O, "Kara Murat''tı. O, "Malkoçoğlu"ydu, "Öğretmen Kemal''di. O, "Madenci İlyas'tı.

O, "Gırgır Ali"ydi. Siyah-Beyaz filmlerle büyüyen kuşakların beyazperdedeki kahramanıydı...

Cüneyt Arkın, 85 yaşında aramızdan ayrıldı. Geriye, 400'e yakın film ve dizi, güzel anılar, hoş seda ve fotoğraf kareleri kaldı... Onu çok ama çok özleyeceğiz.

“Yüksekten atladım Rumeli Hisarı’nda, demir tutuyorlar tutunmam için…

Tutamadım, çarptım dilimin parçası koptu, ısırmışım dilimi.

Dilin bir parçası kaldı orada diyebilirim.

Başka bir sahnede kulede asılı kaldık, bizi kuleye astılar ayaklarımızdan.

Böyle devamlı kaldığım için kan beynime dolmuş. Bıraktılar, gitti, ben hiçbir yeri görmüyorum…”

“Buraların her karışına basmışımdır.

Rumeli’nin iki tane kapısı var.

Her karışına ayak bastım, koştum, terledim.

Bir tür memleketim oldu bu surlar.

Evden daha çok surlarda vakit geçirmişimdir.

Bir gün, filmde katkısı olan bir zengin, çocuğunu getirdi ‘Bu çocuğu artist yapın’ dedi.

Baktık genç, boynunda kolye altın… Rejisör dedi ki ‘Bak oğlum, şu alanı bir dolaş bakalım, koş’.

Abi başladı koşmaya, akşam alacası oldu artık toparlanıyoruz.

Geldi, erimiş, akmış bitmiş böyle çöktü.

Geldi düştü herif ‘Artist oldum mu?’ dedi.

Hepimiz güldük.

Yaa işte gençlik.

Bir mazgaldan diğer mazgala uçardım.

Ve onu çok kullandılar, başka filmlerde de kullandılar.

Ne yaptım?

Bu kadar mesafeyi toprak yerde çizdim.

Önce orada antrenman yaptım, atladım.

Hatta defalarca.

Sonra tehlikeli kısma geçtim.

Havada parendeler atardım.

Atın karnına girer, atı devirirdim, iki atın arasına girerdim.

İnsan vücudu müthiş bir şeydir, karate yaptığım için bilirim, şiirdir insanın vücudu.

İyi at binerdim.”

“Ahh, eski İstanbul!

Siyah beyaz filmleri, sırf eski İstanbul’u seyretmek için izliyorum.

O ne kadar güzel mahalleler, o ahşap evler. Kavun, karpuz sergileri vardı bizim mahallede. Tüm mahalle çok güzel kavun, karpuz kokardı. Sebzeci, meyveci vardı. Van Gogh tablosu gibiydi meyveler.

Bunlar yok şimdi”

****

Cüneyt Arkın'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aylık olarak yayımladığı İstanbul Bülteni dergisinin son sayısındandır bu anekdotlar. Arkın ile röportajı İBB ekibinden Melek Günerli yapmıştır...

****

Birçok ünlü oyuncu gibi, o da 60’lı yılların popüleri olan Ses, Yıldız, Artist gibi dergilerin yıldız yaratma çabasıyla Türk sinemasına adım atmış aslen tıp doktoruydu Cüneyt Arkın. Yeşilçam'da bir efsaneydi. Özellikle aksiyon filmlerde! Ardında 400'e yakın film ve tv dizisi bıraktı. Sinema Eleştirmeni Atilla Dorsay onu şöyle anlatır: "Yakışıklı, mesleğine aşık, ayrıca baştan beri kaderin onu bir anlamda bağladığı Türk tarihinin gerçek ya da efsane kahramanlarını yaratma çabasıyla aksiyon filmlerine aşk filmlerinden daha çok bağlanmış bir kişilikti."

Toplumsal içerikli filmleri ses getirmiştir. Örneğin; Tarık Akan'la başrollerini paylaştığı Maden filmi. Çok önemli yapıttır...

Yobazlarla mücadeleyi 1981 yapımı "Öğretmen Kemal" filminde canlandırmıştır. O filmdendir şu unutulmaz replik;

"SEN SUSACAKSIN YOBAZ, BEN OLDUKÇA SUSACAKSIN"

"BEN KUVAYİ MİLLİYECİYİM, ATATÜRK'ÜN ASKERİYİM"

1972'de Adana Altın Koza'da "en iyi erkek oyuncu" ödülünü Yılmaz Güney kazanmış ancak 12 Mart'ın siyasi baskısıyla ödül oylamada ikinci olan Cüneyt Arkın'a verilmiştir. Arkın o karara tepki gösterdi, ödülü reddetti!..

****

Yaşam felsefesini şöyle anlatmıştır; "Ben köy çocuğuyum. Tabiatı çok seviyorum. Şu ağaç var ya, bana bir şeyler söylüyor. Dalına bir kuş gelip konsa, onu saatlerce izliyorum, dinliyorum. Bir şey anlatıyor o bana. Kedileri doyurmayı seviyorum. Çocukluğumda zaten doğayla iç içeydim. Eskişehir’de, köyde büyüdüm. Topraktan evlerimiz vardı. Babamın en büyük yardımcısıydım.

O koyunlar, onların o munis bakışları… Benim hayat felsefemin özü sevgi."

****

İlyas Salman'dandır şu ifadeler; "Efendiyle efendi, köleyle köle olmadı. Şah damarını kessek Mustafa Kemal akardı..." "çArşı" grubu da "Yeşilçam'ın çocukluğumuza açtığı bahçede, rüzgara karşı direnen bir ağaç gibiydi o. Atların yelelerine tutunup dünyaya çıkan cesur ve kahraman.

Şimdi kırlarda dörtnala koşan atlar ağlaşsın" paylaşımını yapmış.

****

Tiyatro yazarı ve Yönetmeni Haluk Işık Hocam'ın paylaşımı da bu yazının başlığı olsun;

"Hepimiz biraz da

Cüneyt Arkın'dık, sayesinde..."

Cüneyt Arkın’ı kaybettik, çok üzgünüz.

Tüm sevenlerinin, sevdiklerinin, Türk sinemasının, hepimizin başı sağ olsun.

------------------------------------------

Usta sanatçı Müjdat Gezen, Cüneyt Arkın'ın ölümünün ardından son görüşmelerini anlattı. Gezen, "Nefes almakta zorlandığını söyledi, doktorumu yanına gönderdim. KOAH hastalığı olduğunu tespit ettiler" dedi. Gezen, Arkın'ın son gecesine dair şöyle konuştu: "Bir ahbaptan oksijen makinesi aldık ama gece yataktan düşüyor ve kalbi duruyor. Ambulansta ve hastanede uğraşıyorlar ancak geri döndüremiyorlar. Çok sevdiğim bir ağabeyimi kaybettim."

Müjdat Gezen, Arkın'ın son yıllarında Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda üç oyunda sahne aldığını hatırlatarak, "Hiç tiyatroda oynamamıştı. Hastalanınca morali bozulmuştu. 'Ben seni sahneye çıkaracağım' dedim. 62 senelik sahne hayatımda hiç bu kadar çok alkış alan birine rastlamadım. İnsanlar onu sevdi. Üç oyunda birden beraber oynadık" sözlerini dile getirdi.Arkın'la unutamadığı hatırasını da paylaşan Gezen, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben oyunda ona Cüneyt Arkın rolünü verdim. Buna gazinocular teklif yapıyor şarkı söylesin diye ama o 'Ben sinemacıyım bu işlerden hiç anlamam, beceremem' diyor. Çanta dolusu milyonlarca lirayı reddediyor. Kendisi gibi yani. Bir gün Cüneyt ağabeye 'Kusura bakma gelecek oyunda yoksun, benden çok alkış alıyorsun' dedim. Sarıldık birbirimize bir daha da hiç ayrılmadık sonra. Cümlemizin başı sağ olsun."

(NTV. Com)