Tokyo Olimpiyat Yaz Oyunları bitti, Paralimpik Olimpiyat Yaz Oyunları başladı. Resmi olarak ilk kez 1960’da Roma’da başlayan Paralimpik Oyunların bir öyküsü ve öncüsü var. Öykü 1939’da Nazi Almanya’sından İngiltere’ye kaçan Dr. Ludwig Guttmann’ın, 1948’de tedavileri için çalıştığı omurilik hastaları arasında yarışmalar düzenlemesiyle başlıyor. Aynı yılın Yaz Olimpiyatları'nın ilk gününde, Uluslararası Tekerlekli Sandalye Oyunları adıyla sunulan ve yalnızca savaş gazilerine değil, tüm engelli sporculara açık olarak düzenlenen etkinlikler, bugün dünya ülkelerinin katılımı ve insan onurunun sporla buluştuğu elit bir saygınlıkla gerçekleştiriliyor. Bundan önce de, “normal” olimpiyatlarda yer alan engelli sporcular ve kazandıkları başarılar var kuşkusuz.

Bu öykü, Hitler ve suç ortaklarının “Ari ırk” saçmalığıyla çingenesinden Yahudi’sine, hastasından engellisine yüzbinlerin fırınlarda gaz odalarında katledildiği; ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atmasıyla insanlığın utandırıldığı, arkasında milyonlarca ölü ve engelleriyle boğuşacak can bırakan bir sürecin ardından yazılmıştır. İnsanlık bugün, Dr. Guttmann’ı ve öngörüsünü paylaşanları saygıyla anmaktadır. Biz bugün dünyanın her yanında dayatılan ve hepimizi kahreden savaşlara, sömürüye ve karanlığa direnme gücümüzü, biraz da o kahramanlardan alıyoruz.

***

İnsanları renklerinden, cinsiyetlerinden, dillerinden, dinlerinden ve kökenlerinden dolayı ayıran, ötekileştiren, düşman ya da kâfir gören her anlayış faşist, yobaz ve insanlık suçlusu olarak tanımlanır. Bu toplamın içine engellileri koymak ve bu bağlamda duruş sergilemek elbette kolay olmadı. Örneğin, “Evinde engelli olan bir komşunuzla, aynı apartmanda yaşar mısınız?” sorusuna, utandırıcı bir yüzdeyle “Hayır!” yanıtını verenleri, hele ki bunların içinde üniversite eğitimi görenlerin oranını anımsıyor musunuz? Uzağa gitmeyin, bu soruyu bir de kendinize sorup, algınızla ve ahlakınızla yüzleşmeyi göze alabiliyor musunuz? Paralimpik Olimpiyat Oyunları'nı tek başınıza değil, çoluk çocuğunuzla, arkadaşlarınızla, komşularınızla… Yetmez, mümkünse o soruşturmaya “hayır” yanıtını veren biriyle, önyargılarına boğulmuş bir zavallıyla izlemelisiniz, izletmelisiniz.

***

Tokyo Paralimpik Yaz Olimpiyatları'nı hayranlıkla izliyorum. Harika ve göz yaşartan başarılardan sonra göndere çekilen her bayrağı, insanlığın renkleri olarak görüyor, o ülkelerin insanlarına gösterdiği özeni alkışlıyorum. Ülkemizi temsil eden her aslan parçasının, tüm önyargıları da yendiğine inanmak istiyorum. Oyunları izlerken, en azından fiziksel anlamda bir “bütün” olarak yaşadığını sanan, akılda, algıda, yorumda, sözde ve davranışta vahim bir “eksiklik” içinde yaşadığının ayrımına varamayanları da düşünüyorum. Onlara, “engelli” olmayı sömürüye dönüştürenler, örgütlenmeyi kamusal bir paydaşlığa ve devleti gereğini yapmaya zorlamayı başaramayanlar, hangi gerekçeyle olursa olsun engellilerimizden sokağı ve hayatı esirgeyenler, nihayet engellilerimizi “sadakaya muhtaç sınıfı” olarak gören ruhu çürümüşler ekleniyor. Onları boş verelim, yaşasın yeryüzü ve insanlık!

***

Oyunlarda sporun her dalı, paralimpik sporcuların özelliklerine göre düzenlenmiş kurallarla yer alıyor. Bu kadar da değil, Paralimpik Olimpiyat Oyunları sayesinde, spor algısındaki değişimleri görüyor, zekâ ürünü yeni dallarla tanışıyoruz. Pırıl pırıl tesislerinden görevlilerine ve gönüllülerine, olimpiyat ruhundan sporun disiplin ve kurallarına, nihayet coşkuyla harmanlanmış ciddiyete… Spordan yola çıkarak, hayatın her alanında nasıl davranmamıza dair olağanüstü dersler de veriliyor. Dilerim ki, herkes payına düşeni alıyordur.

Goal Ball”da kadınlarımızdan, “Tekerlekli Basketbol”da erkeklerimizden, Recep Çiftçi’den, Besra Duman’dan ve öteki yiğitlerden haberdar mısınız? İnanın, ülkemizi emeklilik cenneti olarak görüp, çuvalla para alıp gidenlerden çok daha değerlidirler.

TRT Spor Yıldız kanalını, anlatımlardaki saygı ve duyarlılığı da kutlamadan geçemem. Japonya’ya ve emeği geçen herkese binlerce teşekkür.

Bize “engel” yok, hep birlikte “Citius, Altius, Fortius!”