Sadık Yılmaz ve ailesinin sütçülüğe başlama markanın hikayesi, verilen bir sözün tutulmasıyla başlar. Bir tutkunun yolculuğu. Yılmaz ailesi, Lozan Mübadelesi ile 1926 yılında Selanik’in Drama kazasından Türkiye’ye gelerek önce Aydın’a, ardından Karacabey’in Harmanlı Köyü’ne yerleşir. Celaleddin Yılmaz, bölgede çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan, aynı zamanda muhtar olan bir isim. 1958’de Karacabey Harası’nın süt ihalesini alır. Markanın yolculuğu işte tam bu ihale ile başlar.
Başlangıçta bir istek üzerine girilen bu ihale, zamanla her şey Celaleddin Yılmaz’ın sorumluluğuna kalır. Arkadaşı sütü almaktan vazgeçer, teminatı yakmayı teklif eder. O gün itibarıyla her gün dört ton süt almak zorunda kalırlar. Verdiği sözü tutmakta zorunlu hissetmesi Yılmaz ailesini sütçülük işi ile baş başa bırakır. Ne sermayeleri ne de ekipmanları vardı. Ama tüm bu zorluklara rağmen verdikleri sözü yerine getirdiler. Elde edilen sütü değerlendirmek için kaşar peyniri üretme kararı aldılar.
Ve böylece gerçek sütaşkı başladı.
Bugün, Yılmaz ailesinin sütçülük mirası yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında güçlü bir marka olarak büyümeye devam ediyor. Karacabey, Aksaray, Tire ve Bingöl’deki tesislerin yanı sıra Makedonya ve Pakistan’daki yatırımları ile Avrupa ve Asya pazarlarında sağlam bir yer edindiler. Çiftlikten Sofralara yaklaşımıyla sağlıklı ve güvenilir süt ürünleri sunmayı hedefleyerek, tüm süreçleri entegre bir sistemle yönetiyorlar.
Türkiye’de elli yılı aşkın süredir sütçülük sektörünü güçlendirmek adına çalışan marka, bugün 47’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Sadece süt üretimi değil, yem bitkileri üretiminden enerji üretimine, organik gübreden yüzlerce farklı süt ürününe kadar uzanan bir sistemle sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlıyorlar. Süt ürünleri tüketim kültürünü güçlendirmek amacıyla çıktıkları bu yolda, sektörün en sevilen markası olmaya devam ediyorlar. Yılmaz ailesinin sütçülük alanındaki bu girişimi, bir markadan sözünü tutmayı temsil ediyor.
Sütaş markasının hikayesini yazmaya karar verdiğimde, Sütaş’ın en önemli özelliklerinden birinin süt üretim sürecini tamamen kendi yönetiminde, gerçekleştirdiğini gördüm. Ayrıca eğitim ve sürdürülebilirlik konularına büyük önem veriyorlar. Uygulamalı eğitim merkezleri aracılığıyla çiftçileri ve süt üreticilerini bilinçlendirerek sektöre katkı sağlıyor. Sütaş, sadece bir marka değil, sütçülüğe duyulan büyük bir bağlılığın ve tutkunun adı.
İyi okumalar dilerim.