Nogaylar zamanımızda Türkiye’yi oluşturan halklarından biridir. Kalmuklar, Ruslar ve Kazaklarla olan mücadelelerinden dolayı çok sayıda Nogay, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır

Nogay, Rus coğrafyasında, Kuzey Kafkasya’da Türkçe konuşan Türkleşmiş Moğol bir halkın adıdır. Mangıtlar, bu halkın önde gelen kabilelerinden birisidir. Osmanlı Sultanı, kendi topraklarının dışında olmalarına rağmen, Müslüman oldukları ve Türkçe konuştukları için, 1559 yılından itibaren Nogaylarla ilgilenmek zorunda kaldı.

Nogaylar zamanımızda Türkiye’yi oluşturan halklarından biridir. Kalmuklar, Ruslar ve Kazaklarla olan mücadelelerinden dolayı çok sayıda Nogay, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Osmanlı idaresi, bunları özellikle 1860 yılından itibaren Çerkezlerle birlikte, Anadolu’nun değişik yerlerinde iskân etmiş ve Sultanlar, halifelik görevi gereğince elinden gelen yardımı yapmıştır. Bazı yayınlarda Osmanlı idaresinin Nogaylara gereken desteği vermediği için Rus idaresine boyun eğmek zorunda kaldıkları şeklinde ileri sürülen görüş kesinlikle yanlıştır. Osmanlı Sultanlarının Nogaylar aleyhinde bir faaliyetine rastlanmaz. Ancak bunlar aşiret yapısında bir devlet olduklarından dolayı, belli bölgelerde başıbozuk hareketlere mütemayil olmaları sebebiyle, Kırım Hanları vasıtasıyla düzene sokma faaliyetine rastlanılmaktadır.

Osmanlı arşiv belgeleri incelendiği zaman, Nogayların başlangıçta Osmanlı Sultanlarıyla sağlam ve düzenli bir bağlantı kuramadıkları anlaşılmaktadır. Osmanlı resmi vesikalarında Nogayların önde gelen kabilesi olan Mangıt Kabilesi sözcüğüne rastlanır. Örneğin, bunlar, 1862’de Kefe-Samsun yoluyla Çankırı’da, sonra Urfa ve Yozgat’ta, bir kısmı da Sivas ve Malatya’da iskân edildiler. Rus tabiiyetinden çıkmak isteyen Nogaylar, önce Don suyunu geçerek Kırım Kefe’ye gelmişler, bir kısmı gemilerle İstanbul ve Samsun’a ulaşmışlardır. Hatta bunların gemi ücreti de Osmanlı idaresi tarafından ödenmiştir. Anadolu’ya Samsun ve İstanbul’dan dağıtıldıkları anlaşılmaktadır. Samsun'a gelenler, bir yıl Amasya ve Çarşamba’da kalkmışlar, daha sonra Konya’da iskân edilmişlerdir. 1860’ta Konya’da Nogayların Hanboylak, Beksolu ve Yedisan kabileleri yerleştirildi. 1862-1863 yıllarında da İmam Ali Efendi, Hacı Receb Efendi, Sağandık, Has bin Yar Ali, Abdullah Efendi, İlyas Efendi, Alemgazi ve İslam kabileleri Niğde'de yerleştirilirken, Hasdoğan ve Benlicar kabileleri Kırşehir’de iskân edildiler. Aslında Nogayların Anadolu’daki iskânı 1815 yılında Petersburg’da Osmanlı devleti ile Rusya arasında yapılan müzakerede karara bağlandı.

1860 yılında çok sayıda Nogay, Osmanlı topraklarına göç etmeye başladı. Bir Osmanlı arşiv belgesinde 14 bin kişilik bir Nogay grubunun gemilerle Kefe’den İstanbul’a geldiği ve Fatih civarına Çerkezlerle birlikte iskân edildiği yazılıdır. Osmanlı topraklarına olan Nogay göçleri, on dokuzuncu yüzyılın sonlarına kadar devam etti. 1880’de bir grup Nogay, Üsküp’te yerleştirildi. 1862 yılında Adana’da Ceyhan nehrinin iki tarafında iskân edildiler. 1862’de bir kısmı Sivas’ta iskân edildi.

NOGAY ORDASI

Nogay-Osmanlı resmi ilişkileri, Osmanlı arşivindeki ilk belgenin tarihi olan 1559 yılına tarihlenebilir. Bu yıllarda Rusların kışkırtmasıyla Nogayların Osmanlı topraklarına girdikleri ve Osmanlı sultanına düşmanlıkta bulunduklarına dair belgeler mevcuttur. 1563’te Nogay Ordası dağılınca, Nogaylar, dönemin iki büyük gücü olan Ruslar ile Osmanlılar arasında kaldılar. Kırım Hanları, Nogayların, Osmanlılar ile ilişkilerinde önemli bir rol oynadı. Kazan ve Ejderhan (Astarhan) Rusların eline düşünce, böylelikle Orta Asya Müslümanlarının hac ve ticaret yolu Rusların eline geçince, Nogaylar, Azak bölgesine inmek zorunda kaldılar. Osmanlı arşiv belgelerinde bunlara Tatar Nogayı denilir. Osmanlıların Don-Volga projesinde de gereken desteği vermediler. Eğer destek verselerdi bu proje başarılı olur muydu? Sanmıyorum. 1583’te Astarhan’ın ele geçirilmesi için III. Murad tarafından yapılan Osmanlı projesinde, Nogaylara da yer verildi. ‘Vilayet-i Büyük Nogay mirzalarından Rus (Urus) Mirza’ya’ İstanbul’dan mektup gönderildi. Urus Mirza’dan da İstanbul’a elçi geldiği de belgelenebiliyor. Osmanlı Sultanı 1587’de planladığı bu Astarhan seferini yapamadı ama en azından Seyyid Ahmed Mirza, Bek Mirza, Or Muhammed Mirza, Ataylık Mirza, Küçük Mirza, Tin Muhammed Mirza, Han Mirza, Han Arslan Mirza, İşterek Mirza ve Hafız Mirza gibi Nogay aşiretlerinin beyleriyle resmi yazışmalar yaptı.



Aslında Nogaylar, Ruslar ve Kalmuklar aleyhine Osmanlı Sultanından destek talebinde bulundular. 1614 yılında bir Nogay Mirzası, elçi olarak İstanbul’a geldi. Kasay Mirza ve Ali Mirza gibi Azak bölgesinde Ruslarla mücadele eden Nogay beylerine İstanbul’dan vassallık ve hamilik sembolü olarak hilatler gönderildi. 1640’lı yıllarda Kalmukların, Nogayları İslamiyet’ten döndürdüklerine dair bilgiler İstanbul’a ulaştı. İstanbul, Azak beyi vasıtasıyla Kalmukların bu faaliyetlerini önlemeye çalıştı. Osmanlı idaresi Nogay mirzalarına, mali destekte bulundu. Bununla birlikte birkaç Nogay ileri geleni, Osmanlı Sultanının mali desteğiyle Mekke’ye hacca gitmeyi başardılar. İslamiyet bu şekilde Nogaylar arasında benimsenmeye devam etti.

1700 yılında Kalmuklar, Yedisan Nogaylarını, kendi bölgelerinden çıkardılar. Bu yıldan itibaren Nogaylar, Osmanlı topraklarında sürekli güneye doğru göç etmek zorunda kaldılar. Nogaylar 1714’te Boğdan (Moldova) arazisine saldırdılar. Kontrol edebilmek için 1718’de Bucak bölgesinde iskân edildiler. Osmanlı topraklarındaki Nogaylara ait öşür vergisi Osmanlı Sultanı tarafından tahsil ediliyordu. Kırım Hanları ise Nogaylara bazen destek veriyor, bazen de vermiyorlardı. 1585 yılında Şemhal ile Nogaylar, Bahçesaray’ı kuşatmışlar, bu durum Osmanlı idaresini endişelendirmiş ve Kırım Hanına itaatlerinin sağlanması istenmiştir. 1747 yılında Özi, Bender, Akkirman ve Yalı köylerinde iskân edildiler. 1755 tarihli bir Osmanlı belgesine göre, Osmanlı Sultanı, Kırım hanını Nogayları kontrol etmekle görevlendirdi. Kırım Hanı Halim Giray, Yedisan Nogaylarına destek vermedi. 1760 yılında Nogaylar, Özi Nehri kıyısında iskân edildiler. 1780’e kadar Kırım Hanlığına ait topraklar ile Karadeniz’in kuzeyinde kimi yerlerde dağınık şekilde kaldılar. Kırım Hanlığı 1780’de Rusların kontrolüne tamamen girince, bu bölgedeki Nogayların hepsi Rus boyunduruğu altına girdiler. 1780 ila 1815’e kadarki süreçte, Osmanlı idaresi, Rus boyunduruğunu kabul etmeyerek Osmanlı topraklarına göç etmek isteyen Nogay meselesini, Ruslarla müzakere etmek zorunda kaldı. 1801 yılında Nogaylara bağlı Altı Geçilik kabilesi Kuban suyunu geçerek Osmanlı topraklarına girdi. 1858’den itibaren de Anadolu’ya yoğun bir Nogay göçü başladı.

ALTINORDA’NIN BAKİYESİ

Altınorda’nın bakiyelerinden biri olan Nogaylar, ne yazık ki, Kalmuklar, Slav Kazakları ve Ruslara karşı bir başarı sağlayamadılar. Bunun asli nedenlerinden biri, Rus Çarı IV. İvan’ın Nogay ordalarını bölmeyi amaçlayan siyasetinin başarılı olmasıdır. Nogay beylerinin çoğu Ruslara teveccüh etmiştir. Çarın, Nogay beylerine mali imtiyazlar tanıması, aşiret yapısına dayalı zayıf devlet geleneklerine sahip olması, esir ticareti ve hayvancılıkla uğraşmasıdır. Nogay beylerinin Kırım hanlarıyla olan ilişkileri de inişli çıkışlıdır. Çoğu Kırım Hanlarını aşamayarak, Osmanlı Sultanlarıyla sağlam ilişkiler kuramamışlardır. Orta Anadolu’da Osmanlı idaresinin Kafkasya’nın Nogay ve Çerkez muhacirlerine arazi tahsis etmesi, yüzyıllardır Anadolu’da yaşayan ama Osmanlı idaresinin teveccühüne bir türlü mazhar olamayan Avşar ve Varsak aşiretlerinin tepkisine neden olmuştur.