Hani ABD’li sosyolog Daniel Bell, tüm ideolijilerin sonu geldi ulusalcılık sağ, sol liberalizm, sosyalizm hepsi bitti deyip yeni düzeni “endizm” olarak adlandırmıştı ya. Endizmin the end’i çok çabuk oluverdi. Büyük lokma ye, büyük laf etme derler adama..
Etrafta herkesin ağzında; dünya değişiyor, yeni bir düzen geliyor, tek kutupludan çok kutupluya evriliyor, sudan bir sebeple savaş çıkartıp, dünyanın nüfusu azaltılacak ve benzeri birçok aforizmalar… Tamam da, galiba aslında gelen yeni falan değil, basbaya eski, tü kaka edilen, ulus devlet ve ulusal ekonomi refleksleri tüm dünyayı sarmış durumda. Tabii ulus devleti o kadar kötülediler ki ağızları varıp da öyle söyleyemiyorlar, kibar yollu, evet “Trump’in ekonomi yaklaşımı büyük ölçüde ulusal ekonomiyi önceleyen bir tarzda ama……ekonomik milliyetçilik denebilir sadece Amerika ticaretini, Amerika fabrikasını, Amerika işçisini korumak” falan gibi ağızlarda laf çevirmeler. AB’ye bir askeri saldırı olursa korumak bizim işimiz, Nato’nun da işi değildir, olsa olsa silah satarız. Uluslararası kurumlar mı, onlar da ne oluyor ki (WTO, IMF, NATO)
Bir zamanlar Trump’un akıl hocası olduğu söylenen Elon Musk hazretleri de, “AB dağıtılmalı, Her AB devleti ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmelidir” buyuruyorlar. Ama bizim gibi ülkelere ise cısss, ulusalcılık çok gerilerde kaldı, artık globalizm var, sermaye rahatlıkla dolaşmalı, hatta Barrack efendiye göre ulus devletlerden çok çektik, Osmanlı milleti – ne demekse – sistemine geçilmeliymiş. Hatta 1919 sonrası ulus devletin kurulması ile ekonomik düzen parçalanmış – kimin ekonomik düzeni ise - ve bu tarihsel “refah yollarını” kapatmışmış. Yani Türkiye Cumhuriyete geçtiğinden beri arkadaşları engellemişiz. Türkiye için en iyi sistem Osmanlı milleti sistemi imiş. Hatta sıkı durun, bu sisteme örnek de İzmir’i vermiş. Bu Türkiye zararlısı Barrak efendi, benim için İzmir, Yahudilerin, Müslümanların, Hırıstiyanların bir arada yaşadığı bu toplulukların harmanlandığı bir örnek. Bu tüm dünyada ve ortadoğuda olması gereken bir durummuş. Hatta ağzımıza bir parmak da bal çalmaktan de geri durmuyor; Bence Türkiye, tüm bunların merkez noktası olabilirmiş. Eee bu durumda Doğu Akdeniz de yeni bir düzen kurmanın zamanı gelmişmiş. 1919 sonrası ulus devlet olmamız Doğu Akdeniz jeo ekonomik düzenini kilitleyip ticaretlerine engel olmuşuz. (Kathimerini röportaj)
İzmir de Yahudilerle, Hırıstiyanlarla, bizim Doğu Akdenizli anlamına “Levanten” olarak adlandırdığımız hemşehrilerimizle aramızda bir sorunumuz yok, onlara Cumhuriyet de büyük değer verdi, haklarını korudu, onları kanatları altına aldı. Bizler de onlarla birlikte yaşamaktan memnunuz.. Memnun olmayan sizler misiniz, yıllardır bize yalan söylemişsiniz, şimdi Ortadoğuyu talan ettiniz, birçok ulus devleti yok edip, mandalaştırdınız, ortamı da uygun buldunuz açık açık takiye yapmadan konuşmaya başladınız. Ya Ortadoğuda kurmaya çalıştığınız manda ulus devletlere ne diyelim?. Onların tekerinize çomak sokmayacak, emperyal ABD-İngilizlerin uydusu olduklarını mı ilan ediyorsunuz.
Tüm bunların sonucunda; barış, demokrasi, yurttaşlık onuru, ulus olma bilinci, ulusal politikaların savunulması gereği apaçık ortaya çıktı. Bu vahşi, çılgın, egemen uygulamalarına ancak sözünü ettiğim değerlere yaslanan toplumlar karşı gelebilir.
Anadolu’nun gücü güvenebileceğimiz tek güçtür.. Ekonomik olarak ta, aşınan değer yargılarımızın tamiri için de kurtuluş nedenimiz buna dayalıdır. Dış destekle belki ayakta kalına-bilir, ancak asla atak yapılamaz, muasır medeniyetler seviyesine çıkılamaz. Aslolan kendi gücümüz, başarıya olan inancımızdır.
Ulusal politikalar izlemek hiç de karşıtları tarafından söylendiği gibi dünyadan kopmak anlamına gelmez. Halkına güven veren tutarlı politikalar izlenerek devletin kalan son olanaklarından küçük bir çevrenin çıkarına değil, toplumun güç durumdaki kesimlerine sunarak toplumsal dayanışmayı ateşleyerek, ulusal bir anlayışla davranma bilinci oluşturulmalıdır.
İş işten geçmeden ülkenin üreten yapılarına yabancılarca el konması engellenmeli, ülkenin dünya ekonomisiyle bütünleşme yolları ulusal bir bakışla tekrar gözden geçirilmeli, ulusal ekonomiye zarar veren sıcak para hareketleri, tahkim, DTÖ yasaları, MAI anlaşmaları vs. tuzak düzenlemeler tıraşlanmalıdır.
Tüm kurumlarımız, yurttaşlarımız yetki ve sorumluluklarını kamuoyu önünde açıkça kullanmalıdır. Siyaset sadece politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir iş haline gelmiştir.