Freud’un altını çizdiği konulardan biridir, anne ve babamızın hatalarını aynen tekrarlama arzumuz, saplantımız vardır.

Bunu bilinç düzeyinde fark etmek yıllar alır. Onca hatadan sonra gün gelir insan aynaya bakar ve hiç görmek istemediği bir manzarayla karşılaşır. Bunu düşünerek ve aslında tecrübe ederek, Yalancılar ve Sevgililer romanımda şöyle yazmıştım: Her kadının bir gün aynada annesinin yüzüyle karşılaşacağı bir zamanın geleceğini bilmiyordum; öğrendim.

Belki de bu yüzdendir size çocukluk korkularınızı yeniden yaşatacak bir ilişkinin içinde kendinizi bulmanız ya da babanıza çok benzeyen bir adama, annenize çok benzeyen bir kadına tutulmanız… Öyle güçlü yer etmiştir ki bu saplantı içimizde, anladığımızda çok geç olur. Fakat belki de bu yoldan geçmek zorundayızdır; büyümek için. Benliğimizi bulmak için önce anne ve babamızın üzerimizdeki etkisinden kurtulmamız gerekiyordur. İnsan aile evinde ne görür, işitirse onu kaydediyor ve bu gizli kayıtlar kendi yaşamını kurmaya çabalarken, saklandıkları yerden bir bir çıkıyorlar. Yavru kuşlar, ne görürse onu işler, sözünü çok severim.

Aileler bana çocuklarının kitap okumadığından yakındıklarında onlara hep, siz okuyor musunuz, diye sorarım. Okumuyorlardır ama çocuklarının okumasını isterler. Bu pek mümkün değil. Çocuk duyduğunu değil, gördüğünü yapar. Şiddeti normalleştiren bir evde büyümüşse, sevginin bir parçası olarak o şiddeti benimser. İlişkileri ne zaman zora girse, sevgisini ispatlamak için sesini yükseltir, bazen daha da ileriye gider ve her şey berbat olur. Yanlışını anlaması çok güçtür. Çünkü bunun doğru iletişim biçimi, sevgi göstergesi olduğunu sanarak büyümüştür. Annesi ve babası yıllarca bu kodlarla onu yetiştirmiştir. Şimdi başka bir dünyanın gerçekliğine nasıl geçecektir?  

Zalimler, en çok eziyet görenler arasından çıkar, unutmayın. Çocukluk yaralarını nasıl kapayacağını bilemeyen, sevgiyi tatmamış kişiler, bir süre sonra şefkati, merhameti zayıflık olarak görmeye başlarlar. Fakat size iyi bir haberim var: Sevgi, öğrenilebilen bir şey. Doğru sevmeyi, sevilerek öğrenmek mümkün, yeter ki bu duyguya, birinin size o derece yakınlaşmasına gönülden izin verin. Kimse anne ve babası gibi olmak zorunda değil. Onların yaptığı her şey, ne yazık ki doğru değil. Unutmayın, onların da birer anne, babası vardı. Kimse kötülüğü, şiddeti, karamsarlığı kendi kendine öğrenmiyor. Farkında olmak bu sebeple çok mühim. Arada aynaya bakıp, orada kimin olduğunu görmek de fayda var, ne dersiniz?  

En çok konuşulan konularından biri kadınlara yapılan tacizler ve cinayetler, balkondan düşen kadınlar… Dikkatle baktığınızda taciz eden erkeklerin, bunu kendilerine hak gördüklerini hissedeceksiniz. Bir kadının onayını alma, tercihi ona bırakma, bu adamların kitabında yazmıyor. O isteyecek, kadın da boyun eğecek. Ama o günler geçti… Artık başı dimdik, ayakları üzerinde duran ve bedenine, hayatına sahip çıkan kadınlar var. Bu devran değişecek. Elbet o erkekler de doğruyu görecek, öğrenmek zorunda kalacak. Babalarının yolundan gitmekten vazgeçecekler, anneleri gibi sessiz, uysal kadınlar göremeyecekler karşılarında çünkü. Değişim, gelişim ve farkındalık böyle bir güç işte. Kadınlar artık güçlerinin farkında. Eril iktidarın sonu gelmek üzere. Belki yine birçok bedel ödenecek bu yolda ama balkondan düşen o kadınların hesabı elbet sorulacak. Şiddetin çözümü için tek bir çözüm yolundan söz etmek güç. Ama bir yerden başlamak gerekiyor ve bunu sanatçıların başlatması ve ailelerin bu konuda bilinçlenmesi çok doğru, ne dersiniz?