“Bu felaketten sonra, ilk ayağa kalkan benim.”
(Tapınaktaki yazıtlardan)

22olan Sardeis (Sart, Sardis, Sardes bunun kısaltılmışıdır) Artemisionu (Artemis Tapınağı) duvar ve sütunlarında üç önemli yazıt var.
Birincisinin Latin harfleriyle yazılmışı, tapınağa kuzeybatıdan girerken plakete yazılmış:
“Artemis rahibelerinden Appian için”.
Öteki(ler)i bulan üç ayrı kişiye, bu satırların imzalı birer kitabını sunalım. (Yarışma başlamıştır; süre gelecek yazıma kadar.)
Başlangıçta Anadolu’da, adına uygun, ana erkil inanç vardı. Olasılıkla, bebelerin emerken çıkardığı sese uygun olarak (onamatope), anaya, giderek Ana Tanrıça’ya “MA” denilirdi. Bunu, bulmacaya meraklı her okuyucu ezbere bilir. Bana öyle geliyor ki; “mama”, “meme”, “memeli” sözleri hep bu “ma” sözünden kaynak alıyor.

***

Binlerce yıl, Anadolu insanı bu tanrıçaya saygı ve tapkı gösterirdi. Hititler ve onların ardılı olan Frigler zamanında bu gizemli ilahenin yerini Kybele (Kübele-Kibele) aldı.
Malum; yeni bir din yürürlüğe girerken, bir önceki din söylence veya yeni dine gübre olur. Dahasını şimdi size açık edeyim: Eski din ile, yeni yürürlüğe sokulan dinin kutsal yerleri, biri biri üstüne kurulur. Size, Kapadokya’da ve Trabzon’daki, Sümela Meryemana Manastır ve Kilisesinden örnek vereyim: Duvarların bazı yerlerinde, üst üste işlenmiş freskler görürsünüz. Bunların hangisi daha eskidir? Elbette altta olanlar. Tapınaklar da böyledir: İlk tanrı veya tanrıçanın yerini alan ilahın tapınağı, öncekinin üstüne yapılır. Hemen bütün Anadolu’da bunun açık örnekleri görülür.

***

Sardeis Artemisionu’nda bunun örneğini net bir biçimde görüyoruz. Önce Kybele, sonra Anadolu’nun kimi yerlerinde onun yerini (başlıcaları Efes, Menderes Magnesia’sı, Perge) Artemis (Lat: Diana) aldı. Efes Artelisionu, antik çağda Dünyanın Yedi Harikası arasında yer alıyor. Her yıl nisan ayında düzenlenen Artemis Şenliklerine Akdeniz dünyasının dört bir yanından birkaç yüz bin kişi geliyordu. Bence Efes’e Artemis, Afrodisias ve Knidos’a Afrodit şenlikleri için gelen ziyaretçiler, “kitle turizmi” denilen olayı başlatmış sayılır.

GELELİM ARTEİS ARTEMİSİONU’NA


İlkçağda tapınaklar rastgele yerlerde kurulmaz; her tanrı veya tanrıça için kutsanmış veya gizemli bir yerde aranırdı.
Zengin Lydia'nın bayındır başkenti Sardeis'in ilk ana tanrıçası Kybele ve onun ardılı olan Artemis için de böyle bir yer bulunmuştu. Bu yer, efsanelere karışık Tmolos (Bozdağ) ile Altınlı akan Paktolos (Sart çayı) arasında kuytu bir yer tercih edilmişti.
Gruben’a dayanarak Ekrem Akurgal, Kybele tapınağından sonra Artemision için üç evre öngörmektedir. Onlara göre tapınak, Büyük İskender’in tüm Anadolu gibi Lydia’da da Helen yaşam tarzını yerleştirmesinden sonra takriben Milattan Önce 300 yılı dolaylarında inşa edilmiştir.
İkinci evrede tapınak, kısa kenarlarında sekizer, uzun kenarlarında 20’şer sütun bulunan pseudodipteros (tek sütunla çevrili olduğu halde iki sıralıymış gibi görünen) planda olacaktı. Ancak, bu yapım, çeşitli nedenlerden ötürü tamamlanamamıştır.
Bugün göz alıcı kalıntıların gördüğümüz tapınak, “Üçüncü Evre” sayılmakta ve Roma dönemine (M.S. 150 yılı dolayları) tarihlenmektedir. Bu inşatta, Roma tapım geleneğine uygun olarak, tapınağın bir kısmı, İmparator Antonius Pius’un karısı Faustina’ya tahsis edilmiş bir tapınma yeri haline getirilmiş. Plana göre muhteşem tapınak 6x20 İonik sütunlu plana göre kurulmuştur.
Sütunlar 2 metre çapında ve 17.73 m yüksekliktedir. Doğu kısmında tam bir sütun ormanı görüntüsü hakimdir. Buradaki sütunların bazılarının işlenmesinin bitirilemediği açıkça görülmektedir. En yüksek iki sütun biraz yerinden kaydışı görülür. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, bu değişiklik, şiddetli bir deprem ve yıldırım düşmesi sonucunda gerçekleşmiştir. Zaten, bu cephedeki sütunlardan birisindeki -yazımın başında aldığım- inscription (yazıt) bunun haykırmaktadır:
“Bu felaketten sonra, ilk ayağa kalkan benim”
Kitabelerden söz etmişken, gezginlerin kolayca farkedemeyeceği önemli yazıtı açıklayayım:
“NAnnas Bakivalis Artimul” (Nannas’ın oğlu Bakivalis’ten Artemis’e)
Bilengual (iki dilli) bu yazıt, Lydia dili hakkında bir fikir vermekteyse de, tarihin bu parlak ülkenin dili hala tümüyle çözülebilmiş değildir. (Bakarsanız, bu kaşif, bu yazıyı okuyanlardan biri olur!)

***

Sardeis Artemis Tapınağından söz ederken, burayla ilgili bir anımı paylaşayım sizinle:
Ünü yurdumuz sıbırlarını aşan Salihli Şiir İkindileri'nden birini bu muhteşem mekanda gerçekleştirmiştik. Onur ozanlarımız Aziz Nesin ile Yunanlı bir şair ile bir şaire idi. Aziz Nesin Usta, bu sahneden çok etkilenmiş ve şaka yollu olarak şunu söylemişti:
“Şadan şiiri tapınağa soktu, sıra diğer kutsal mekanlarda”
Rehberiniz ben olsaydım sizleri, Ankara Asfaltının güneyindeki, bu tapınağı gezdirdikten sonra kolunuza girip 450 m yükseltili Sardeis Akropolisine kaçırırdım (pardon, çıkarırdım). Oradan tümüyle Başkent Sardeis örenini, altınlı akan Paktolos ve onun karıştığı Hermos’un (Gediz) suladığı bereketli ovayı ve onun kuzeyindeki “Bin Tepeler” denilen Lydia kral, kraliçeleriyle varlıklı kimselere ait yığma tepe mezarları gösterirdim.
Dilerim kendiniz yapar; Lydia halkının yaşam biçimleri ve burada yaşanmış “İlk”leri yerinde görür ve öğrenirsiniz.
Bu yazıyı sabırla okuduğunuza göre, siz buna layıksınız...