Dünya büyük bir hızla farklı bir geleceğe doğru evriliyor. Bugüne değin bildiklerimiz, alıştıklarımız, yaptıklarımız hatta ürettiklerimiz, bambaşka platformlarda bambaşka formatlarda, bazen de anlayışımızın yetmediği ölçeklerde önümüze çıkıp bizleri şaşkınlıktan öte durumlara, bilinmezlere götürüyor.
Söylenenlere, tahminlere, ya da senaryolara göre göre, önümüzdeki 30 – 40 yıl içinde bugün yapılan işlerin büyük bir kısmı ya ortadan kalkacak ya da bunların büyük bir bölümü yapay zekayla donatılmış robotlar tarafından yapılacak.
Mikrosoftun yapay zekası watson’a göre ortadan kalkacak mesleklerin ilkleri avukatlık ve doktorluk. Bunları takiben de akıl ile yapılan diğer bazı işler; bir diğer deyişle düşünen makinaların yapabileceği her işi robotlara bırakacağız. Aslında bugün için de benzer şeyler geçerli, ulaşma işimizi taşıtlara, taşıma işimizi vinçlere Vb. yaptırıyoruz. Fark şu bunlar düşünmüyor. Bugün kullandığımız makineleri biz yönetiyoruz. Gelecekte ise makineleri de makineler yönetecek. Bize ihtiyaç kalmayacak.
Yine gelecek senaryolarına göre, 30 – 40 yıllık bir süre sonrası işler ortadan kalkacağı için insanların neredeyse %70’i işsiz kalacak, sadece çok iyi eğitim almış, geleceğin teknolojilerini üreten ve kullanan %30 çalışacak bu %70’e bunlar bakacak. Tabii onların yaşam koşulları diğer kısımdan çok daha iyi olacak, %70 ise ne verirlerse onunla geçinecek. İşte buna TRANSHÜMANİZM deniliyor. Bana sorarsanız bu tam anlamı ile Teknobilişsel kapitalizm.
İşin diğer bir enteresan tarafı daha var. Hatta, iki tarafı demek daha doğru olacak. Bunlardan birincisi şu: İki yıl kadar önce okuduğum BEYİN adlı kitabında David Eagleman diyor ki; beynin hardware’ini çözdük. Neresi ne yapar, hangi sinir nereden gelip nereye bağlanır hepsini biliyoruz. Şimdi çözmeye çalıştığımız şey ise beynin yazılımı. Bunu da en fazla 10 -15 yıl içinde çözeceğiz. O zaman beyninizdeki tüm yaşanmışlıkları bir flash belleğe aktarmak mümkün olacak. Bunları da daha genç bir vücuda naklettik mi işte size sonsuz yaşam. Yaşlandıkça bir taşıyıcıdan başka bir şey olmayan vücudumuzu ölüme terkedip anılarımızı, tecrübelerimizi, uzmanlıklarımızı genç bir bedene aktararak yaşamaya devam edeceğiz. Yani Ölümsüzlük.
Bu noktada işin ikinci tarafına geçmek gerekiyor. Genç beden satın almak, onun beynini sıfırlayıp kendi anılarımızı, tecrübelerimizi, uzmanlıklarımızı yüklemek tabii ki etik değil.
Yapılabilecek bir diğer şey taşıyıcımızı yani bedenimizi yedek parçalarla yenilemek. Bu yedek parçalar beyin tarafından kontrol edilebilen inorganik parçalar (Takma el, takma bacak, yapay kalp vb.) olabileceği gibi, organik de olabilecek deniliyor. Kendi karaciğer hücrelerinizden üretilmiş yeni karaciğer, kalp, akciğer sizdeki hastalandığında hemen yerine takılı verecek.
Buna, daha çok yapay zekanın kendisini üretmesi durumu için kullanılsa da bir nevi SİNGULARİTY denilebilir.
Her iki alanda da ciddi çalışmalar var. Bana hiç de uzak gibi gözükmüyor bu gelecek.
Bu durumda yeni tartışmalar başlayacak. Ölüm olmayacağına göre nüfus artışının durdurulması veya minimizasyonu, çalışan sayısı azalacağına göre bunların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri miktarların ve sosyal güvenlik ödemelerinin nasıl yapılacağının tespiti, artan nüfusun beslenmesi Vb. Çok acayip tartışmalar bunlar. Benim yaşımdakiler göremeyiz ama gençler bütün bunlara hazırlık yapmalı.
Sizlere konu ile ilgili iki enteresan filim önermek istiyorum. İdiocracy
(ahmaklar) ve The İsland (ada)