Yaşama saygının ayaklar altına alındığı günlerde iyilikten söz açmak ne derece anlamlı bilemiyorum, ama gene de deneyeceğim... İnsanlıktan nasibini almamış kişilerin insanlara ve hayvanlara yönelik şiddeti dur durak bilmiyor. Hafta sonunda, ‘Cumartesi Anneleri’nin 700. buluşması gene şiddetle sonlandırıldı. Gaz bombaları, plastik mermiler, kelepçeler…
Dersim ormanları günler boyu yanarken suskun kalmayı seçen ‘ana akım’ medyamız büyük bir iştahla savaş haberleri vermeyi sürdürüyor. İktidar ortaklarının dilinden “idam” sözcüğü eksik olmuyor. Kadın cinayetlerinden hayvan katliamına, kötülüğün her çeşidi çevremizde kol geziyor. Selahattin Demirtaş’tan Enis Berberoğlu’na, Osman Kavala’dan Ahmet Altan’a, Eren Erdem’e sayısız aydın, binlerce genç tutsak... Çaresizlik belimizi büküyor…
Televizyonda içki bardakları ve sigaralar buzlanıyor, ama vahşetin, şiddetin her türlüsü serbest. Abdülhamit döneminin yasaklarını aratan günlerdeyiz. Birilerinin, kişisel yaşamımızın her yönünü didik didik araştırmasını kanıksadık sanki; yazdığımız ‘tweet’ ler, paylaştığımız fotoğraflar gözetlenip, davalar açılırken, korku ve yılgınlık dalga dalga üzerimize geliyor.
Birbirimizle barışık değiliz artık. Ayrı mahallelerin insanları olduğumuz belletildi bize. Ayrıştık, nefret doluyuz. Öyle olmamız isteniyor... İktidar medyası, adam devşirme telaşında. Kamuoyunun yakından tanıdığı sanatçıların sözleri çarpıtılarak yansıtılıyor. En son Derya Köroğlu dostumuzun başına geldi. Sözlerini kesip, biçip kullanmaktan utanç duymadılar. Oysa, kaç kuşağa umut ve coşku aşılamıştır Yeni Türkü. Kimi kandıracaksınız?
İnsanlığın iyiliğe çok ihtiyacı var. İyi oyunlara, iyi müziğe... Yeni Türkü yalnız değil elbet; Moğollar, Kardeş Türküler, Grup Yorum, Nejat Yavaşoğulları, Suavi, Ferhat Tunç, Aynur Doğan, İlkay Akkaya, Yasemin Göksu, Metin-Kemal Kahraman, Mazlum Çimen, Erkan Oğur, Grup Gündoğarken, Mor ve Ötesi, Redd, Bandista…. Bu karanlık günlerde, ustaların meşalesi ellerinde, aydınlığa doğru koşanların yalnızca birkaçı…
Onlardan bir de, Ceylan Ertem. Onun sesinden Sezen Aksu’nun şarkısı “Beni Bul Anne” İstiklal caddesinde yankılanırken, bundan duyduğu kıvancı saklamıyor. Onun gibi cesur seslere çok ihtiyacımız var. Sinemada da öyle… Politik bir söz söylemese de, iyilikten yana saf tutan yapımlara sahip çıkmalıyız. İçimizdeki iyilik duygusu her geçen gün köreltilirken, bu duygulara ayna tutan filmlere ihtiyacımız var. Bu hafta sinemalarda “İki İyi Çocuk” adlı bir film oynuyor. Üşenmeyin, sinemaya gidin, çıkar ilişkisine dayanmayan bir dostluğun öyküsünü, bir sinemacının kentine duyduğu sevginin yansımasını izleyin.
Mehmet Demir Yılmaz’ın filmi, bir yanıyla iyiliğe övgü, öte yanıyla Antakya’ya bir güzelleme (keşke kendini biraz frenleyebilseydi bu konuda, ama bir ilk filmde bunu hoş görebiliriz, değil mi?)... Kazım Karakadıoğlu, Sarp Levendoğlu, Sevcan Yaşar, Mehmet Ulusoy, Devrim Özder Akın’ın önemli rolleri paylaştığı filmin görüntülerinde Argyris Theos’un, müziğinde Derya Köroğlu’nun imzası var. Akdeniz insanının kendiyle ve doğaya barışık yaşamından izler bulacaksınız bu filmde. Engelli olmanın sevgiye, iyiliğe engel olmadığını göreceksiniz. İnsanımızın naifliğine güleceksiniz... Gerçek bir yaşam öyküsü bu ve onu sevgiyle kucaklayan, adaletsizliğe karşı çıkan bir halkın öyküsü…
Sanat adaletsizliğe karşıdır doğası gereği. Adaletsizliği bir yazgı gibi kabullenenler, tarihin çöplüğünde yerlerini alırlar, er ya da geç… Direnenler, kötülüğe karşı iyiliği savunanlarsa ölümsüzdür… Ne diyordu şair dostlarımız dün akşam Gündoğdu meydanında: “Şiir, adaletsizliğe karşı”… Şiire çok ihtiyacımız var şu günlerde.