Şirketlerin büyümesinden, hatta çok büyümesinden, sağlam sermayenin yatırım yapmasından hep mutluluk duymuşumdur. Düşünsenize şirket büyüyor ve her geçen gün daha çok istihdam yaratacak duruma geliyor. Bu ne ne demek? İşsizliğin azalması, iş ortamının çoğalması demek. Refah seviyesinin de artması demek...Mantık bunu söylüyor ama işler öyle yürümüyor...
Bilmece gibi oldu... İyisi mi konuyu biraz açayım...
İzmir'deki ilk 100'e giren şirketler açıklandı. Bir önceki yıla göre çok farklılıklar yoktu. İlk sıralarda yine petrol ağırlıklı şirketler vardı... Çelik ve gıda üreten şirketler de onları takip ediyordu...
Buraya kadar her yıl yaşanan rutin bir gelişme...
Ama...
İşin içinde "ama" "fakat" varsa bir tuhaflık var demektir. Nitekim çok tuhaf bir durum var...Bu tuhaf durumu “Şirketler zirvede, işçiler grevde” başlığıyla yayınlanan Özge Uyanık'ın haberinden öğreniyoruz.
Olay şu; zirvenin zirvesinde olan ilk 10 şirketin yarısında grev var...Yani işçiler haklarını alamadıkları için direniyorlar... Şirketler ise milyarlarca kar ettiğ için ilk sıralarda yer alıyor. Ama onu zirveye taşıyan işçi bırakın refahtan pay almayı, evini geçindirmekte zorlanıyor...
Eskiden... Yani küçümsenen eski Türkiye'de şirket yöneticileri büyük bir gururla işyerlerinde grev olmamasını anlatılardı. İşçinin hakkını teslim etmek onlar için bir gurur kaynağıydı. Şimdi böyle şeylere gerek bile duymuyorlar...
Adı Ayşe... 7 yıldır ünlü bir giyim firmasında çalışıyordu. İşi gereği ayakta çalışması, müşterileri karşılaması gerekiyordu. Çok zorlanmaya başlayınca doktora gitti. Öğrendi ki belinde üç yerden fıtık var ve ayakta uzun süre çalışması mümkün değil. İşyerine durumu bildirdi. “Ayrılabilirsin” dediler...
Tazminat?
E kendi isteğinle ayrılıyorsun...
Yani durum bu kadar acımasız...
Şirketler tabii ki para kazansın. Hatta çok para kazansın. Ama emeği geçenler unutulmasın, hakkı yenmesin...
Eğer hakkı yeniyorsa, devlet devreye girsin... Hakkı yenen vatandaşına sahip çıksın... Hatta işverene de haksızlık yapılıyorsa ona da sahip çıksın... Yani devlet olsun.
Pardon pardon bunlar çağdaş ülkelerde olur...