Dünyanın çeşitli yörelerinde Güney Amerika dan Güney Doğu Asya ya, İspanya dan Somali ye, Mancurya dan Afganistan’a değişik istem ve nedenlerle, terör örgütleri olmuş bulundukları ülkelerin hükümetleri ile silahlı mücadeleye girerek amaçladıkları hedefe ulaşmak istemişlerdir. Bunlardan biri de IRA’dır. Katolik azınlıkla Protestan çoğunluğa karşı önce eşitlik istemi ile başlatılan savaş daha sonra özerklik ve İngiltere’den ayrılma noktasına gelmiştir.
1969’dan 1990’ların başına kadar süren savaşın sonunda Amerika’nın aracılığı ile IRA’nın siyasi kanadı Sinan Fein ile başlatılan görüşmeler 1998 de “Good Friday Agreement” (Hayırlı Cuma Anlaşması) ile noktalandı. Anlaşma da
silahsızlandırılma,K uzey İrlanda da özerk bir meclis kurulması, mahkumların affı , ceza indirimi, uzlaşma komisyonlarının kurulması, polis ve yargı reformlarının yapılması yer aldı. IRA, Kanada ve Güney Afrika’dan gelen gözlemcilerin denetimi altında 2005 yılında silahsızlanmayı tamamladı. IRA (Hayırlı Cuma Anlaşması) ile Kuzey
İrlanda da özerk parlamento ve kendi hükümeti,iki dilli eğitim ve kültürel haklar, polis ve yargı reformu, Sinan Fein’in siyasette güçlü temsil gücü, gelecekte İrlanda ile birleşme için referandum hakkı, şu anda birinci parti durumuna gelen Sinn Fein (Kendimiz Partisi) Protestan partileri hükümet kurarak eşitliği sağlayıp azınlık konumundan
kurtuldu.IRA üyelerinin büyük bölümü,hapisteki IRA mahkumları iki yıl içinde tahliye edildi.
Bunlar arasında en önemli madde referandum hakkıdır. Buna göre Kuzey İrlanda, İrlanda Cumhuriyeti’ne katılma istemi referandumla kabul edilirse bu dönüşü Birleşik Krallık bunu kabul edecek, silahla elde edilemeyen “Birleşik Krallıktan Ayrılma” hedefi siyaset yolu ile elde edilecektir. Bölgede ABD’nin desteklediği örgütler için Senatoya gönderdiği 130
milyon dolarlık silah satışını Öngören tasarı varken, İsrail-Suriye görüşmeleri gündeme
gelirken, Amerika’nın 1974 ten beri oluşturmaya çalıştığı İsrail-Kürdistan-Ermenistan hattını kurma çabaları sürerken gelişmeleri iyi değerlendirmek gerekir.
Terörsüz Türkiye sürecini olumsuz yönde etkileyecek faktörün “Önce Amerika” sloganını bölgede hayata geçirmek isteyen ABD politikalarının olabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir. ABD’nin Türkiye Büyük Elçisi aynı zamanda Trump’un Suriye özel temsilcisi Tom Barrak’ın “Osmanlı” dönemini hatırlatan sözleri ile gündeme
gelen “Ümmet” kavramı yeni sınırları ve “süreci” etkileyecek adımlar olarak değerlendirilmelidir.