Sevgili Onat Kutlar’ın sözcükleri ile girmek istedim yeni yıla. 30 Aralık 1994 akşamı İstanbul’da bir terör saldırısında ağır biçimde yaralanan ve 11 Ocak 1995’te yaşamını yitiren Kutlar, bu ülkenin gerçek aydınlarından biriydi, değeri hiçbir zaman tam olarak bilinmeyen… Çünkü, o popüler kültüre malzeme olmak yerine, ülkesinin kültür-sanat ortamını zenginleştirmek için emek verdi yaşamı boyunca. Sinematek, İstanbul Film Festivali, Antalya Film Festivali’nin ilk uluslararası deneyimi, Kültür Bakanlığı’nda (gene bir terör kurbanı olan) Ahmet Taner Kışlalı ile çalışmamız, Kültür Bakanlığı Sinema Dairesi’nin kuruluşu, Deniz’lerin idamını önleme girişimleri, Aydınlar Dilekçesi yargılamaları ve daha nice ortak eylem. Neredeyse, bütün yaşamım onunla birlikte geçmiş… Şimdi, çok yalnız hissetmem boşuna değil…

Ocak, tam anlamıyla bir aydın kırımının yaşandığı ay... Hrant Dink’ten (19 Ocak) Uğur Mumcu’ya (24 Ocak), Muammer Aksoy’a (31 Ocak) uzanan -faili belli- cinayetler dizisi Şubat ayına da uzanır; 1 Şubat gazeteci Abdi İpekçi’nin öldürüldüğü gündür. Hepsi de birer demokrasi kahramanı olan bu insanlar bizim kuşağın belleklerinden hiç silinmeyecek. Peki ya gençler? Yurtseverliklerinin bedelini canlarıyla ödeyen bu insanların boş yere ölmediklerini genç kuşaklara anımsatmak gerekmez mi? Sosyal Demokrat bir Büyükşehir Belediyesinin, bu insanların yıldönümlerini, baştan savma anma günleri ile geçiştirmek yerine, 1 Ocak’tan 1 Şubat’a uzanan bir Demokrasi Şöleni ile taçlandırması güzel olmaz mı?

Elbette, anımsanması gereken değerlerimiz, bu insanlarla sınırlı değil. Ahmet Adnan Saygun’u, Baha Gelenbevi’yi, Duygu Aykal’ı, Sabahattin Eyüboğlu’nu, (doğum gününde) Nazım Hikmet’i, Neyzen Tevfik’i, Bedia Muvahhit’i, Yılmaz Onay’ı, değerli düşünce ve siyaset insanları Tarık Zafer Tunaya, Aydın Güven Gürkan, İsmail Cem’i, yazın dünyamızın ustaları Halide Edip, Cemal Süreya, Oktay Arayıcı, Kemal Bilbaşar, Tahsin Yücel, Atilla Özkırımlı, Özdemir Asaf, Orhan Duru, plastik sanatlar dünyamızın yüzakları Saim Bugay, Ömer Uluç, Özer Kabaş, Ali Ulvi‘yi, ölüm yıldönümleri Ocak ayına düşen bu değerleri anmadan geçebilir miyiz? Biliyorum, başka dostlar da var aynı tarihlerde yitirdiğimiz, ama listeyi daha da uzatmak istemedim.

Yitirdiklerimizle söze girdik madem, yıl içinde bizi bırakıp giden İzmir’in değerli sanat insanları Turgay Gönenç’i, Dinçer Sümer’i, Özdemir Nutku’yu, oyuncu dostlarımız, Yıldız Kenter, Jale Birsel ve Tarık Ünlüoğlu’nu, sinemamızın usta yönetmenleri Yavuz Özkan ve Tunç Başaran’ı anmadan geçmem ne mümkün… Yavuz ve Tunç ikisi ile de çok güzel anılarım var. Yavuz’la İstanbul’dan Ankara’ya Sinemacılar Yürüyüşü ile başlayıp, Paris’teki sürgün günlerine uzanan, Tunç’la Avrupa festivallerinden Oscar’lara (Uçurtmayı Vurmasınlar) birlikte yaptığımız yolculuklar unutulmaz…

Yazıya, Onat’dan ödünç alarak “Ne kaldı geriye?” diye başladığımıza göre, 2019’dan geriye ne kaldı diye bir muhasebe yapalım. Sansürleri, baskıları, işsizliği bir yana bırakıp, güzel şeylerden söz edelim. Yani, geride bıraktığımız yılda beyazperdede ve sahnede izlediğimiz en başarılı sanat yapıtlarından. Bana göre, yılın en başarılı oyunları arasında (elbette izleyebildiklerimle sınırlı bir listede) şunları sayabilirim: Dünyada Karşılaşmış Gibi (Tiyatro Krek), Hakikat Elbet Bir Gün (D22), Kader Can (BAM), Yalnızlıkla Nasıl Savaşılır? (Tiyatro Yan Etki), Hedda Gabler (Tiyatro Pangar), Atlıkarınca Hikayeleri (Öteki Beriki Tiyatro)…

Gelelim beyazperdeye… Kanımca, yılın en başarılı yerli filmleri şunlar: Kızkardeşler / Emin Alper, Küçük Şeyler / Kıvanç Sezer, Görülmüştür / Serhat Karaaslan, Sibel / Çağla Zenc, irci- Guillaume Giovanetti, Nuh Tepesi / Cenk Ertürk, Aşk Büyü v.s. / Ümit Ünal, Aden / Barış Atay, İçerdekiler / Hüseyin Karabey, Kardeşler / Ümit Atay, Son Çıkış / Ramin Matin, Yuva / Emre Yeksan… Dünya Sinemalarından seçtiklerimizi ise, sonraki yazımıza bırakalım…