Dün şu fotoğrafı görür görmez istemsiz, gözlerimden yaş aktı.
Gidip ikisini de sevgiyle kucaklamak, sımsıkı sarılmak istedim.
Kulaklarına fısıldamak: "Siz bu ülkenin mücevherlerisiniz. Bir adliye koridorunda tost yerken de, tıpkı sahnede parladığınız gibi göz alıcı, apaydınlıksınız. Üzülmediğinizi, korkmadığınızı sadece şaşkın olduğunuzu ve hala muzip muzip güldüğünüzü görmek biraz içimi rahatlattı. Yanınızdayız, siz de lütfen rahat olun" demek...

***
Metin Akpınar.
Müjdat Gezen.
İki dev çınar.
İki güzel adam.
Çocukluğumuzun kahkahaları.
Bu ülkenin yüz akı iki sanatçı.
Dün savcı 'gözaltı kararı' vermemiş olmasına rağmen, polis marifetiyle adliyeye götürüldüler. Tam olarak suçları neydi hala anlayamadık.
Metin Akpınar mesela... Halk Tv'de genel bir durum değerlendirmesi yaparken faşizmin getirdiği sonuçlardan bahsediyor. Eleştirisini yaparken 'bu durumlara gelirsek ülke olarak hepimiz kaybederiz, demokrasiden şaşmamalıyız" diyor.
İşte nem kapılan olay bu.
Suç bu.
77 yaşındaki bir sanatçıyı azılı bir suçlu gibi evinden polis marifetiyle alıp apar topar hakim karşısına çıkarmanın nedeni bu.

***
80'ine merdiven dayamış iki sanatçı, dün kahvaltısını adliyede tostla yaptı.
Bir şeyler yemeleri gerekiyordu, çünkü aldıkları ilaçlar vardı.
İfadeleri alındı ve kaçma tehlikeleri görüldüğünden (!!!) adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar.
Yani haftanın bir günü polis karakoluna gidip “kaçmadım buradayım” diyecekler.

***
Sanat, hele ki tiyatro politikadan ayrı düşünülebilinir mi?
Sanatçı dediğiniz insanlar sadece iktidar övmek, el pençe durmak zorunda olan insanlar mıdır? Hani şu etrafınızdakiler gibi.
Eskiden başbakanlar, cumhurbaşkanları en ağır şekilde sahnede hicvedildiler ve bu oyunları eşlerini de yanlarına alıp en ön sıradan izlerken en çok onlar gülerdi.
Kompleks yoktu, öfke, hınç, kin yoktu.
Tiyatro Okulu kurmuş adamın sanatla ilgilenmediğini söyleyebilen bazı dangalaklar vardı bir de dün. 'Müjdat Gezen de kim? O anca Roman filmleri dizileri çeksin' falan dediler.
'O kim ki?' dedikleri adamın okulunda bedava okuttuğu gençlerin dizilerini, filmlerini ağızlarının suyu akarak izliyor ama andavallılar.

***
Bu ülke topraklarının sesi, rengi, kahkahası, sıcaklığı olan iki kıymetlimizi, dün o koridorlarda, kurulmaya çalışılan korku imparatorluğunun son kurbanları olarak bu pozla gördüğümüzde, hepimiz aynı hislerdeydik biliyorum.
Sessizce kenetlendik ve bir fotoğrafa sarıldık.
Üstelik basın suçları bürosunda bile değil, örgütlü suçlar bürosunda çekilmişti bu fotoğraf!
Küçükken ezberlediğimiz Yasaklar'ı, Deliler'i izlerken bize deselerdi ki gün gelecek bu adam 77 yaşında örgütlü suçlar bürosunun önünde ifade vermek için bekleyecek, 'hadi len!' derdik. O kadar da olmaz...
Ama bu ülkede mümkün değil dediğimiz her şey bir bir gerçeğe dönüşüyor.
Yerimiz, yurdumuz, cumhuriyet, adalet, hak, hukuk elimizden alınıyor.
Canım çok sıkkın çok.
Ne yazsak boş.
En iyisi susalım, sözü başka bir tiyatro sanatçısı, Ahmet Mümtaz Taylan'ın dün yaptığı paylaşımla bitirelim:
"Mizahın dili çatallıdır. Mazlumu güldürür, zalimi korkutur."

***
Zalim olmayın.
Sanattan, sanatçıdan bu kadar da korkmayın.