Her kafadan bir ses çıkıyor. Kafalar karışık.

Seçimlere kadar sürecek yeni bir gündemimiz oldu. İstanbul Büyükşehir  Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında mahkemece verilen siyasi yasak kararı yeni-yeni komplo teorilerini de beraberinde getirdi.
                     
İlk aşamada mahkeme kararının hukuksalığı, gerek hukuk platformunda ,gerek siyasi platformda geniş ölçüde tartışma yarattı.Yargılama süreci devam ederken duruşma yargıcının değiştirilerek, eski yargıç Hüseyin Zengin'in istemi dışında Samsun'a tayin edilmesi ve yaptığı açıklama kafalardaki ilk soru işaretiydi;
                   
''Ben İmamoğlu'na beraat verecektim. Bunu bildikleri için baskı yaptılar.Ya İmamoğlu'nu hapse mahkum et,başkanlığı düşsün ,siyaseten yasaklı olsun ya da seni süreriz.''
                     
Şimdi bu açıklamayı nereye koyacaksınız ? Gerçek mi değil mi? Bu baskıyı yapan kim ya da kimler ? Saray mı? Çevresi mi? Yerli ya da yabancı istihbarat mı? Batı mı? Doğu mu? Yerli ya da uluslararası sermaye çevreleri mi? Tarikat ya da cemaatler mi? İstanbul'u rantını yiyen özel çevreler mi? Yoksa bunların dışındaki güçler mi? Kim?
                       
Her birinden ayrı bir komplo teorisi üretebilirsiniz. Gelin görün ki yargıç baskıyı yapanı açıklamıyor.
                       
Kararın hukuksallığının tartışılması yalnızca mahkeme yargıcının değiştirilmesi değil.Ceza ilgili maddenin olmayan fıkrasından verilmiş.125.maddede 6. Fıkra yok. Peki savunma hakkı tanınmış mı? Hayır. Avukatların istediği hukukçular dinlenmediği gibi savunmanın hazırlanması için de yalnızca üç saat verilmiş.Yargılamada masumiyet karinesi çiğnenmiş .İmamoğlu yargıyla ilgili çevreler ve iktidar partisince suçlu olarak gösterilmiş.Ceza, cümlenin tamamına bakılmadan eleştiri niteliğinde olmasına karşın hakaret olarak gösterilmiş.Üstelik bu hakaretin Yüksek Seçim Kuruluna yönelik olmadığı da belirtilmişken...
                     
Karardan sonra Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Muharrem Akkaya, hiç yeri ve zamanı olmamasına karşın bir gazeteciye konuyla ilgili açıklamalarda bulundu .Bakın ne diyor özetle YSK Başkanı ;
                 
 ''İmamoğlu'nu adaylık süreci kesileşmeden cezası kesinleşirse yerine başka aday gösterebilirler.Fakat kesinleştikten sonra listeye dokunmamız mümkün değil.Seçime girer ama mazbatası verilmez.Adayken ceza alırsa,adaylığı düşmez.İsterse seçimde yarışabilir.Ama seçilmesi durumunda mazbatası verilmez.Yarıştan çekilirse kalan aday tek başına seçime girer. Referandum şeklinde olur. Tek aday olursa yine en az yüzde 50 artı 1 oy alması gerekiyor.Mahkeme kararı seçim sonrası kesinleşirse olay bizden yani YSK'dan çıkar, karar TBMM'nindir.''
                   
Hadi buyurun bakalım, komplo teorilerini üretmek için bir fırsat daha. Bu, karar organının önceden açıkladığı bir oy değil mi? Küçük hatırlatmalar yapalım.YSK'nın 5 üyesinin görev süresi 24 Ocak tarihinde doluyor. Bunu bir kenara yazalım. Geçelim Cumhurbaşkanı Baş
 

Danışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurumu Başkan Vekili Mehmet Uçum'un açıklamasına; ''Yargı süreci devam ediyor.Nihayetinde Yargıtay son sözü söyleyecektir.Yerel Mahkemenin kararı yürürlükteki hukuka uygunluğu açısından bakıldığında muhtemelen onaylanır.''
                   
Peki bu ne hukuki bir açıklama mı? Uçum'un kişisel görüşü mü? Yoksa Saray'ın görüşü ya da talimatı mı?
                   
Gelin bu açıklamalar ışığında şeytanın avukatlığını yapalım bir komplo teorisi üretelim; Diyelim Altılı masa İmamoğlu'nu aday gösterdi.Normal süreçte bir üst mahkemede hakaret davaları 2 yıl geriden gelmekte.Yargıtay süreci de en az bir yıl sürmekte. Yani İmamoğlu'nu cezası onaylansa bile 18 Haziran 'da seçilip mazbatasını alacağı için herhangi bir hükmü olmayacak öyle değil mi?
               
Değil. Bu normal hukuk devletlerinde geçerli.Bir zarftan çıkan 4 oydan üçünün geçerli, birinin geçersiz sayıldığı,trafolara kedilerin girdiği,çuval çuval oyların iptal edildiği ve 'Atı alanın Üsküdar'ı geçtiği  düzende 'Hiçbirşey olmasa bile birşeyler olur.'
               
Ne olur?  Kemal Kılıçdaroğlu'nun önü kesilir,İmamoğlu'nun öne çıkartılan 'mağdur' kimliğiyle aday olması sağlanır .19 Nisan'da seçim takvimi başlar.İmamoğlu seçim yarışına katılır.Mayıs başında adaylıkların kesinleşmeden sonra yargı devreye girer.Yıldırım hızıyla onama kararları verilir.
Erdoğan tek aday olarak referanduma gider.Yüzde 50 artı 1 alabilir mi? Normal şartlarda mümkün değil. Peki anormal şartlarda?...
                 
Evet iğrenç bir komplo teorisi. Gönlümüz bunları yaşamamaktan yana.Ama bu günlerde en çok duyduğumuz AKP söylemi;  ''Biz yapmadık, yargı yaptı...'' değil mi?