Nihayet kalemşorlarımız 'Yeni Ortaçağ' ya da 'Neo Ortaçağ' lafımızı dillerine doladılar. Tıpkı yıllardır savunulmasını vurguladığımız laikliği, bugün yere düşürmez olmaları gibi. Cumhuriyetin müthiş bir kazanım olduğunu, elbette tartışılacağını ama bu tartışmanın ne kadar kemirilirse kemirilsin, onun sağladığı olanaklarla yapıldığını unutmamamız gerektiğini yazdığımızda burun kıvıranların, ayaklarının suya ermesi gibi. Bütün bunlarda buluşmak için bu kadar erozyona, kirlenmeye, zaman ve enerji tüketmeye, diş bileyenlere bu kadar alan yaratmaya ne gerek vardı? Keşke haklı çıkmasaydık, keşke bu ülke bu durumda olmasaydı, keşke bin bedelle kazanılmış nice değer harap olmasaydı, keşke 100'üncü yılda “Bizi boşver, bu çocuklara ne olacak?” sorusuyla uykularımız kaçmasaydı.

Bu kaos yalnızca ülkemize ait değil, çığırından çıkmış emperyalizmin, hortlamış faşizmin, azıtmış yobazlığın, gözü dönmüş şovenizmin, kökenden ırktan cinsiyet ayrımcılığından medet uman gericiliğin, açgözlü kapitalizmin ve mide bulandırıcı feodalizmin pençesinde kıvranan dünyaya ait bir sorundur.

***

Yazık, demek binlerce yıllık felsefe, sanat, bilim ve ürettiği sayısız değer, insanlığa bir arada yaşama kültürünü veremedi. Şimdi hangi felsefeci, salt irdelemekle yetinebilir? Hangi sanat emekçisi, hangi yüzle ürettiğini savunabilir? Hangi bilim insanı, bizi arayış ve buluşlarıyla heyecanlandırabilir? Ya biz bağışlanamaz sanrılarda oyalanıyorduk, ya da insanlık aslında bizi yalnızca birer kütüphane, sahne, laboratuvar biblosu olarak görüyordu. İşin beteri, bunu kabullenmiş yazarlardık, şairlerdik, gazetecilerdik, akademik unvanlarla yetinen uyuşuklardık. Konforlu coğrafyalarımızla, ağlak taltif beklentilerimizle, üfürükten ödüllerle gün geçirmeyi yaşamak sanan bir tuhaf insanlardık. Olmadığımızı kanıtlayacak tek şey, bundan sonraki sözümüz, eylemimiz ve yaşamla buluşturma yeteneğimizdir. Bir ahlak, duruş ve kararlılık banyosundan geçmemiz gerekiyor. Ülkemizin başına örülmeye çalışılan yeni çorap, kuş uçuşu iki saat ötede, Ortadoğu Cehennemidir. Yeni Ortaçağ, vaz geçmiyor ve kimseyi unutmuyor.

***

Nasıl bir coğrafyadır ki, lanetler çukuru olmak ile hâlihazırdaki tek tanrılı dinlerin merkezi olmayı buluşturmuştur? Petrol kuyusu bekçiliğini dinle paketleyerek korkunç yaptırımlara dönüştürenler ile çöktükleri ülkeleri vaat edilmiş topraklar olarak görenlerin,  taçlarını seccadeyle koruyanlar ile rezilliklerini Utanç Duvarıyla gizleyenlerin ölümcül koalisyonu!

Emperyalizm tandırında çocuklar kavrulurken haykırıyor: “Kötülüğünüzle, körlüğünüzle, onursuzluğunuzla katilimiz sizsiniz! Tanrınızdan utanın ya da birlikte utanın!”