Tam da “Şair Baba”yı, Nazım Hikmet’imizi 114. doğum gününde anarken geldi haber:
“Şair Şükrü Erbaş’ın “ayakta şiir okuması” engellendi!” Farklı görüşten, değişik tıynetten gazeteleri tarıyor, internet sayfalarına bakıyor, kısaca durumu anlamaya çalışıyorum.
Anlamıyorum.
Öykü kısaca şöyle: İzmir’in Kiraz ilçesinde, Eğitim-Sen bir etkinlik düzenler. Konuk, şiirimizin yaşayan değerlerinden Şükrü Erbaş’tır. İlçe emniyeti, Sağlık Meslek Lisesi Konferans Salonundaki etkinliği yasaklar. Nedenine dair, somut bir şey okumadım. Bir sendikanın, devlete bağlı bir mekanı kullanmasını engelleyen bir madde var mıdır, bilmiyorum. Sendika bu kez düğün salonu kiralar. Ancak etkinliğe sayılı günler kala, salon sahibi ve yine herhangi bir gerekçe göstermeden, salonu veremeyeceğini söyler. Son çare, etkinliği, ilçenin tek oteli olan Koru Otele taşımaktır. Emniyetle yapılan görüşmede, koşul bildirilir: “Ayakta şiir okuyamaz, okursa müdahale ederiz.” Nedir, nasıldır derken, bu kez otelden “salon dolu” gerekçesiyle etkinliğin yapılamayacağı haberi gelir. Türkçesi, şair ve şiir
sokakta kalmıştır. Kiraz’dan vaz geçilir, Ödemiş’e gidilir ve sendikanın ilçedeki temsilciliği tarafından, nihayet 13 Ocak’ta etkinlik gerçekleştirilir. Erbaş şiirlerini ayakta mı, oturarak mı okudu, ona dair bir bilgi göremedim ki, habercilik adına önemli eksikliktir. Ancak öykü bitmemiştir. Akşam olur, yemeğe gidilir ve Emniyetten yine uyarı gelir, eğer şair yemekte de ayağa kalkıp şiir okursa, müdahale edilecektir. Yemek, iki görevlinin nöbeti eşliğinde sürer ve biter. Haberdeki ikinci eksiklik buradadır. Erbaş, yemekte şiir okudu mu? Müdahale edilmediğine göre, ya okumadı ya da okurken ayağa kalkmadı.
Bence bu durum da haberde yer almalıydı. İlerihaber’den Erkan Altuner’in aktardıkları ve basında yer alanlar kısaca bu kadar. Düşünüyor, anlamaya ve yorumlamaya çalışıyorum.
Şiir ırmağına sayısız değer katan, yoğun bir beğeni kitlesi ve saygın ödüllerle onurlandırılan Şükrü Erbaş, 1953 doğumludur. Oturarak şiir okumasını istemek, yaşına gösterilen hürmetin gereği olabilir mi? Acaba bizim bilmediğimiz, ama talimat sahiplerinin bildiği bir hastalığı ya da rahatsızlığı var da, onun için mi Erbaş’ın ayakta durması istenmedi?
Aklıma öncelikle bunlar geliyor. Eğer böyleyse, bu centilmenlik açıklanabilir ve kuşkusuz takdirle karşılanırdı.
Başka hangi gerekçeyle, şairin ayakta şiir okuması istenmemiş olabilir? Acaba vilayetimizin o bölgesinde, “şiir ve şair sevmez” bir meczuplar teşkilatı var da, Erbaş’a saldırmasınlar, şair ayakta durup açık hedef haline gelmesin ya da hedef büyütmesin diye mi böyle bir tedbire başvurulmuştur? Bilmiyorum, bilemiyorum ama bilmek istiyorum. Öyle ya, ayakta şiir okumak, en azından, bize ilkokuldan beri öğretilen bir tavırdır. Dinleyiciye, şiire ve şaire saygının gereği olarak öğretilir.
“Ben öyle istedim” diyerek, kestirip atmak olamayacağına göre, bu talimata dair bir açıklama beklemek ve gerçeği okurumuzla paylaşmak, hakkımız ve görevimizdir. Ki böylece, hem şairler, hem de yörelerinde beldelerinde benzer etkinlik düzenleyecek olanlar, öğrensinler ve ona göre davransınlar: “Şiir nasıl okunur?”
Durum şaka kaldırmayacak kadar ciddidir. Basınımızda ancak “ünlü” birinin başına geldiği zaman yer bulabilen yasaklamalar, engellemeler, talimatlar, özellikle Anadolu’nun gözden ırak yerlerinde, kültür ve sanat için çabalayanlar için, neredeyse hayatın bir parçası halindedir. “Oralara kadar gitme” diyenleri, işitir gibiyim.
Siz de işitiyor musunuz?