Bu başlığı, ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin, Peçin’de bugün mevcut olmayan Ulu Camii'nin kitabesinde Menteşeoğlu Orhan beyin lakabının “sultânü’l-guzâtü’l Etrâk Şüca’üd-devle ve’d-din Orhan bin Mesud” olarak geçtiğini bildirdiği için koydum

‘Türk gazilerinin sultanı’ ibaresi, hem Beylikler hem de Osmanlı kitabelerinde nadir geçer. Bu ibare, Türk tarihi açısından, Peçin’e (Milas ile birlikte) bir ayrıcalık kazandırır. Zamanımızda Muğla’ya bağlı bir ilçe merkezi olan Milas, 1530’lu yıllarda nüfusu Rumlar (5 hane) ile İslamlardan (Türk) oluşan 12 mahallelik büyükçe karma bir kasabadır. Osmanlı remi yazışmalarında, Menteşeoğulları'nın merkezi olan Peçin sözcüğü, Milas sözcüğünden daha popüler olduğu için daha çok Peçin nam-ı diğer Milas olarak yazılmıştır. Ayrıca Anadolu’da, on altıncı yüzyılda, Milas olarak bilinen yer daha çok Karahisar-ı Şarki’ye bağlı olan Milas kalesidir (zamanımızda Giresun’un Mesudiye ilçesiyle lokalize edilebilir). 16'ncı yüzyıldaki Osmanlı remi yazışmalarının çoğu burasıyla ilgilidir. Ayrıca Osmanlı kâtipleri, Milan ile Milas kelimelerinin yazımını da çoğunlukla karıştırmışlardır. Bolu veya Çankırı’ya bağlı olan Milan’a da bazen Milas olarak yazmışlardır.

Milas 1

NÜFUS YAPISI

Milas’ın asli nüfusunu, İslamlar (Türkler) ve Rumlar oluşturur. 16'ncı yüzyıl Osmanlı nüfus sayımlarında Milas merkez nüfusun yüzde 99’u müslüman iken, yüzde 1’i Rum’du. 1530’lara ait bir Osmanlı nüfus sayımına göre, Milas, Hacı Ahmet Gazi, Başkapı, Sulhüddin Mesciti, Hoca Firuz Paşa, Hacı Kasım Mesciti, Hoca Bedreddin, Hacı Mukbil, İnegazi, Çalçil, Hacı Siyah, Gümüşlük (Hisarardı) ve Gebr (Rum) mahallerinden oluşmuştur. Tüm Batı Anadolu kentlerinde olduğu gibi, Milas’ın merkez nüfusu da zamanla farklılaştı. Kozmopolit bir yer haline geldi. Anadolu’nun çeşitli yerlerinden müslümanlar Milas’a yerleşti. Alanya, Söbüce, Akşehir, Karacasu, Burdur, Aydıngüzelhisar, İbradı ve Denizli bu kentler arasındadır. Alanyalılar eşya ticareti ve memurlukla, Akşehirliler kebabcılık ve helvacılıkla, Burdurlular ayakkabıcılıkla, Söbüceliler kahvecilikle, İzmir ve İstanbullular da gümrük memuriyetleriyle meşgul olmuşlardır.

1894’te Milas’ta İslam Kız Mektebi açıldı. Zehra Hanım da buraya öğretmen olarak atandı.  Müslümanlar ve Rumlara ek olarak, çingeneler (Kıbti), yahudiler, Ermeniler, yörükler, Selanik, Manastır, Yanya ve Girit mübadilleri ve Afrikalılar (Bingazi’den) eklendi. Milas yahudilerinin kökeni, Rodos, Aydın, İzmir ve Selanik yahudilerine dayanır. 1896 yılında burada bir Musevi havrası (Senavi) açılması için izin alındı. Bir haham burada sürekli ikamet etti. Milas doğumlu yahudileri belgelemek mümkündür. 1892 yılında Musevi çocukları için burada bir okul açılması için izin alınmıştır. Yahudiler genellikle ticaret ve belediye tabibi olarak görev yaptılar. 1845 tarihli Osmanlı nüfus sayımına göre Milas Ermenilerinin çoğu, Söke ve Amasyalıdır. 1831 Osmanlı nüfus sayımında ise Milas çingeneleri (Kıbti) için ayrı bir sayım yapılmıştır. 1840 tarihli belgeye göre ise Milas 10 mahallelik ve 20 köyü olan bir kasabadır. Eski mahalleler ilave olarak Burgaz, Ahmet Çavuş, Hayıtlı, Hisarbaşı gibi yeni mahalleler eklenmiştir.

ÇATIŞMA YAŞANDI

Rumlar, Milas’ın en eski halklarından biridir. 1911 yılına kadar Türkler ile Rumlar arasında ciddi bir sorun yaşanmamıştır. Ancak Sisam Adası'ndan gelen Yunan propagandistlerin Yunanilik propagandasından Milas Rumları da etkilenmiş ve 1912 yılında bunların çoğu Milas’tan kendi istekleriyle ayrılmışlardır. 1912-1915 yılları arasında Osmanlı jandarması ile Milaslı Rumlar arasında çatışmalar ortaya çıkmıştır. 1906-1907 yıllarında Çakırcalı Mehmet Efe’nin, Susam Adası'ndan gelen Rum eşkıyadan intikam almak amacıyla başlattığı tehditten Milas Rumları da etkilenmiştir. Milas Rumlarının bir kısmı aslında Isparta Rumudur. 1907 yılında Milas’ın dışında bir Rum kabristanının inşasına izin verilmiştir. Yörükler ise 15'inci yüzyıldan itibaren Milas’ın kırsal kesiminin asli nüfusunu oluşturur. Bilindiği gibi Milas’ın kırsal kesimlerinde, Divane Ali, Oturak Barza, İskender Bey, Kayı, Horzum, Kızılca Keçili, Karacakoyunlu, Yahşi Bey ve Kızılca Belkıç gibi büyük yörük aşiretlerine bağlı küçük boyları bulmam mümkündü. 1745 tarihli bir Osmanlı belgesinde Milas’ta Sarıca Çiftlik köyünde Türkmen voyvodası Veli Ağa’dan söz edilir ki; bu durum Türkmenlerin de bu bölgede mevcut olduğunu gösterir. Milas, Baharlı, Çallı, Çirkinler, Araplar gibi aşiretlerin bölgesidir. 1855 yılında aşiretlerin bir kısmı Milas’ta yerleştirilmiştir. 1871 tarihli bir belgeye göre, kıtlık ve açlıktan dolayı bir grup insan, Bingazi’den gelerek Kuşadası ve Milas’ta iskân edilmiştir. 19'uncu yüzyıl ortalarında Milas’ın köyleri şunlardır: Söğütcük, Kumdere, Eğridere, Çandır, Kargıcak, Çam, Ulaş, Tuzabad, Çomakdağı, Karacahisar, Köşk, Tekfur Anbarı, Asin, Türbe, Yaşyer, Yakaköy, Bahçeköy, Cedid ve Kafaca. Milas’ın voyvodalar, ayanlar, kaymakamlar tarafından idare edildiğini de belirtelim.

En önemli ürünü susam

Milas’ın 16'ncı yüzyıldaki en önemli tarımsal ürünü susam ve susamyağıdır. Burada devlete ait susamyağı çıkaran yağhaneler mevcuttu. Diğer önemli ürün tuzdur. Milas’ın Ege sahilinde bulunan tuzlalardan (memleha) çıkarılan tuzlar, tuz kanuna göre, kendi belgesinde tüketilirdi.  Aslında Milas’ı önemli bir kasaba hâline getiren ölçütlerden birisi burada hafta pazarının kurulmasıydı. 1855 tarihli bir belgeye göre Milas’ta hafta pazarı, pazartesi günleri kuruluyordu. Çünkü bu şekilde yahudiler, hristiyanlar ve müslümanların pazar ihtiyaçlarını karşılamaları temin edilmiş oluyordu. Cuma, cumartesi ve pazar günleri, sırasıyla müslümanların, yahudilerin ve hristiyanların kutsal günüydü.

19'uncu yüzyılın sonlarında Milâs’ta çeşitli madenler keşfedildi. Tüm bu madenler ya hristiyanlar ya da yahudi tacirler tarafından işletildi. Buradaki kereste tacirlerinin çoğu Rum’du. Bunların yanı sıra Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Avusturya vatandaşı olan Avrupalı tacirleri Milas’ta görmek mümkündü. 1889’da Milas’ın Kocakır mevkisinde hayvan panayırı kurulması için izin çıktı. Güllük köyü de özellikle Sakızlı tacirler tarafından Milas iskelesi olarak kullanıldı.

Eşkıyalar baskın yapıyordu

Milas, hem resmi idarecilerin hem de eşkıyaların baskısına maruz kaldı. 1512 tarihli bir belgeye göre, Muğla valisi (Menteşe sancakbeyi), Milas halkına epeyce zulmetmişti. Haksız yere vergi topladı. Milas halkının neredeyse hepsi kasabayı terk etme kararı aldılar. 1760 yılında Milas ayanı ile Menteşe mütesellimi arasındaki çekişmeden Milas halkı çok zarar gördü. Milas’ın sahil kesiminde yer alan köylerini korsanlar basıyor, Osmanlı idaresi buna karşı ciddi tedbirler alamıyordu. 1850 tarihli bir belgeye göre Sisam eşkıyası, Milas köylerini bastı. Adalı Mahmut (1905-1906) ve Çakırcalı Mehmet Efe, Milas’ı tehdit etmiş olan bilinen eşkıyalardandır. 19182de İtalyanlar tarafından işgal edildi. Bu işgale tepki olarak Kuva-yı Milliyeciler, Yörük Ali Efe’nin liderliğinde Selimiye (Mandalyat) Rumlarına saldırdılar.

Ağa CammiMilas'taki islam eserleri

Milas denilince en eski İslam eseri olarak, Menteşeoğlu Ahmet Bey'in külliyesi akla gelir. Bu külliye her ne kadar Peçin’de olsa da Osmanlı kâtipleri, Milas belgeleri içinde kaydetmişlerdir. Devlü zaviyesi (1675), Firuz Paşa Camii ve zaviyesi (bazen: Firuzşah camii), Beylan Camii (1758, Milas ayanı Hacı Mehmet Said bin Hacı Abdülaziz vakfından), Abdülaziz Ağa Camii (1763), Savcı Medresesi (1766’da var), Kara Kadı Mesciti (Hayıtlı Kapı mahallesinde, 1844), Kurşunlu Camii (1883), İlyas Paşa Camii (1898), Bülend Camii (1906). 1844’ten itibaren köy mescitleri de cuma namazı kılınsın diye camiye çevrilmeye başlanmış.

Firuz Bey Camii, Milas