muhafaza edecektir. Biz onlarla gittiğimiz yerde buluşacağız.”
* * *
Herkes bir gün ölümü tadacaktır. Tabii ki, herkesin seveni de, sevmeyeni de olacaktır. Hıncal kardeşimiz, meslekte iz bırakan, sevilen gerçek bir gazeteci-yazar ve usta bir TV spor yorumcusu idi. Yazılarında çok kişinin göremediği noktalara değinirdi. Örneğin sanat dünyasında bilmediğimiz pek çok konuya açıklık getirir, okuyucularını gidemedik diyarlara yolculuğa çıkarırdı. Bilmediğimiz lezzet duraklarına götürürdü. Spordan opera ve tiyatro kulislerine kadar okurlarını taşırdı.
Işıklar içinde uyu usta gazeteci…
* * *
Söz sanattan açılmışken, Urla sanat Sokağı’nda açılan çeşitli sergilere de değinmek istiyorum. 12 Kasım’da Pintura Urla Sanat Galerisi’nde açılan ve yarın sona erecek “İDA’nın gölgesinde” sergisi de çok beğenilerek izlendi ve sanatseverlerin takdirini kazandı.
Sevgili meslektaşım Fatih Portakal’ın değerli ve üretken eşi Armağan Portakal’ın davetlisi olduğum bu sergiye sağlık nedenlerimden dolayı gidemedim. Ancak minyatür sanatına meraklı kızım Pınar Tuna ile eşi Mustafa Tuna bu sergiye giderek en ince detaylarına kadar bana anlattılar. Gerçekten davetlilerinin hayranlığını kazanan 12 katılımcının eserlerini resim ve video görüntülerinde izledim.
Aynı zamanda kitapları bulunan Armağan Portakal’ın “İda’nın Düşünden Hayata’’ başlıklı tanıtım yazısında Bilge Ağaç İda’nın ağzından “Merhaba sergime hoş geldiniz” şeklinde kaleme aldığı hitabı da ayrı bir incelik eseri…
Ve Armağan Portakal’ın “Neden bu sergi?” tanıtımı da harika idi.
Evet ben Urla’da bu sergiyi kaçırdım. Umarım sizler bu sergi bir daha açılırsa kaçırmazsınız.
Selam ve sevgilerimle gelecek yazılarımda buluşmak dileklerimle…