İşte bu sözler hayatına mal oldu... Erol Eğrek 48 yaşındaydı. 10 yıldır alamadığı tazminatın peşindeydi... En son olarak tazminatını ödemeyen holdingin önüne geldi ve başına silah dayayarak yetkililerle görüşmek istedi...
Vay sen misin hakkını arayan... 10 kişi çullandı üzerine. Tekme tokat dövdüler... Yediği dayaktan sonra ayağa kalkamadı... Hastaneye kaldırdılar, tüm uğraşlara rağmen hayata dönmedi... Oysa eylem öncesi kendi çektiği kameraya, “Kötü bir niyetim yok, sadece hakkımı arıyorum” demişti...
Zaten kötü bir niyetinin olmadığı silahı güvenlik görevlilerine değil de kendi başına doğrultmuş olmasından belliydi... Peki dövenler kim? Güya güvenlik görevlileri... Güven vermeyen güvenlik görevlileri...
Konuyu aydınlatayım...
Çalık Holding'in Türkmenistan'daki fabrikasında çalışmış ve 7 milyon lirayı bulan tazminat bedelini 10 yıldır alamamış. Hem de mahkeme kararlarına rağmen...
Holdingden yapılan yazılı açıklamada böyle bir borcun olmadığı ve Erol Eğrek'in tazminatının ödendiği belirtiliyor...
Bu muğlak bir konu...
Yarın bir gün her şey ortaya çıkar... Benim takıldığım konu başka... Hak arayan kim? İşçi... Onu öldüresiye dövenler kim? Onlar da işçi...
Yarın bir gün onlardan bazıları da kapının önüne konunca belki aynı nedenlerle hak arayacaklar... Onları da bir sonrakiler dövsün o zaman...
Hak arama bu hale mi geldi?
Galiba öyle oldu...
Polisin protesto eylemindeki gencecik çocuklara yaklaşımını görünce insanın tüyleri ürperiyor...
Böl ve yönet...
İşte kapitalizmin en başarılı uygulaması...
Artık olağan hale geldi... Gazeteciye anasından emdiği sütü burnundan getirenler, kendi başlarına bir iş geldiğinde, “Abi bizim sorunumuzu da yazsana” diyorlar...
Abi bizi döven sendin...
Vahşi kapitalizm bizim gibi ülkelerde daha acımasız olabiliyor... Çünkü biz daha kolay birbirimize düşman olabiliyoruz... Çünkü cehalet gibi bir sorunumuz var... Düşman olmakta hiç tereddüt bile etmiyoruz.
Aman para kazananlara bir şey olmasın...
Sonra da şairin dediği gibi; “Büzül ey deyyus büzül...”