oncel1“Türk gibi sigara içmek” deyimini duymuştum da bunu ilk kez duyuyorum:
Makedonya’da Sitel özel televizyon kanalında Gazeteci Dragan Pavloviç Latas, ana haber bülteninde konuğu olan ana muhalefet lideri Zoran Zaev’e “Türk gibi yalan söylüyorsunuz” demiş.
Aman efendim olur mu öyle şey? Tabii ortalık ayağa kalkmış.
Latas özür üstüne özür dilemiş ama bu bizi kesmemiş.
Üsküp Büyükelçisi Ömür Şölendil bir kınama bildirisi yayınlayıp, “Gazeteci Dragan Pavloviç Latas'ın yüce Türk milleti ve devletinden bilahare özür dilemiş olması bu çirkin davranışı telafi etmekten uzaktır” demiş.
Ne yapsın canım artık adam? Özür dilemiş işte... Kendini mi kessin affettirmek için?
Tipik Türk insanı hassaslığı...
Vergi kaçırma konusunda üstadız...
Yani devlete yalan söylemek konusunda ustaların ustasıyız...
Politikacılarının ağızlarından çıkan vaatlerin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini kundaktaki bebelerimiz bile biliyor...
Siyaset dünyası bir takım pembeli-siyahlı yalanlar üzerine kurulu...
Öğrenim ve iş hayatımız tanıdık doktorlardan alınan sahte raporları sunmakla geçiyor...
Mahkemeler yalancı şahitten geçilmiyor...
Her işimiz katakulli, her işimiz rüşvet, sahtecilik...
Ama Allah için çok dürüst milletiz... Bize yalancı diyeni işte böyle özür de dilese affetmeyiz.
Eeee....
Peki.

Ama artık hocam siz de!
Bir akademisyenimiz, bir profesörümüz daha, kendine polis süsü veren dolandırıcılar tarafından soyuldu, soğana çevrildi.
Son kurban eski Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Yüksel Tomurcuk Atagök...
Bankadaki parasını çektiği yetmedi gitti bir de emir üzerine (!) evdeki paraları da dolandırıcılara teslim etti.
Toplam kayıp 245 bin lira.
oncel2Daha önce Prof. Dr. Canan Karatay ile ceza hukukçusu Prof. Dr. Erdener Yurtcan da tele-dolandırıcıların kurbanı olmuştu.
Karatay yine iyi, kaptırdığı 50 bin dolar ile 10 bin lirayı kurtarmıştı.
Ama Yurtcan Hoca'nın fena bir kayıp... 600 bin doları, ardından 2 milyon 900 bin TL’yi dolandırıcılara elden teslim... Ardından, 400 bin lirayı da internet yoluyla EFT!!!
Cahilini, yaşlısını yazık anlarım da... Size ne oluyor hocam size?
Eğitimcisiniz... Gençlerin geleceği, şekillenmesi size emanet.
İnsan bu kadar mı dış dünyadan bihaber yaşar?
Hiç mi gazete okumaz?
Televizyonda haberleri izlemez?
İki arkadaşınız da yok mu?
Bu dolandırıcılık yöntemi senelerdir konuşulur durur. Ne dış ne iç dünyayla hiç mi bağlantınız yok?
Sosyal medyada beğeniyle takip ettiğim bir kalem bu konuyla ilgili şunları yazmış:
"Köydeki babaannemin telefonuna bile mesaj geliyor polisten, 'aman inanmayın böyle şeylere' diye. Her gün haberlerde dinliyoruz 'sakın kanmayın', 'kaptırmayın diye bağırıyor adamlar.
Buradan bir kez daha anlıyoruz ki, bir okulda uzun süre kalıp sesinizi fazla yükseltmediğinizde akademik kariyer yapabiliyorsunuz. Bu zeka ve yetenek isteyen bir iş değil.
Okuduğunuz okulla falan övünmeyin sakın. Sonuçta size not verenler bu ve benzeri insanlar..."

Hiç kusura bakmayın ama, katılmamak mümkün değil hani...

Anne böyle yaparsa
Güzeller güzeli Özgecan Aslan önceki gün, ölümünün birinci yılında mezarı başında anıldı.
Acılı ailesi ve sevenleri onun özlemiyle göz yaşı dökerken, bir başka yerde, yine kızını erkek terörüne kurban vermiş bir anne, başlarına gelen olayı anlatıyordu.
Hani şu Gaziantep'teki 9 kişinin katledildiği faciayı.
Manyak damat dehşetini.
Öyle tuhaflıklar, öyle akıl almaz cahillikler var ki hikayede. En başta anne, baba olmak üzere herkes o damat kadar olmasa da suçlu, Tuğba Taş'ın öldürülmesinde...
oncel3Kızlarını apar topar tanımadıkları bir adama gelin veriyorlar.
Kızcağız gözlerinin önünde şiddet görüyor, seslerini çıkarmıyorlar.
Adam olay günü eve baskın yapıyor... Annesi kızını adamın önüne itekleyip kendisi açık kapıdan kaçıp gidiyor. Neymiş, Tuğba onu oyalarken o karakola koşmuş. Adamın silah çektiği göre göre, kızını ittirip açık kapıdan kaçmak ne demek?
İşte bu son hareket bana, her doğuranın ana olamadığını bir kez daha gösteriyor.
Şimdi o katil damat yakalandığında savunmasını ne üzerine kuracağını söyleyeyim mi?
Müneccim olmaya gerek yok... Diyecek ki:
“Beni aldatıyordu. Olay günü sevgilisiyle beraber aynı evde olduklarını görünce kendimi kaybettim. Öldürme kastıyla gitmedim. Her şey ağır tahrik altında oldu.”
Paşa paşa alacak indirimlerini...
En çok on yıl yatıp, çıkacak.
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri biz kadınlar dışında, devlet ve adalet sistemi dahil kimsenin ilgilenmediği ve ciddiye almadığı bir konu artık.
Hepimiz kendi başımızın çaresine bakmayı öğreneceğiz. Söylüyorum size...