Türk ordusu Suriye topraklarına doğru Barış Pınarı adındaki operasyonunu sürdürüyor.
Operasyonun sekizinci gününde çok sayıda terörist etkisiz hale getirildi.
Görülen o ki Barış Pınarı Harekâtı dünyaya batmış!
ABD ekonomik ve siyasi yaptırımlar hazırlıyor.
İngiltere silah ve araç satışını askıya aldı. BM Türkiye’yi savaş suçu işlemekle tehdit etti.
Arap Birliği Suriye’ye yönelik bu harekâtı kınadı. Uğruna can verdiğimiz, kan döktüğümüz Kuzey Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı zırvaladı.
Ya Filistin’e ne dersiniz? Dost yok, düşman çok. Bütün dünya adeta Türkiye’yi
abluka altına almaya ve güçsüzleştirmeye çalışıyor.
Benim kanaatim odur ki tüm Batılılar ve emperyalizme uşaklık edenler Ortadoğu’ da savaşın bitmesini
istemiyorlar. Terörün yanında yer alıyorlar, teröristlerle işbirliği yapıyorlar.
Suriye, öyle herkesin sandığı kadar küçük ve güçsüz bir ülke değil.
Eğer Suriye güçsüz olsaydı yıllardır bu baskıya ve devam eden bu savaşa dayanamazdı.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak, Suriye’de barışı ve huzuru sağlayacak bir dış politikada,
Türkiye işin içinde olmalı ve bölgede garantör ülke konumunda rol oynamalıdır.
Amerika, İsrail ve Batı, Ortadoğu’da yıllardır katliam yapan teröristleri her yönüyle beslediler.
Bu bölgede bir bataklık yarattılar. Teröristlere lojistik destek sağladılar ve güçlü silahlar dağıttılar.
Türkiye, yıllardır bu mücadele içinde binlerce şehit verdi ve ekonomisini bu savaşa harcadı.
Ne yazık ki bu savaşın sona ereceğine hala kimse inanmıyor. Çünkü Türkiye dünyada yalnız…
Benim terörden bağımsız düşündüğüm bir Güneydoğu gerçeği var.
Sorun dengeli kalkınma ve demokrasi sorunudur, sorun hak ve özgürlükler sorunudur.
Şimdi gelinen nokta kritik bir dönemeç…
Çözümün tarafı görünenler, gizli planları olup olmadığı konusunda ne kadar samimiler?
Samimiyet varsa, çözüm her zaman vardır. Ben Batılıların samimiyetine inanmıyorum.
Çözümün öncelikli yeri TBMM’dir. Çözümün ikinci adresi komşu ülkelerdir. Onlarla oturup
konuşmak ve teröre karşı güç birliği ilkesiyle bir dış politika üretmektir.
Türkiye tek başına bu terör sorununu çözemez. Tüm bölge ülkelerinin barışı istemeleri ana koşul olmalıdır; bu konuda hem fikir olunmalıdır.
Çünkü barışı istemek, ona kavuşmanın yarısıdır.
Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz. Buna tüm komşu ülkeler de, biz de inanmalıyız.
Bu ölümcül sorun yalnızca barış istenerek, barışa kucak açılarak çözülemez.
Esas ve öncelikli olan;
Güneydoğu’ da ve diğer bölgelerimizde ötelenen temel hak ve özgürlükleri geliştirmek
ülkemizdeki işsizliğe, yoksulluğa, sosyal güvenceye vurgu yaparak çözümler üretebilmektir.
Güneydoğu’da ve diğer bölgelerimizde feodal ilişkileri güçlendirmek değil,
kültürleşmeye ve çağdaşlaşmaya vurgu yaparak çözümler üretmektir.
Adına ister Kürt sorunu deyin, ister terör sorunu deyin.
Kürt sorununun da terör sorununun da çözümünün birincil önceliği ;
hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, demokrasinin rayına oturtulması, dengeli kalkınmanın
tüm ülkemizde sağlanmasında yatmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk, ileriyi gören bir liderdi. O’nun dediği şuydu:
“Batıyı her zaman geçeceğiz. Batıyı geçmezsek, Batıdan güçlü olmazsak, Batılılar bizi tepeler.
Güçlü ekonomimiz olmazsa, dengeli kalkınmamız olmazsa, kültürel kalkınmamız olmazsa,
Batılılar bizi böler. Bunun için her türlü hileye de başvurur, terörü de başımıza musallat ederler.”