Hayal kurmak iyi geliyor bazen... Hazır hayal kuruyorken tam olsun diyorum.

Klasik “lotodan para çıksa”, “bahçeli bir evim olsa” ya da bunların bir üst modeli olan “bir ada sahibi olsam da orda yaşasam, her şeyden uzakta, huzur içinde” hayallerini de aşıp “ütopik bir dünyada yaşasak” diyorum.

Dünya gezegenindeki tüm canlılar eşit olsa... Kadının erkeğin aşağısında, hayvanın insanın malı görülmediği, hiçbir canlının diğerinin üstünde olmadığı, kimsenin incinmediği, acı çekmediği, katledilmediği, bir de para denilen şeye ihtiyacın kalmadığı bir dünya...

Bu hayallerin de ötesinde bir düşünce elbette. Bu zamanda, dünyanın bu koşullarında, insanlık bilincinin bu noktasındayken, fazlasıyla uzak bir düş bu.

Ama hayaller uzakta diye gerçek dünyada bazı şeylerin düzelmesi ve iyileşmesi için mücadele etmemek olmaz.

İnsanlar, hayvanlar ve çevre için mümkün olduğunca daha iyi koşulları sağlama savaşı sürecek.

* * *

Hayvanseverler özelinden bakacak olursak; verilen her türlü mücadeleye sonsuz saygım var. Ama; bazen bazı konularda yanlış yapıyoruz diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Kendimi de içine kattığım hayvan hakları savunucuları olarak arada bir de iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmamız gerekiyor bence.

Toplumun bizim dışımızda kalan kesiminin kafasındaki “saldırgan”, “uzlaşmaz” hatta “çatlak” imajının oluşmasında azıcık bizim de katkımız yok mu?

Niyetimiz sonuna kadar iyi. Burası tartışma götürmez. Canlarımız için daha iyi bir dünya istiyoruz hepimiz ama bazen imkansıza kendimizi öylesine kaptırıyoruz ki, sonunda ne hayvanlara faydamız dokunuyor, ne de kendimize...

* * *

Örnek ver derseniz;

Misal fayton konusu. Şu ülkede tek bir hayvansever yoktur ki faytonları şirin ve gerekli bulsun. Hepimiz eğer karar bize kalsa “kaldırılsın” deriz duraksamadan. Peki kaldırılması imkan dahilinde değilse ne yapmalı? Bence eğer kaldırtamıyorsak en azından fayton atlarının durumunu iyileştirmek için çalışmalıyız. Amaç hayvanlara sahip çıkmaksa bunu ne şekilde mümkün kılabileceksek onu gerçekleştirmek için uğraşmalıyız.

Ya da diyelimki yaşadığımız yerde belediye hizmetlerinden memnun değiliz, o ilçedeki hayvanlara iyi koşullar yaratılmadığını düşünüyoruz. Ne yapmalıyız? “Nefret ediyorum bu başkandan, yürüyün belediyeye saldıralım” demek hayvanlara ne kadar fayda sağlar bir düşünelim. Öfkeyle kalkan zararla oturur derler ama bazen bizim öfkemizin zararını hayvanlar çekiyor. Uzlaşma isteyen, uzun süre alan, diyalog için çaba gerektiren konularda; öfke bize getirse getirse daha çok çözümsüzlük getiriyor. İyileştirmeyi yapacak yetkililerle gemileri yakarsak; hayvanlara yarardan çok maalesef zarar veririz.

STK'ların verdiği mücadele uzun uğraşlar, yazışmalar, görüşmeler, sabır ve takipte ısrar istiyor. 1 yıllık mücadele sonunda bazen ufacık bir zafer kazanılıyor ama o zafer minik dostlarımız için fark yaratıyor. Küçük zaferleri küçümseyip hiçe razı olmanın kime ne faydası var?