İzmir 17. Yüzyıl başlarından itibaren önemli bir liman kenti olarak parlamaya başladığında bu sürecin üç önemli aktör-milleti vardı. Öncelikle İngilizler, daha sonra Hollandalılar ve Fransızlar. Her ne kadar Venedik Cumhuriyeti 1650’den itibaren Sakız Konsolosluğu’nu İzmir’e taşımış olsalar da ticari bir etkinlikleri yok denecek kadar azdı. Bunun içindir ki zaten kentte yaşayan ve Santa Maria Kilisesi’ni kullanan Latin Katoliklerin hamiliğini dahi Hollandalılara bırakmışlardı. Yani Protestanlar Katolik kilisesinin hamiliğini üstlenmiş oluyordu.

Kentin yukarıda anılan milletler tarafından dinamize edilen ticaret hayatı 17 ve 18. yüzyıllarda devam etmiş, bu arada sürece dâhil olan başka milletler de olmuştur. Bunlar arasında Belçikalılar, İsviçreliler, Amerikalılar, Ruslar ve Avusturyalılar anılabilir. Ancak bugün Nordik ülkeler olarak andığımız Danimarka, Norveç ve İsveç gibi ülkeler de İzmir’in bu ticari hareketliliğine katılır. Konsolosluk düzeyinde temsil edilirler ve tüccarları kente yerleşir.

İlk Konsolosluk ve İlk Konsolos
İsveç, İzmir’de konsolosluk düzeyindeki temsilciliğini 1735 yılında açar. İlk konsolos Henrik Hackson (1706-1769), yaklaşık 10 yıl süreyle görev yaptığı İzmir’de ülkesinin ticaret gücünün artması için yoğun çaba harcar. Bu çabaların en başında da, İsveç ticaret gemilerinin aracısız ve tefecisiz İzmir Limanı’na gelmesini sağlamak olmuştur.

Levantiska Kompaniet
İsveç 1738 yılında kurulan Levant Kumpanyası (Levantiska Kompaniet) aracılığıyla başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere Doğu Akdeniz’de İsveç ticaretine önemli bir ivme kazandırmıştır. Kısa sürede İzmir bu ticaretin önemli bir merkezi halinde gelir. Kumpanyanın İzmir’deki öncü isimleri Asmund Palm (1715-1780) ve Christian Hebbe (1725-1800) gibi tüccarlar olmuştur. Palm, İsveç ticaret kolonisinin İzmir’de tutunması ve varlığını güçlendirmesi için çaba harcamış ve bu konuda başarılı da olmuştur. 1738-1756 yılları arasında İsveç Levant Kumpanyası’nın başarısı için emek harcayan Palm, bu emeğinin karşılığını kendisine aynı zamanda “Titulär-konsuln” (İtibari Konsolos) unvanı verilmesiyle almıştır. Ancak 1738 yılından itibaren büyük emeklerle inşa edilen İsveç Levant Kumpanyası ile Doğu Akdeniz ticareti, deniz yolculuğunun korsanlar nedeniyle güvensizliği ve mesafenin uzak olması nedeniyle maliyet yükü bu ticaretin 1756 yılında sonlandırılmasına neden olur. Aradan geçen 14 yıl sonunda 1770 yılında İsveç’in Levant ticaretine yeniden başlaması yoluna gidilir. Hatta Osmanlı’nın sadece İzmir, İstanbul gibi liman kentlerinde değil diğer kentlerinde de İsveçli tüccarların yer alması ve mümkünse ticaret odaları kurmaları izlenecek politika olarak belirlenir. Bu tarihten itibaren İsveç’in İzmir’deki temsilciliği ve ticari etkinliği kesintisiz olarak devam eder. Öyle ki, 1. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı topraklarındaki Alman varlığı ve kurumları tasfiye edilirken, İzmir Alman konsolosluk ve kilise arşivi İsveç konsolosluğuna emanet edilir.

İzmir’de Kurulan İlk Banka
İzmir 17. Yüzyıl başlarından itibaren ticaretin yoğun olarak ve gittikçe artan bir ivmeyle gerçekleştiği bir liman kenti olduğu halde 19. Yüzyıl ortalarına kadar bir banka kurulamamıştır. İzmir’deki İsveç Konsolosu Dankelman’ın himayesi altında bir araya gelen sermaye sahipleri 1842 yılında Bank of Smyrna adında bir banka kurmuşlardır. Yaklaşık bir yıl kadar faaliyette kalan banka 1843 yılında kapatılmıştır. Özellikle banka memurlarının köy köy kasaba kasaba dolaşarak bağ bahçe ipotek ederek akçe dağıtması Osmanlı’yı rahatsız etmiştir…

İsveç'çede İzmir İzleri
İsveç ile İzmir arasında uzun yıllara dayanan bu ticaret ilişkisinin, kültürel yansımaları da olmuştur. Bu yansıma aynı zamanda iki odak arasında ticaretin nelere dayandığına da işaret etmektedir. İsveç diline Smyrna kökenli olarak şu ürün isimleri girmiştir;

Smyrna-duk=İzmir örtüsü

Smyrna-fickon=İzmir inciri

Smyrna-flor=İzmir tülü

Smyrna-flossa=İzmir dokuması

Smyrna-garn=İzmir ipliği

Smyrna-knut=İzmir düğümü

Smyrna-korint=İzmir kuş üzümü

Smyrna-matta=İzmir halısı

Smyrna-ull=İzmir yünü

Smyrna-vete=İzmir buğdayı

Smyrna-vin=İzmir şarabı (1712’den beri)

Fredrik Hasselquist
İsveç ile İzmir arasındaki bu ticari ilişkinin bilimsel yanını temsil eden ise Fredrik Hasselquist (1722-1752) olmuştur. Doğabilimci ve hekim olan Hasselquist, 27 yaşında genç bir biliminsanı olarak 1749 yılında kente geldiğinde yeni kurulmakta olan İzmir’deki İsveç kolonisi için bir heyecan ve dinamizm yaratmıştır. Dünyaca ünlü doğabilimci Carl von Linné’nin öğrencisi olan genç biliminsanı uzun yıllar İzmir’de kalmış, başta Mısır olmak üzere yakın çevrede yolculuklara çıkarak inceleme ve gözlemlerde bulunmuştur. Yakalandığı tüberküloz hastalığı sonucu 9 Şubat 1752’de, 30 yaşındayken Buca’da hayata gözlerini yummuştur. Dönemi üzerine İzmir hakkındaki tıp ve diğer konulardaki gözlemleri paha biçilemez değerdedir. Notlarını yazarın ölümünden sonra 1757 yılında hocası Linné yayınlamıştır.

Spiegelthal Kardeşler
İzmir ve İsveç söz konusu olduğunda anılması gereken bir diğer isim de hiç kuşku yok ki, Friedrich Wilhelm Spiegelthal’dir (1829-1897). Kendisi aslen Alman olan Spiegelthal, 19. Yüzyıl son çeyreğinde uzun yıllar çeşitli görevler yaptığı İzmir İsveç Konsolosluğu’na konsolos olarak atanmıştır. Prusya Konsolosu (1851-1859) olan kardeşi Ludwig Peter Spiegelthal gibi arkeolojiye meraklı olan Friedrich, İzmir’de ve çevrede topladığı birçok arkeolojik objeyi Batı Avrupa müzelerine bağışlamıştır. Alman ve İsveç müzelerindeki birçok İzmir kökenli objenin bağışçısı olarak Spiegelthal ailesinin bu iki üyesinin adı geçmektedir.