"Keşke Yunan galip gelseydi" buyurmuş utanmaz adam. Kurtuluş savaşına, Atatürk devrimlerine saldırıyor. Ülkesinin işgal edilmesinden yana.
Bak utanmaz adam 'keşke' öyle olmaz. Nasıl mı olur bak dinle;
Tarih 9 Eylül 1922. Muzaffer Türk Ordusu Izmir'de... Piyadelerimiz yorgunluktan bitkin birer kerpiç yığınına dönmüş şehri geçerek Kordon boyunda serinlemeye çalışıyorlar. Ayaklarındaki postallar parçalanmış, elbiseleri muşamba gibi terden sırtlarına yapışmış. Kıyıda demirleyerek toplarını şehre çevirmiş düşman gemilerini şaşkınlıkla seyrediyorlar. Kıyıyı dolduran rumların şalupalarla, motorlarla denizdeki vapurlara, savaş gemilerine kaçıştıklarını, ibretle seyrediyorlar.
Şehirden kaçan rumların tek umudu müttefiklerin savaş gemileri... Ne var ki bunlar iskelelerini yukarı çektiklerinden şehirden kaçanlar gemilere tırmanamıyorlar, yalvarıp yakararak çevrelerinde dolaşıyorlar. Bazıları çapaların zincirlerine tutunarak gemiye tırmanmaya çalışsa da müttefik denizciler, uçları demirli sopalarla ellerine, kafalarına vurarak onları denize düşürüyor. Edgar Quinet, Jean Bart, Vittorio Emanuel, Venizia, King George, Iron Dog savaş gemilerinin çevresi şehri terk etmek isteyen Rumlarla doluyor.
Keşke... Keşke senin deden de buradan denize atlayıp müttefik gemilerine sığınsaydı da biz de bu ülkede seninle aynı havayı solumak zorunda kalmasaydık. En azından galip gelmesini istediğin ulusun topraklarında yaşardın.
O yıllarda senin gibi düşünen kişilerden biri de İzmir Metropoliti Hrisostomos idi. 15 Mayıs 1919'da şehri işgal eden Yunan askerlerine şöyle seslenmişti;
"Asker evlatlarım, Elen çocukları, bugün ata topraklarını yeniden fethetmekle, İsa'nın en büyük mucizesini gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım. Atalarınızın toprakları sizi bekliyor"
Şimdi 10 Eylül 1922'ye gelelim. Gazi Mustafa Kemal, Hukümet Konağı'nda İzmir'in ileri gelenlerini kabul etmektedir. Gelenlerin arasında üniforması ve asasıyla Hrisostomos da vardır. Mustafa Kemal kendisini kabul etmez, Nurettin Paşa'ya havale eder. Aralarında şöyle bir konuşma geçer;
"-Gördün mü Allah'ın adaleti nasıl tecelli etti. Yaptıklarından şimdi utanıyorsun değil mi?
"-Bana iftira ediyorlar. Katiyen benim birşeyden haberim yok. Ben suçsuzum"
"-Artık sizi Rum Metroploiti olarak tanıyamayız. Gazi Hazretleri de sizi kabul edemezler. Gidersiniz, yerinize bir vekil tayin eder, çekilirsiniz"
Bu konuşmadan sonra Hrisostomos yanındaki bir kişi ile birlikte Konağı terk eder. Merdivenleri ağır adımlarla inerken, dışarıda toplanan galeyan halindeki halkı görür. Başına geleceklerden habersiz halkın arasına karışır...
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın son adımı olan İzmir'in Kurtuluşu'nun 95. Yıldönümünde başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün kahramanlarımızın aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.