Sizlere uzun uzun kışın sonunun bahar olduğundan, gelen günlere olan inancımızdan, ne olursa olsun umutla yürümemiz gerektiğinden bahsetmek isterdim.

Ama her an önümüzde düşen cinayet, kavga ya da vandallık dolu görüntülerden başka bir şey yok elimizde. Etimizle, kemiğimizle bu çağdan nefret ettik. Her gün gelen çocuk istismarı, kadın cinayeti haberleri, hayvanlara yapılan işkenceler derken hep iyi kalmaya çalışan bizlere yaşamak eziyet oldu. Nefes aldığımız her andan utandık. 
İnsanlık adına utandık. 

Yine hiçbir çocuğu koruyamadık, hiçbir hayvanı ölümden döndüremedik. Detayları okudukça, izledikçe midem bulandı. Gerçekten bulandı. Kusmak istedim.  Ve tüm gün, böyle bir dünyaya çocuk getirmenin ne kadar doğru olduğunu sorguladım. Koruyabilecek miyiz evlatlarımızı?
Nasıl oldu? Nasıl asla fark edilmedi? Nasıl bu kadar uzun süre onlarca çocuğu kimse fark etmedi?

O salçalı ekmek sürüp, gece yarılarına kadar sokakta kaldığımız günler çok eskilerde kalmış. Biz geçmiş güzel günlerimizin sadece birer anı olduğunu kabul edip, kendimizi, sevdiklerimizi, evlatlarımızı korumanın yollarını bulmalıyız. O sıcak kanlı, misafirperver, karşısındaki insanı önemseyen iyi insanlarda birer bire gitmişler. Kalakalmışız kötülerle baş başa. Her gün mücadele gücümüzü biraz daha kaybettiğimiz günler. 
Metin Şenay! Bu adı unutmayın. 
Aslında geçen yıl bir ailenin şikayetiyle ortaya çıkan olay, geçtiğimiz günlerde düştü önümüze. 

2009 yılından hakkında soruşturma açılıp, delil yetersizliğinden serbest bırakılmış. O gün sistem tam anlamıyla düzgün çalışmış olsaydı ya da böyle bir şüphe olan kişinin peşi bırakılmasaydı bugün nu kadar çocuğun çok güzel hayatları olabilirdi. 7 Mayıs’ta sanığın davası varmış. Umarım hak ettiği cezayı alır ve bir daha kimseye zarar veremez. 
Bir önceki yazımda bahsettiğim yere geliyoruz. Cezalar maalesef caydırıcı değil hatta bazı davalarda ceza bile yok. Bu düzen nasıl değişir bilmiyorum. Mesela siyasilerin ilk ve en büyük hedefi bu olmalı. Tüm devlet adamlarının vaatleri bunun üzerine olmalı. Kimse kimsenin ırkını çok önemsemiyor artık. O eski günlerdeydi. Herkes güvenle, huzurla ve adalet güvenciyle yaşamayı istiyor. Normal şartlarda demokratik ülkelerde bunlar hali hazırda var olan olgular. Bizler hasret kaldık. Bizim normalimiz kötülük oldu. Yüzümüz gülmüyor. Bu ülkede bir vahşete uyanmadan tek bir günümüz geçmiyor. Ve bizler hiçbir şey yapamıyoruz.

Kafamızda onlarca soru. Olayın yaşandığı mahallede kimse oraya giren çocukları görmedi mi? Farklı farklı birçok çocuğun girip, uzun saatler çıkmadığını anlamadı mı? İnsanın aklını kaçırmaması mümkün değil. 

Ve haberlerde verilen tüm ayrıntılar. Sadece biraz daha fazla okunabilmek için bu iğrençliğin tüm detaylarını yazmak ne kadar doğru? Bu çocukların aileleri, tanıdıkları bunları okudukça kahrından ölür. Ben okuyamadım. Bu kadar iğrenç detay hem diğer suçlulara örnek hem de o olayı yaşayan herkese eziyet. 
Bakanlığın ‘Peşini bırakmayacağız’ açıklaması o mağdur çocuklar için biraz geç değil mi artık? Ve gerçekten o adam bu suçların cezasını çekecek mi?