Geçen haftaki yazımın başlığı "Ceset üzerinde diplomatik dans" tı... Yani tam bir ay önce Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda "Ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğu marifet" tekniği (!) ile sırra kadem basması hala esrarını korumakta... Diyeceğim o ki, Kaşıkçı'nın cesedi üzerinde tepinen diplomatlar, hukukçulara "biz yorulduk, şimdi siz devam edin!" dediler. Demek ki, uluslararası cinayetler böyle oluyor, böyle kılıfına uyduruluyormuş!..
Rahmetli büyükdedem arabistan çöllerindeki savaşlar sırasında arap bedevilerinin ölen rakip askerlerin dişlerini söktüklerini, bağırsaklarını deşip, "içinde altın var mı?" diye aradıklarını anlatırdı. Ne kadar da doğruymuş! Kaşıkçı'nın öldüğünü kabul eden Arap yargıçlar, parçalanıp Konsolosluk dışına çıkarıldığını es geçip, kaçırdıkları zanlılarını Türkiye'ye vermeyeceklerini nedense şark kurnazlığı içinde yutturmaya çalışıyorlar. Nitekim, bizim gazetelerimizde çıkan "Prensi kurtarma oyunu" ve "Örtbas savcısı cinayet mahallinde" şeklindeki başlıkları da çok beğendim...
Suudiler'in hamisi ABD'nin de para karşılığında dostu (!) ve de günün fırıldağı Trump'tan ne farkı var? Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, bir Amerikan gazetesine verdiği beyanatta "Cemal'in cesedinin nerede olduğunu hala bilmiyoruz. Bu konuda bir açıklama yok. Hala cenaze töreni yapılmadı. Bu İslam'da kabul edilemez. Bu, bizim yerine getirmemiz gereken son görev" diye bas bas bağırıyor. Haklı değil mi? Şimdi atalarımızın "Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü” özdeyişinin anlamını daha iyi anlıyoruz!

***

Güney sınırlarımızda ABD'nin gözle kaş arasında bize karşı silahlandırıp eğittiği PKK-PYD-DEAŞ gibi güçleri, yine aynı ülkenin kundaklayıp sakladığı FETÖ'yü bize vermemesi, buna karşılık casus rahip Brunson'u yağdan kıl çeker gibi kaçırması bizlere ne yazık ki "Adaletin bu mu dünya?" dedirtiyor! Şimdi bir Amerika'dan, bir Araplardan hacı bekler gibi suçluların yargı için iadesini beklemekle ömür tüketeceğiz galiba!
500 yıl önce İngiltere Kralı VIII. Henry'nin Türk adaletini örnek aldığını tarih kitapları yazıyor. Ama bir Suudi Arabistan'ın, bir Amerika'nın bizim adaletimize güvenmemesi çok acı değil mi?

***

Cumhuriyet ve de Cumhuriyet Bayramı Haftası'nda yaşanan bu gelişmeler yeni nesillere, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile kralıkların iğrenç yüzünü ortaya çıkarması bakımından çok faydalı oldu. Ulu Önder Atatürk'ün "Benim naciz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" sözünü neden söylediğini bir kez daha düşünelim. Dolayısıyla önümüzdeki 10 Kasım'da O'na inancımızı "Vatan sana minnettar" sözleri dünyaya haykıralım.