Siyaset arenasında yaşananlar ister istemez Aziz Nesin’in bu hikayesini akıllara getiriyor. Türk-Kürt kardeşliğinden yola çıkıp ümmetçi Ortadoğu hayaline uzanan, uluslararası konjonktürün dikte ettiği bir proje olduğu apaçık belli olan bu sürece CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaklaşımını akılcı ve tutarlı bulduğumu belirtmekle yetineyim… Bugün, partimizin yerel seçimlerde yaptığı bazı yanlış tercihlerin sonuçları üstüne bir şeyler söylemek istiyorum. Hatay’daki Lütfi Savaş tercihinin sonucunu hep birlikte gördük. İzmir için yapılan tercihin de benzer bir felaketle sonuçlanmasından korkarım.

İzmir’i yeniden dünyanın önde gelen kültür-sanat kentlerinden biri yapmaya kararlı, sanat ve sanatçı dostu Tunç Soyer’e ikinci bir dönem başkanlık hakkı tanınmamasına üzülmüştüm elbette. Birlikte İzmir’e yeni kültür-sanat projeleri kazandırmıştık. Sanatla bürokrasinin uzlaşmaz çelişkisinin farkında olan Soyer, bu projelerin sahibi Kültürlerarası Sanat Derneği ile bir hizmet protokolü imzalayarak festivallerin sanatsal özerkliğini güvence altına almıştı. Festivallerin içeriğini dernek hazırlıyor, giderleri Belediye karşılıyordu. Elbette, derneğe bir kuruşluk bir katkı sağlamıyordu bu protokol. Benim ise bir Belediye şirketinde Yönetim Kurulu üyeliğim vardı (bugün Cemil Tugay’ın dostlarına verdiğinin yarısını bulmayan bir aylık gelirle dört festivalin yöneticiliğini yaptım üç yıl boyunca). Benzerleriyle kıyaslanamayacak küçük bütçelerle gerçekleştirilen, kamucu bir sanat anlayışının ürünü olan projelerdi bunlar.

Cemil Tugay göreve başladığında dur bakalım dedim, bir estetik cerrah olarak İzmir’in kültürel yaşamına olumlu katkıları olabilir belki… Göreve başlayalı on beş ay oldu, nasıl bir İzmir hayal ettiğini bir türlü anlayamadık. Elbette, Belediyenin içinde bulunduğu mali koşulları göz ardı etmiyorum, ama giderek yoksullaşan sanat ortamı karşısında artık suskun kalmak istemiyorum. On beş aydır Cemil Tugay’dan randevu taleplerimiz cevapsız kalırken, akıl dışı uygulamalar art arda geldi. Tunç Soyer’in Yayıncılık biriminin başına atadığı deneyimli yayıncı Raşit Çavaş, görevden uzaklaştırılarak, yayınlar durduruldu. Soyer’in yıllar sonra hayata geçirdiği İzmir Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten görevden alındı. Bu kararların yanlışlığı sanat insanları tarafından dile getirildi ama Tugay bu eleştirilere kulaklarını tıkadı. Göreve başladığından bu yana iki kez Kültür-sanatla ilgili daire başkanını değiştirdi; sonra da Kültür ve Sanat Daire Başkanlığının adını da değiştirerek, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı yaptı. Göreve geldiğinde kuruluş aşamasında olan Kültür A.Ş’ye bir atama yaptı; birkaç ay sonra onu da görevden aldı… Soyer döneminde başlayan sanat etkinliklerini iptal ederken, yerine koydukları alışveriş ve yeme içme stantları ile amatör sanatçıların konserlerinden ibaret ‘Yeni Yıl Festivali’, “14 Şubat Sevgililer Günü Festivali’, ‘Yaza Merhaba Festivali’… Bu nasıl bir sanat düşmanlığıdır, nasıl bir sosyal demokrat belediyecilik anlayışıdır anlayabilmiş değilim.

Yerel seçimler yapıldığında 4. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin tüm hazırlıkları tamamlanmıştı. Tugay gelir gelmez her şeyin durdurulduğu bilgisini aldık. Festival tarihini sonbahara erteleyip, beklemeye başladık. Festivale çok kısa bir süre kala festivalin olacağını o günkü Daire Başkanından öğrendim. Herhalde festivalin yapılamama tehlikesi karşısında duydukları kaygıyı dile getiren sinema örgütlerinin kendisine gönderdiği mektuplar ve basın açıklamaları etkili olmuştu. Festivalin basın toplantısında ilk kez Tugay’la yan yana geldim. “Bu sizin festivaliniz. Siz dernek olarak yapın, biz destek verelim” demesini makul karşıladım. Çünkü bu bir tercih meselesiydi. Adana ve Antalya’da olduğu gibi, sanat festivallerini kamusal sorumluluğunun bir parçası gören anlayış (farklı siyasi partiler bu geleneği bugüne dek sürdürdü, umarım tutuklanan başkanların yerine seçilen başkan vekilleri de bu çizgiyi sürdürür) kadar, sivil toplum kuruluşlarının yaptığı festivallere destek verme anlayışı da geçerlidir. Sonuçta, 2024 festivalinde giderlerin bir kısmı belediyenin yıllık ihalelerinden, yaklaşık 750.000 TL’lik bir kısmı da tek bir ihale ile karşılandı. Ve aradan 8 ayı aşkın bir süre geçmesine karşın yükleniciye tek kuruş ödenmedi. Tugay’ın “Paramız yok” gerekçesi inandırıcı değil; gazetelere verdiği tam sayfa ilanlarla yaptığı işleri anlatmaktan geri durmuyor.

Gelelim bu yıla… İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin İlk dört yılında festivalin izleyicilerinde ciddi bir artış yaşanırken, sinema sektörünün İzmir’le ilişkilerinde olumlu gelişmeler oldu. Beşinci yılda da, sinemamızın yitirdiği ustaları anarken, dünya sinemasının son yılda yaptığı önemli filmleri İzmir seyircisiyle buluşturmayı amaçlayan bir program hazırladık. 2025’in ilk ayında, Cemil Tugay’a yıl içinde gerçekleştirmeyi planladığımız etkinliklere ilişkin ayrıntılı bir rapor ilettim. Olumlu ya da olumsuz tek bir yanıt gelmedi. Altı ay cevap bekledik, ama bir yandan da festivalin hazırlıklarını sürdürdük. Haziran ayı sonlarında Genel Sekreter Yardımcısı ve Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı festivale destek veremeyeceklerini bildirdi. Bu durum karşısında iki seçenekle karşı karşıya kaldık; ya pes edecek, festivali sonlandıracaktık, ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve sinemacıların desteği ile festivali sürdürecektik. İkinci yolu seçtik. 10-15 Eylül tarihleri arasında 5. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde buluşmak üzere…