Böyle diyor iktidar ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kendisine soru yönelten gazeteciye; 'Hadi işine bak,hadi.''
Peki nedir gazetecinin işi; araştırmak, soru sormak, haberini takip emek ve gerçekleri ortaya çıkarmak değil mi?
Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı gazetecilerin susturulması ile mi sağlanacak?
Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu son derece güncel, kamuoyunun merak ettiği bir konuyu Bahçeli'ye soruyor. Olanlar vahim. Kadın gazeteci adeta yanlışlıkla rakip tribüne giren taraftara benzetiliyor. Önce korumalar, sonra milletvekilleri sözlü ve fiziki saldırılarda bulunuyorlar. Bitmiyor; gazeteci daha sonra da sosyal medyada trol ordusunun ağır hakaretleriyle karşı karşıya kalıyor. Ne provakatörlüğü kalıyor, ne ajanlığı... 
Şaşırmıyoruz, iktidarın muhalif başına bakış açısı bu. Eleştiriye, karşı görüşlere, zor sorulara, gerçeklerin ortaya çıkmasına tahammülleri yok. Etraflarında pembe tablolar çizen, yalakalık yapan, gerçekleri gizleyen gazeteci müsveddelerini görmek istiyorlar.
 

Bakın gerçek gazeteciler olmasaydı biz bugün tarikat yuvalarında altı yaşında evlendirilen, yıllarca tecavüze uğrayan bir çocuğun dramından haberdar olabilecek miydik? Ya da bakanlığına şirketinden dezenfektan satan bakanı nasıl öğrenecektik? AKP milletvekilinin milyon euroluk yatından, SPK eski başkanı ağabeyi ile birlikte  borsa spekülasyolarına karıştığı yolundaki iddialarından, eşi ile 2 buçuk milyon dolarlık borç alışverişlerinden haberimiz olacak mıydı?
Satılık gazeteci bozuntusunun mafya kılıklı işadamından 10 milyon euro rüşvet istediği iddialarına, bu adamın otelinde 5 yıldızlı tatil yapmasına ne diyeceksiniz? Yandaş-yalaka basında bu konuda tek satır gördünüz mü? Birtakım karanlık adamların Bodrum Yat Limanı’na çökme girişimlerini de görmezden gelmediler mi? Ensar'ı, Tügva'yı, Sadat'ı, bunların çevirdiği filmleri nereden duyacaktık? Kupon arazilerin imara açılarak rant baronlarına peşkeş çekilmesinden haberimiz olacak mıydı? Beş-altı yerden maaş alan bürokratları yalaka basından mı öğrenecektik?


Göremezsiniz bu paçavralarda yolsuzluk haberlerini, yoksulluk haberlerini, hayat pahalılığını, enflasyonu, işsizliği, baskıyı, şiddeti, zulmü...
Onlar uçak gazetecilerinin cevapları daha önceden hazırlanmış sorularına yer verirler. Manşetlerinden vıcık-vıcık yağlar akar. Yalan, iftira, hakaret, küfür vazgeçilmezleridir.
Hal böyle olunca gerçek gazeteciye 'İşine bak' sözlerini pek de yadırgamıyoruz. Gazeteci tam da soru sorarak işini yapmakta. Gazeteci soracak, yazacak, konuşacak. Duayen gazeteci dostumuz Okan Yüksel'in deyimiyle 'Palto tutmayacak, kafa tutacak.'
 

Ancak baskı ve şiddet özgür basına izin vermiyor. Sokak ortalarında gazeteciler saldırıya uğruyor. Yargı Demokles’in kılıcı gibi basının  ensesinde. Murat Ağırel'e verilen yazı yazmama cezasını ‘Basın Özgürlüğü’nün neresine koyabilirsiniz?
2022 Basın Özgürlüğü Listesi’nde diplerde sürünüyoruz. Türkiye Gazeteciler Sendikası 26 gazetecinin, gazetecilik faaliyetleri dolayısıyla cezaevinde olduğunu açıklıyor.
Dertleri halkın gerçekleri öğrenmemesi. Ancak gerçekler topallayarak da olsa hedefine ulaşmakta. Bilinen fıkranın sonunda Napoleon, diyor ki ''Bu AKP'nin elindeki basın benim elimde olsaydı Waterloo Savaşı’nı kaybettiğimi kimse duymazdı.''