Henüz Çorlu'daki kazanın acısı geçmemiş, hesabı kesilmemiş, suçlusu bulunmamışken (!)dün sabah erken saatlerde bir acı haber de Ankara'dan geldi.
Hani şöyle bir düşünseniz en güvenli ulaşım aracı tren dersiniz belki değil mi?
Bu ülkede değil.
Türk Hava Yolyarı'nın mevcut halinden de aynı şekilde endişeliyim doğrusu.
Kadrolar eğitimsiz, vasıfsız, eline iki koyun emanet etmeyeceğin insanlarla dolduruldu.
Hala kızı, amca oğlu, gelin, kayınço... Deneyimi var mı? Eğitim almış mı? Zeka ve kültür seviyesi ne düzeyde? Hiç önemi yok.
Çorlu’dan sonra Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın raporunda önemli ayrıntılar vardı mesela.
- TCDD, 'kamu hizmeti' statüsünden, 'kar eden kurum statüsü'ne geçirildi...
- 14 yılda 35 bin personel sayısı 17 bin'e düşürüldü...
- Liyakat ve bilgi isteyen atamalarda 'yandaşlık' gözetildi, gibi.
Sonuç:
2004 -bütün itiraz ve uyarılara rağmen sefere konan- Ankara-İstanbul 'presij treni' kazası: 41 ölü.
2018 Çorlu kazası: 24 ölü. (Kazayı yaşayan aileler bu sayının çok daha fazla olduğu ısrarından hiç vazgeçmediler.)
2018 sonu Ankara kazası: 9 ölü (şimdilik ve verilen bilgi doğru ise...)
***
THY ve TCDD artık kimseye güven vermiyor...
Kara yollarımız desen hiçbir zaman, hiçbir dönemde güvenli olmadı...
Yollardaki motosikletli ve bisikletliye nasıl davranıldığı, saygı duyulmadığı da malum...
Yürüyelim desek, anca patika yolları tercih etmeliyiz ki ezilmeyelim...
Eh bu durumda bize birer agorafobik olmak düşüyor galiba.
En güvenli yerimiz, evimiz. (O da depreme dayınıklı bir binada oturuyorsanız tabii!)
'Oturun oturduğunuz yerde', diyor bize bu ülke.

***

SENİ O DÜDÜKLÜDE PİŞİRİRİM


Bu ara tatsız ve keyifsiz giden yaşamlarımıza yılbaşı hazırlıkları sayesinde biraz da olsa renk geldi.
Ağaçlar kuruldu, ışıklar döşendi, 'o akşam' ne yapılacağı konusunda planlar yapılmaya başlandı.
Bir hazırlık daha var ki, o da okullarda ve iş yerlerindeki hediye çekilişleri.
Gazete binalarında, en azından haber servisinde bu tür şeyler pek olmuyor. 18 yıl çalıştığım gazetede ben hiç rastlamadım.
Hiçbir yılbaşı ertesi tatil yapmadığımızdan, böyle bir durumun konusu bile geçmediğinden, o 'cingılbels' havasına da pek giremiyorduk galiba.
Ama okul yıllarımda o çekiliş azabını çok yaşamışlığım vardır.
Hediye almayı da vermeyi de aynı coşkuyla yaşayan biri olarak, hazırladığım tüm hediye paketlerinin karşılığını; evden araklanıp alel acele paket edilen ve gördüğümde çok sevinmiş gibi yapma zorunluluğu hissettiğim 'şeylerle'aldım.
Ama olsun... Yine de birine hediye vereceksem her zaman çok özenmekten, düşünerek alışveriş yapmaktan, kendime bile almaya kıyamayacağım ürünleri tercih etmekten hiç vazgeçmedim.
Paketi açtığında o karşınızdaki insanın yüzündeki mutluluk ifadesi, bir sonraki ay kart borcunu öderken biraz zorlanmaya değer doğrusu.
Şimdi siz de en sevdiğiniz üç kişiyi belirleyin ve bu senenin son günü, gözlerindeki o sevinci görmek için şimdiden kafa yorun.
Hele eşlerinize, sevgililerinize... Erkek-kadın fark etmez, hepinize sesleniyorum: Bak sakın ütü, düdüklü tencere, kravat, çorap saçmalığına girmeyin. Az romantik olun.
Bizi aşk kurtaracak aşk!